Tunus Silahlı Kuvvetleri Yüksek Komutanı Kais Said, 26 Ağustos 2021 Perşembe günü Al Aouina’daki askeri üste, askeri helikopter birliğinden subaylar ve askerler için bir uğurlama töreni düzenledi. Askerlerimizi katliama ve kuşatmaya maruz kalan Filistin ve Gazze halkına yardım etmek ve Yemen’de Müslümanlar arasındaki anlaşmazlığı çözmek için yollamadı. Doğu Türkistan’daki kardeşlerimiz ya da Burma halkı umurunda değil. Meclis başkanı ve parlamentonun onayıyla askerlerimizi, Birleşmiş Milletler bayrağı altında Orta Afrika Cumhuriyeti’ne gönderdi. Orta Afrika, etnik ve ırksal çatışmaların parçaladığı bir ülkedir. İğrenç Fransız etkisi ve diğer sömürgeci güçlerin müdahaleleri bu çatışmaları alevlendiriyor. Kais’e göre Tunus ordusunun Orta Afrika’daki misyonu, “sivilleri” silahlı gruplardan korumaktır. Birleşmiş Milletler’in geleneğinde, Orta Afrika’daki silahlı gruplar, Hıristiyan çoğunluğun soykırımına maruz kalan, adil yönetim ve iyi yaşam meşru haklarını talep eden Müslüman azınlıklardır. Fransa’nın açık desteğiyle hakları ihlal ediliyor. Tunus askerleri Müslüman kardeşleriyle mücadele etmek için gönderiliyor. Subay ve askerlerimizin görevlerinden biri de, oradaki Birleşmiş Milletler’in personelini ve mallarını korumaktır. Oysa BM, tüm felaketlerimizin kaynağıdır, düşmanların ümmete saldırısının yasal dayanağıdır. Ayrıca silahsızlanma, terhis ve yeniden entegrasyon süreçlerinin de destekçisidir.

Ancak ne var ki cumhurbaşkanı, silahlı kuvvetlerimizdeki çocuklarımızı sömürgeci planların ve uluslararası çatışmaların hizmetine sunuyor. Halkların, sömürgeciliğin boyunduruğundan kurtuluş mücadelesini, BM aldatmacası adı altında diri diri gömmeye çalışan şer güçlerin emrine veriyor. Said, silahlı kuvvetlerimizin bu hizmetten “teşekkür ve onur belgesiyle” dönecek olmalarından memnuniyet duyacağını söyledi. Hiçbir kazanım elde etmeyen Kais, askerlerimizi ve subaylarımızı bu yanlışlığın içine atarak “uluslararası ilişkilere” sarmalına dalıyor. Silahlı kuvvetleri siyasi muhalifleriyle iç çatışmaya dâhil etmek dışında askerlerimizin gayretlerini taçlandıracak bir şey bulamadı. İşlediği suçu örtbas etmek için dondurulmuş meclis başkanına eleştiri yöneltti. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

لَا تَجِدُ قَوْماً يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا آبَاءهُمْ أَوْ أَبْنَاءهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ “Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile, Allah’a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin.”^{[Mücadele 22]}