17 Aralık 2013'te yapılan operasyonlar ve sonrasında iç siyasette yaşanan gelişmeler; Türkiye Cumhuriyetinin, yasama, yürütme ve yargıya emniyet ve güvenlikten bilim teknoloji ve eğitime, bayındırlık faaliyetlerinden sanayi ve ticaret faaliyetlerine, medyadan enformasyon faaliyetlerine, neredeyse tüm kurumlarının çöktüğünü ve kokuştuğunu gözler önüne serdi. 90 yıldır Batı'nın köhne demokrasi ve özgürlüklerine öykünerek geliştiğini, ilerlediğini ve kalkındığını söyleyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, iktidarı ve muhalefetiyle ne kadar ilkel ve gerici bir siyasi tablo içerisinde olduğunu göstermiş oldu. Kurulduğu günden 2000li yılların başına kadar İslam ve Müslümanları gerici ve irticacı olarak gören ve düşmanca muamelede bulunan Laik kurumların yerini, bu yıllardan sonra İslam ile çoğulcu demokrasiyi mecz etmeye çalışan liberal muhafazakâr kurumlar aldı.

Daha güçlü demokrasi ile kalkınmayı gerçekleştirip herkes için adaleti sağlayacağını söyleyen Ak Parti hükümeti, demokrasiye darbe iddiası ile tutuklayıp cezaevine koyduğu Ergenekon yöneticilerini ve kamuoyunda Danıştay, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetleri olarak bilinen davalardan yargılanan eli kanlı katilleri serbest bıraktı. 6526 sayılı "Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan yeni değişiklikler çerçevesinde serbest bırakılan bu kişiler, daha dün yüzlerce faili meçhul cinayetinin gerçek failleri olarak yargılanıp cezaevlerine konulmuşlardı. Ak Parti hükümetinin gelişen siyasi olaylar çerçevesinde yasalarda yaptığı bu değişiklik, ancak ilkel ve çağdışı hayatların yaşandığı dönemlerde olabilir. Birde, kişiler ve konjokturel gelişmelere göre yasa ve kanunların konulması demokrasi gibi köhne sitemlerde görülebilir.

Ak Parti hükümeti, Mecliste bir gecede yasalaştırıp yürürlüğe koyduğu kanun değişiklikleri ile İslam ve Müslümanlara düşman olan ve cezaevinden çıkar çıkmaz İslami cemaatleri tehdit eden kişileri, yine eli kanlı katilleri serbest bırakırken, yıllardır cezaevlerine mahkûm edilen tertemiz şahsiyete sahip dava ve fikir adamı Müslümanlar için kılını dahi kıpırdatmamıştır. Hizb-ut Tahrir, İhya-der, Umut, Sivas ve diğer başka davalardan yargılanan Müslümanlar hala tutsak.

Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti Medya Bürosu olarak Ak Parti Hükümetine şu hatırlatmaları yapıyoruz:

Bugün, sizin serbest bıraktığınız kişilerin 28 Şubat sürecinde yargılayıp hapse mahkûm ettiği Müslümanlar hala tutsak. Hizb-ut Tahrir ile şer örgütü Ergenekon'un ilişkisinin kurulmasını zorlama ve düzmece deliller ve iftiralar ile sağlamaya çalıştıklarında işlenen bu çirkin suça sizde ortak oldunuz. Cebir ve şiddet eylemlerine başvurarak suç işleyen bu şer örgütün üyeleri serbest bırakılırken, hiçbir maddi eyleme başvurmadan fikri ve siyasi çalışma yapan İslami parti Hizb-ut Tahrir üyeleri hala tutsak. Hizb-ut Tahrir mensupları hala Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde yargılanıp ağır cezalara çarptırılıyor.

Ey yöneticiler! Unutmayın ki gerçek adalet ancak İslam'ın hükmünün hayatta tatbik edilmesi ile sağlanır. Bunu sağlayacak yegane devlet modeli ise İslami Devlet olan Raşid-i Hilafet'tir. O halde ne kadar yama yapılırsa yapılsın, kokuşmuş bu köhne demokrasiden adalet beklemeyin. Gücünüzü Raşid-i Hilafet Devleti'nin ikamesi için harcayın.