El Cezire’ye konuşan Türk resmi kaynakları, Türkiye’nin -çoğunlukla Kürt Halk Koruma Birliklerinden oluşan- Suriye Demokratik Güçlerinin Suriye’nin kuzeyindeki Menbiç, Ayn el-Arab Kobani ve Tel Rıfat’tan çekilmesini şart koştuğunu söylediler. Kaynaklar ayrıca Ankara’nın, Suriye rejimi kurumlarının güvenlik güçleri ve sınır muhafızları da dâhil olmak üzere “Suriye Demokratik Güçleri”nin kontrolündeki bölgelere geri dönmesini şart koştuğunu eklediler.

Ey mübarek Şam toprakları Müslümanları! Türk rejiminin mübarek Şam devrimine karşı oynadığı ve oynamakta olduğu rol artık kimse için bir sır değildir. Halep ve Halep’in kuzey ve kuzeybatısına kadar uzanan geniş bölgeleri kriminal rejime teslim eden Türk rejimi, şimdi de diğer bölgeleri teslim etmek için canhıraş çalışmaktadır. Tüm Suriye toprakları üzerindeki kontrol ve nüfuzunu yeniden sağlaması için Suriye rejimine yardımcı olmaktadır.

Ayrıca Türk rejimi, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde SDG’nin kontrolündeki bazı bölgeleri Esed rejimine devrederek popülerliğini artırmanın peşinde. Türk rejimi, bir yandan ulusal güvenlik yaygarası koparırken, diğer yandan Şam tiranı ile görüşme öncesinde bu bölgeleri zorba rejime bir hediye olarak sunmanın derdinde.

Aparatı bağlantılı hizip sistemi liderlerinin yardımıyla Türk rejiminin, Şam devrimine karşı yaptıklarına ve yapmakta olduklarına sessiz kalınması, devrime karşı bir suçtur ve siyasi bir intihardır. Bunu yapanlar, kıyamet günü çok pişman olacaklardır. Çocuklarının verdiği her damla kanı boşa harcadıkları için de nedamet getireceklerdir. Yerinden edilme, yıkım, tutuklama ve işkenceden bahsetmiyorum bile.

Aklı başında herkes, Türk rejiminin izlediği yolu bilir. Efendisi ABD’nin yeşil ışığı olmadan sözde Suriye Demokratik Güçleri’ne karşı askeri harekât düzenleyememesi, (SDG)’nin kontrolündeki bazı bölgeleri kurtarılmış bölgelere ilhak etmek ve yerinden edilmiş insanların o bölgelere yerleştirilmesi için çalışmak yerine o bölgelerin suç rejime teslim etmek istemesi, bu bölgelerin kurtarılması için hiçbir ciddi eylemde bulunmaması, Türk rejiminin gerçek rolünü ve Şam devrimine karşı kurduğu komplonun boyutunu göstermektedir.

Buna göre yerinden edilmiş insanların ülkelerine geri dönmesi sadece boş bir hayaldir. Türk rejimi veya başkalarının desteğiyle Suriye rejimini devirmek veya işlediği suçlardan dolayı hesaba çekmek artık geçmişte kalmıştır. Cani rejim ile barışmak ve Şam devrimini ortadan kaldırmak için izlenen karınca politikası, farklı üsluplar ve çeşitli kurnazlıklarla tüm hız ile devam etmektedir.

Ey İslam’ın Payitahtı Biladu’ş Şam Müslümanları! Kâfir Batı’nın mübarek Şam devrimine karşı kurduğu komploları ve entrikaları deşifre etmek için çalıştık ve hala da çalışıyoruz. Bu entrikalar ile mücadele etmek için tüm etkili üslup ve yolları kullanıyoruz. İlk önce zehri hala bağlantılı hizip sistemi liderlerinin damarlarında akan kirli siyasi paraya karşı bir uyarıda bulunduk. Bileşenleri arasında meydana gelen çatışmalara, Cenevre, Soçi ve Astana gibi tüm uluslararası konferanslardan çıkan ateşkeslere, müzakereler ve kararlara karşı da uyarılarda bulunduk...

Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti olarak biz, bir kez daha tekrarlıyor ve vurguluyoruz, ulaştığımız gerçeklikten kurtulmanın tek çaresi, zafer ve başarı unsurlarına yapışmaktır. Tüm ülkelerle ilişkileri kestikten sonra Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın ipine sımsıkı sarılmalıyız. Halkın maddi ve manevi enerjisini İslam inancından kaynaklanan net bir siyasi projeyi benimseyen dürüst, bilinçli ve sadık bir siyasi liderliğin arkasında birleşmeliyiz. Bunun dışındaki her şey zaman kaybıdır, çaba ve fedakârlıkların boşa gitmesi demektir.

Şam devrimine karşı kurulan komplo ve tuzak çok büyüktür ve bu komplolar ile mücadele samimi pozisyonlar almayı gerektirir. Böylesi bir pozisyon almak, Şam devriminin tüm dürüst evlatlarının bir görevidir. Çünkü zaferimiz, kurtuluşumuz ve hayatımız bundadır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُون “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûl’ünün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” ^{[Enfal 24]}