09 Ocak 2019 Çarşamba günü parlamento genel kurulundaki oturum sırasında bazı milletvekillerinin verdiği önerge üzerine Kalkınma, Yatırım ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Ziyad El İzari, “Hükümetin borçlanma peşinde koştuğunu söyleyenleri, kalkınma projeleri geliştirilmesi için çözümler sunmaya” çağırdı. Görünen o ki, Ziyad El İzari ve hükümetin vereceği en iyi cevap bu olsa gerek. Aynı cevap defalarca verildi. 29 Temmuz 2018 tarihindeki parlamento oturumu sırasında bakan, “Yurt dışından borç almaktan başka çaremiz yok. Dış borçlanmaya son verilmesi gerektiğini söyleyenler, fikirlerini ve alternatiflerini sunmaları gerekir.”demişti.

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti olarak biz, psikolojik yenilgiyi ve hayal kırıklığını peşinen kabul eden, ümmeti aşağılayan ve kurtuluş kapasitesini küçümseyen her siyasi söylemi reddediyor ve diyoruz ki,

1- Bakanın bu söylemi, hükümetin körlük aşamasına ulaştığının kanıtıdır. Aşağılayıcı bir yenilginin yanı sıra siyasi vizyondan yoksundur. Bakanın bu sözlerini işitenler, hayretler içerisinde kalır. Bakan, Tunus hükümeti bakanı mı yoksa uluslararası finans kurumlarının sözcüsü mü? Biz onun “kraldan çok kralcı olduğunu” düşünüyoruz. Çünkü bu sömürge kurumları bile bir ülkenin borçtan kurtulabileceğini kabul ediyorlar. Bakan ve hükümetin yegâne politikası nasıl bağımlılık ve borçlanma olabilir? Sorumlu siyasal söylem böyle mi olması gerekir?

2- Bakanın “Dış borçlanmaya son verilmesi gerektiğini söyleyenler, fikirlerini ve alternatiflerini sunmaları gerekir.”sözüne gelince, bunlar hep sahte meydan okuyuşlardır. Görünüşte çözüm arayışlarıdır ama aslında Batının Tunus’a ilişkin ileri sürdüğü şartlara aykırı tekliflere açık olmadığı anlamına gelir. Tunus, önce kurtuluş yolu belirlemeyen laik anarşist anayasadan sonra da yeraltı ve yerüstündekileri hatta güneş ve havayı bile satan anlaşmalardan kurtulmalıdır.

3- Bakana diyoruz ki: Sömürgeci güçlerin çözümünden başka çözümler ön görmeyen sahte meydan okuyuşlar yeter artık. Hizb-ut Tahrir olarak biz, pratik ve acil çözümler önerdik. Bu çözümler, ülkenin gerçek kurtuluşunun güvencesi ve ülke halkının egemenliğinin, otoritesinin ve izzetinin sigortasıdır. Bunlar, yüce İslam’dan, Rabbimizin kitabından ve Peygamberimiz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sünnetinden türetilmiş çözümlerdir, ancak siz kibirlenerek bunlardan yüz çevirdiniz. Şimdi de sapıklıkta boğuluyorsunuz ve bizi açgözlü en şerir düşmanın ayakları altına atmakta bir sakınca görmüyorsunuz. Utanmıyor musunuz? Allah’tan korkmuyor musunuz?

Ey bakan! Yoksa Allah’ın Rasûl’üne indirdiği İslam dininin ekonomik sorunlar dâhil tüm sorunlarımıza çözümler barındırdığını inkâr mı ediyorsun? Genelde yabancıya bağımlılıktan özelde borçlanmaktan sömürgeciliğin geliştirdiği çözümlerle mi kurtulacağız? Bu çözümler, sadece siyasi ve ekonomik bağımlılığı perçinler, ümmetin otoritesi ve servetinin gasp edilmesini sağlar.

Ey Bakan ve ey hükümet!

Büyük insanlar gibi davranmaya son verin artık. Siz öyle değilsiniz ve yönetime de elverişli değilsiniz. Yönetimi ehil sahiplerine ve ümmeti sömürgecilikten kurtarıp milletlerin efendisi yapabileceklere teslim edin. Bırakın yönetimi, zira Müslüman Tunus halkı haksızlığa sessiz kalmayacak artık. Zillet ve aşağılanmayı, İslam’dan başka bir alternatifi kabul etmeyecek artık. Zaman bir döngüdür. Güç ve kuvvet ehlinin ümmet, din ve ülke safında yer almasına ramak kaldı. Yönetici kılıklılar devrilmek, karanlıkçı sistemler yıkılmak ve cani sömürgeciliğin elleri kesilmek üzere. 

وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ“Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir.”^{[Şuara 227]}