27 Haziran 2019’da başkentte meydana gelen patlama, suçlar dizisinden bir suçtur. Masum kanlar teröre heder ediliyor. Ancak bu suçların faili her zaman ”meçhul” olarak kalmış, her defasında suç araçlarına atıfta bulunulmakla yetinilmiştir. Beyinler, finansörler ve terörden beslenenler hakkında soru yumağı oluşmuş, parmaklar terörün gerçek aktörlerine işaret etmesine rağmen iktidar kör ve sağır kesilmiştir. Görmez ve işitmez olmuş ya da görmek ya da işitmek istememiştir.

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti olarak biz, terör konusunda uyarıda bulunanların öncüsüyüz. Sömürgeci güçlere bağlı istihbarat servisleri, Tunus ve diğer ülke halklarını uysallaştırmak, ajanlarını ve elem verici “reform” paketlerini pazarlamak için terör estiriyor. Dünkü dâhil olmak üzere her terörden sonra Başbakan, kameralar karşısına geçip sanal düşmana karşı umutsuzca sahte zafer açıklamasında bulunuyor. İktidar ve muhalefetiyle tüm partiler ile medyanın desteğini alan başbakan, Tunus demokrasinin tehdit altında olduğunu ve “düşmanların”, turizme darbe vurmak ve ekonomiyi tahrip etmek yoluyla Tunus’u dize getirmek istediğini iddia etmektedir. Hepsinin tek umursadığı şey yozlaşmış sistemi korumaktır. İşlenen bu suçlar, Tunus halkının rejimin etrafında kenetlenmesini sağlamak ve düşmanlar karşısında tek yürek olmasını temin etmek için bir gerekçe olarak kullanılıyor. Acı, keder ve kaos içinde olan halkın, ülkeyi satan, sömürgecilere ipotek eden ve doğrudan sömürgeci vesayeti altına sokan iktidarın suçlarını unutacağı sanılıyor.

Hükümet ve muhalefetiyle siyasi elite diyoruz ki:

- Evet, terörizm büyük bir suçtur. Ancak ülkeyi sömürgeci vesayeti altına sokmak, elçiler ve konsoloslukların inisiyatifine bırakmak, yabancı istihbarat servislerinin bozgunculuk çıkarmasına izin vermek daha büyük bir suçtur.

- Evet, terörizm büyük bir suçtur. Ancak insanları korkutmak, emri vakiye boyun eğdirmek, yıkıcı politikaları kabul ettirmek için terörü kullanmak daha büyük bir suçtur.

- Evet, terörizm büyük bir suçtur. Ancak gerçek faillerine sessiz kalmak, daha büyük bir suçtur. Bulayd ve El Brahimi suikastının mimarları nerede? Peki, İçişleri Bakanlığı’nın önünde Muhammed Zevvari’ye suikast emri verenlere ne yaptınız? Abdül Fettah Ömer’i kim öldürdü? Avukat Fevzi bin Murad’ı kim katletti? Daha niceleri...

Bu sessizlik niye? Korku mu, çaresizlik mi yoksa gizli işbirliği mi ?

Güvenlik görevlilerine de diyoruz ki, insanları siz daha iyi tanıyorsunuz. Yılan yuvası sömürgeci elçilikler, kirli ve kanlı istihbarat oyunu kapsamında terör üretiyor, planlıyor, finansman oluyor, adam devşiriyor. Tunus halkını terörle dize getirmeyi amaçlıyor. Ajan ve korkakların uşaklığını yaptığı sömürgeci yapımı yozlaşmış rejimi karşı bir devrim olmasını istemiyor. Onun için ülkenizin, dininiz ve ümmetinizin safında yer alın.

Rejim insanları evcilleştiremediğinde, skandalı örtbas edilemeyecek kadar büyük olduğunda, Tunus halkı, geleceğini mahveden, zenginliğini yağmalayan, çocuklarını köleleştiren politikalarını reddettiğinde, bu sömürgeci güçler terör korkuluğuna başvurmuyor mu?

Heyhat heyhat. Başta Hizb-ut Tahrir gençleri olmak üzere Tunus’ta öyle yiğitler var ki sömürgeci ve zalim işbirlikçilerinin kökünü kazımak ve Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devletini kurmak için Allah’a söz vermişlerdir.