Dünya ülkeleri, yabancı bir devletin iç işlerine müdahalesine şiddetle karşı çıkarken, yabancı ülkelerden mali veya medya desteği alan siyasiler, soruşturmaya maruz kalırken, Tunus hükümeti, İçişleri Bakanlığı personeli, radyo ve televizyon kurumu çalışanlarının rehabilitasyonu için İngiliz büyükelçiliğini gözetmen kıldığı görülmektedir. Fransa, Avrupa Birliği ve Amerikan büyükelçilerinin çeşitli bölgelere yaptıkları sürpriz ziyaretleri memnuniyetle karşılayan hükümet, bütün iş ve sektörlere müdahil olmalarını sağlamaktadır. Şimdi de “Fransa Büyükelçisini” konuk eden, hatta 06 Mayıs 2018 günkü Belediye Seçimlerinin son hazırlıkları hakkında onu bilgilendiren Bağımsız Seçim Kurulu, yüce ekselansları gözetiminde toplantılar düzenlemektedir.

Batılı büyükelçiler, ülkenin işlerine keyfi kederince müdahil oluyorlar, bakanlıkları, kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütlerini sürekli ziyaret ediyorlar, programlar ve işlerin yürüyüşünü gözlemlemeleri karşılığında “cömertçe” paralar alıyorlar diye yıllardır söylüyoruz. Diplomatların bu şaibeli ziyaretleri karşısında ülke yöneticileri sessiz kalıyor diye çeşitli açıklamalarda bulunduk. Tunus dâhil olmak üzere Müslüman ülkelerde Haçlı Batılı sömürgeci devletler arasında çatışmanın yaşandığına dair deliller serdettik. Ajanlar ülkede “istikrarı” sağlayamıyor. Bu da sömürgeciliği ülkede nihai söz sahibi yapıyor. Ülkedeki işlerin seyrini denetlemek amacıyla yabancı büyükelçilerin inlerinden çıkmasının nedeni, pastadan pay kapma istekleridir.

Bunun için bir kez daha biz kamuoyuna Tunus yöneticileri ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiye ve bu ilişkiyi geliştirmek için Avrupa Birliği’nin belirlediği aşağılık sömürgeci şartların yapısına bakmalarını öneriyoruz. 14 Eylül 2016 tarihinde Avrupa Birliği’nin yayınladığı belgenin 13. Maddesi, belediye seçimlerinin denetlenmesi şartının yanı sıra eşcinselliğin suç sayılmaması, mirasta eşitlik, eşcinsel evlilik ve açıkça Allah ve Rasûlü’ne savaş ilan eden benzeri şartlar içermektedir...

Batılı büyükelçilerin -özellikle Fransa ve Avrupa büyükelçilerinin- seçim komitesinin işlerine müdahil olmaları, önümüzdeki seçim sürecini doğrudan denetleyeceklerinin politik bir ifadesidir. Sömürgecilik çıkarları doğrultusunda seçimleri denetleyecekler ve bunun için fon sağlayacaklardır... Devletin her kademesine bu boyutta sızma olmuşsa o zaman devletin egemenliğinin anlamı nedir? Bu büyükelçiliklerde kapalı kapılar ardında ve koridorlarda kurgulananlara karşı insanların sultanı nerede?

Tunus yöneticilerinin Avrupa Birliği’ne mutlak bağımlılığı devam ediyor. Tek dertleri, aşağılama ve zillete rağmen sömürgeci Batıdan iyi hal sertifikası almak ve bunun için gerekirse yalvarmaktır. Ülkenin peş peşe kara listeye dahil edilmesi, sömürgeci Haçlı Batıya uşaklığın ve şartlarına boyun eğmenin daha fazla siyasi şantaj, egemenlik kaybından başka bir şey olmayacağının açık delilidir.

Büyükelçi ve casusların cirit attığı, seçimlerin Batılı ülkelerin gözetiminde yapıldığı bir ülkede egemenlik ve bağımsızlıktan bahsetmek ütopyadır. Onun için ümmetin samimi ve dürüst evlatlarına düşen görev şudur:

-Her türlü sömürgecilik şekillerinden ülkeyi kurtarmak için çalışmak. Zira sömürgecilik gözetiminde yapılan seçimler ve politik eylemin hiçbir anlamı yok. Laik demokratik ve kapitalist rejimler, ülkemizde sömürgeci kâfirin hâkimiyet nedeni ve aracı olduğu için çöpe atılmalıdır. Hangi başlık altında olursa olsun (Yardım, borç ve destek...) her türlü sömürgecilik müdahalesine meydan okunmalıdır.

Sonra herkes şunu bilmeli ki Tunus, (Avrupa’nın bir uzantısı değil) İslam ülkesinin aziz bir parçasıdır. Halkı da (batılı ülkelerin uşakları değil) İslam ümmetinin güzide bir parçasıdır. Ümmeti Muhammed’den bir parça olan Tunus halkının geleceği, düşman ve zavallı insanlar tarafından belirlenemez. Belirlenemeyecek kadar güçlüdür. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَلَن يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلًا“Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.”^{[Nisa 141]}