Birçok gözlemci ve politikacı, Tunus cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda kayıt ihlallerinden söz ettiler. Ölü olup da kayıtlı olan kişiler var. Seçme yaşına ulaşmadan ve izni olmadan kayıt edilen seçmenler var. Kayıtlı seçmen arasında terörist sınıfına giren kişilerin kimlik kartı numaraları ve ulusal kimlik kartı taşımayan numaralar var. İhlallere ilişkin hakikatin ortaya çıkmasının ardından kayıt işlemi hakkında Yüksek Seçim Komisyonu'nun bilgi tabanını geri çekmesi gözlemciler arasında şaşkınlık yarattı.

Böyle olduğu halde kazanan ya da kaybedenler olsun, bu ihlalleri kabul edenler ya da reddedenler olsun, bunun seçim sonuçları üzerinde etkisi olduğunu söyleyenler ya da bunun seçim sonucunu etkilemez diyenler olsun cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılan birçok siyasi parti lideri sessizliklerini koruyorlar. Neden?

2011 yılından bu yana kayıt ihlallerinden söz edilmektedir. Dolayısıyla bu, 23 Ekim 2011 ve 26 Ekim 2014 yılındaki parlamento seçimlerinde, 23 Kasım 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda ve 21 Aralık 2014 ikinci turunda kayıtlı seçmen sayısının şişirilmesi ile ilgili açıklanan resmi rakamların doğruluk derecesini tartışılır hale getirir.

Ortada gerçekten kayıtlı seçmen sayısı hakkında safsatalar var mı? Katılım sayısı açıklanan rakamlardan çok daha az mı? Gerçekten böyle ise bu, tüm seçim sürecini şaibeli hale getirir. Yoksa biz, çok tehlikeli bir danışıklı dövüş ile karşı karşıya mıyız? Dünyada Tunus'un itibarını korumak bahanesiyle gerçekleri örtbas etmek ne kadar doğru?

Buna rağmen Tunus halkı için üç parlak nokta hâlâ varlığını koruyor. Bir sonraki aşama için en önemli ve en güçlü noktalar şunlardır:

Birincisi: Açıklanan resmi sonuçlar, hiçbir kimseye istediği gibi ülke ve insanları suiistimal etme hakkı vermez. Mecliste en fazla oyu kazanan partinin resmi oy oranı %15,4 geçmez. [Ki bu 8.289.924 toplan seçmen sayısının yaklaşık 1.279. 941 seçmen sayısına tekabül ediyor.] Aynı şekilde cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları galibinin de resmi oy oranı prosedürlere göre %20,9'u geçmez.

İkincisi: Ülkede halk, terör ve şiddeti reddediyor. Bu, Tunus halkına Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in metoduna uygun olarak gerçek değişim ve siyasete atılma olanağı sunuyor. Bilindiği gibi Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem topluluklarla fitne savaşına girmeden gerçek barışçıl değişimle ve herkese sorumluluğu taşıyarak İslam Devletini kurdu. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ دَمُهُ وَمالُهُ وعِرْضُه "Her Müslümanın Müslümana kanı, malı ve ırzı haramdır." ^{[İbn Mace]}

Üçüncüsü: Ülke halkı yönetim ve ekonomideki gerçek sorunları idrak etmelidir [Yasa değişikliği, yargıçların dokunulmazlığının kaldırılması, dışa bağımlılık, servetlerin peşkeş çekilmesi, insanların günlük yaşam hakları, Müslümanların sorunları yardım etmek...] Somut gerçek değişimi beklemeli ve Tunus halkı, politikacılar ve partiler gibi kişilere takdisi reddetmelidir. Kimse, layüsel değildir. Şahıslar peşinden körü körüne gidilmez. Kişiler, başarısızlık ve Hanif Şeriatın hükümlerine ihanetleri halinde yöneticileri muhasebe etmek için yeterli deneyime sahip olmalıdır.