Vad el Müslim bölgesindeki Halid bin Velid Camii’nde, üç gün önce demokrasiye geçişin İslam’a aykırı olduğunu vurguladığı bir konuşması nedeniyle, Managil güvenlik güçleri Hizb-ut Tahrir üyesi Fatih Abdullah’ı 4 Aralık 2024 Çarşamba günü gözaltına aldı. Gözaltı sırasında darp edilip tehdit edilen Abdullah, birkaç saat sonra serbest bırakıldı. Serbest bırakılmasının ardından, 5 Aralık 2024 Perşembe sabahı güvenlik güçlerine geri dönmesi istendi. Bu basın açıklamasının yazıldığı ana kadar Fatih Abdullah’ın durumuyla ilgili kesin bir bilgiye sahip değiliz.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, bu gerçeklik karşısında şunları vurguluyoruz:

Birincisi: Batılı kâfirlerin Müslüman ülkelere pazarladığı demokrasi, küfür sistemidir; yakından uzaktan İslam ile hiçbir ilgisi yoktur. Geldiği kaynak, dayandığı akide, üzerine kurulu olduğu temel ve beraberinde getirdiği fikirler ile sistemler, İslam’ın hükümlerine tamamen aykırıdır. Bu nedenle, Müslümanların demokrasiyi kabul etmesi, uygulaması veya propagandasını yapması kati surette haramdır.

İkincisi: Fatih kardeşimizin yapmış olduğu konuşma, İslam’a davettir, hakkı haykırmaktır, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmaktır. Ki bu, Allah’a iman ve tevhit inancından sonra en yüce ve kıymetli amellerden biridir. Aslında ona destek olunması gerekirken, tutuklanıp engellenmesi çok üzücü bir durumdur.

Üçüncüsü: Rejimi ve yardakçılarını uyarıyoruz; her fırsatta Batı’nın laiklik ve demokrasi projelerinin sadık bekçileri olduklarını göstermeye devam ediyorlar. Allah’ın yolundan alıkoyanları, eğriliğini isteyenler Allah’ın gazabından ve cezasından sakındırıyoruz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

الَّذِينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الآخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجاً أُوْلَئِكَ فِي ضَلاَلٍ بَعِيدٍ“Dünya hayatını ahirete tercih edenler, (insanları) Allah yolundan çevirip onu eğri ve çelişkili göstermek isteyenler var ya, işte onlar derin bir sapıklık içindedirler.” ^{[İbrahim 3]} Fatih kardeşin derhal serbest bırakılmasını, ona hiçbir şekilde zarar verilmemesini ve yapılan haksızlık ötürü kendisinden özür dilenmesini talep ediyoruz. Belki bu şekilde rızasını kazanır da ona yaptığınız zulmün günahından kurtulursunuz.

Dördüncüsü: Bize bu aşağılanma ve zilleti reva gören ve bu lanet savaşın sebebi olan demokratik sisteme nasıl çağrıda bulunabilir ve onu nasıl savunabiliriz?

Sonuç olarak diyoruz ki, Bizlere düşen görev, İslam’ın hükümlerini tekrar hayata geçirmek, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet altında İslam yönetimini yeniden kurmak için çalışmaktır. Ancak bu şekilde cahiliye ölümü günahından kurtulabilir ve Allah’ın metodundan uzak, zillet içinde yaşadığımız hayata son verebiliriz. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

وَمَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً“Kim boynunda biat halkası olmadan ölürse cahiliye ölümüyle ölmüş olur.”