Hizb-ut Tahrir / Tanzanya da dahil olmak üzere çeşitli bölgelerde Müslümanlar, bir kampanya yürütüyorlar ve halen de devam ediyor. Biz de aşağıdaki hususları vurgulamak istiyoruz:

Birincisi, yılanın başı demokratik sistemdir. Demokrasinin kişisel özgürlük kavramı Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transseksüel ve Queer (LGBTQ) ajandasını savunur ve her türlü kötülüğü teşvik eder. Demokratik sistem, çok tehlikeli ve insanlığın refahı için tehdittir. Aslında bir tür yeni dindir, bize dinimizden soyutlamak istemekte, yeni bir ahlaki çürümeyi getirmektedir. Dolayısıyla demokratik sistem insanlığa hizmet etmez, insanlığı ifsat eder.

Demokrasi taraftarlarına, aktivistlere ve insan hakları savunucularına diyoruz ki, her şeyi körü körüne alıp teşvik etmeyin. Şunu iyi bilin ki ‘Kişisel özgürlük’ propagandası yapan laik demokratik sistem, bir argüman temelinde ortaya çıkmış değildir, aksine demagoji ve saçma sapan bir görüş temelinde ortaya çıkmıştır. Din adamları ile reformistler arasındaki şiddetli çatışmanın bir ürünüdür. Sonuçta taraflar uzlaşmacı bir çözüme ulaşmışlardır. Her iki taraf da bir şeyler elde etmişlerdir. Dindarlar (papazlar) bireysel konularda dinlerini muhafaza etmişler, reformistler de bireysel konular dışında demokrasiye göre yönetilme iradesini elde etmişlerdir.

İkincisi, Batı ülkeleri İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne dayanarak eşcinselliği teşvik etmektedir. İnsan Hakları hükümlerinin evrensel olduğunu söylemek düpedüz yalandır. Her şeyi evrensel olarak beyan etme hakkına sahip tek kişi, evrenin ve insanların Yaratıcısıdır, bildirgeyi hazırlayanların hiçbiri böyle bir iddiada bulunmamıştır, aksine bildirgeyi yazanlar çoktan yok olup gitmişlerdir (ölmüşlerdir). Bu, bildirgenin evrensel olmadığının açık bir işaretidir, çünkü dünyanın yaratıcısı tarafından değil, yaratık birkaçı kişi tarafından kaleme alınmıştır.

Üçüncüsü, LGBTQ gündemi, gelişmekte olan ülkelerin dramatik bir şekilde ne kadar kötü durumda olduğunu göstermektedir. ‘Sözde bağımsız” olmasına rağmen gerçekte kendi kaderini tayin hakkından yoksundurlar. LGBTQ gündeminde olduğu gibi siyasi, ekonomik ve hatta sosyal tüm kararlar, insanlığı ve ahlakı görmezden gelen kapitalist sömürgeci güçlerin arzularına göre belirlenmektedir.

Dördüncüsü, eşcinselliği destekleyen kampanyalar, insanı ve refahını aşağılamakta, ona zarar vermektedir, çünkü kobay gibi kullanılmaktadır. Eşcinsellik, daha önce Avrupa’daki kapitalist ülkeler ve diğer Batılı uluslarda bile kabul görmüyordu. Fakat büyük bir kampanyanın ardından artık kabul edilebilir bir norm haline gelmiştir. İnsan doğası kobay için yaratılmamıştır. İnsan doğasının deneye tabi tutulması, insan haklarının kabul edilemez olduğunun açıkça göstergesidir. Çünkü insan doğası değişmez. Bunun insanlık için ciddi sonuçları vardır.

İslam insanı yüce sayar ve bütün yaratıklardan üstün görür. İnsan doğası değişmez ve asla deneysel bir obje değildir. Bir yaratık olarak insanın zayıf yönleri vardır. Bilgisi sınırlıdır, kişisel çıkarlarına öncelik verir ve çevresinden etkilenir. Bu zayıflıklar, insanın yasama yetkisine uygun olmadığını gösterir. Bu nedenle hayatının her alanında insana yol gösterecek kanunlar koyma sorumluluğu Yaratıcıya aittir.

يُرِيدُ اللّهُ أَن يُخَفِّفَ عَنكُمْ وَخُلِقَ الإِنسَانُ ضَعِيفًا“Allah, sizden (yükümlülükleri) hafifletmek istiyor. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.” ^{[Nisa 28]}