Yahudi varlığı İsrail, Müslümanların başındaki yöneticilerin tutumlarından cesaret alarak, Filistin'e yönelik saldırılarına bir yenisini daha ekledi. 1948'den beri İslam'ın ve Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa topraklarında kan akıtan, cürümlerine her gün başka bir cürüm ekleyen Yahudi varlığı, şimdi Müslümanların Mescid-i Aksa'da namaz kılmalarına da engel oluyor. Yahudiler ise Aksa mescidinde rahatça dolaşıyor. Gasıp Yahudi varlığı aynı zamanda Müslümanlara suikast düzenliyor, gençleri tutukluyor ve kadınlara saldırıyor. ABD'nin güdümünde kurulan içi boş Abbas Hükümeti ise yaşananlara tepki gösteren halkı engellemekle meşgul oluyor. Müslümanların başındaki hain yöneticiler, bu durumun Müslümanlarda bir öfke patlamasına dönüşmesinden büyük endişe duyuyorlar. Aslında onlar ABD'nin endişe ve korkularını taşıyorlar.

Türkiye Devleti ve Ak Parti Hükümeti, Yahudi varlığı İsrail'in bu saldırıları karşısında somut hiçbir adım atmıyor. Sadece konuşmakla yetinen yöneticiler, hamaseti de hiç elden bırakmıyorlar. Liderlerin sözlerine bakarsanız sanırsınız ki, onlar İsrail'e had bildirmişler. Sanırsınız ki, Türkiye yöneticileri tarafından Yahudi varlığına ültimatom verilmiş ve ordular harekete geçirilmiş. Bu yöneticiler, Müslümanlara ve kutsallarımıza yapılan her saldırı sonrasında seslerini yükseltiyor, hiçbir siyasi değeri ve gücü olmayan büyük büyük laflar ediyorlar. Bu durum güçlü devlet olmanın değil, aksine zayıf ve güdümlü devlet olmanın göstergesidir.

Mavi Marmara gemisinde 9 Müslüman kardeşimizi katleden Yahudi varlığına karşı Türkiye parlamentosu ortak bir kınama bildirisi yayınlamak isteyince, bildiride geçen "TBMM, Türk Hükümeti'nden İsrail ile siyasi, askeri ve ekonomik ilişkileri gözden geçirmesini bekliyor" ifadesine bile itiraz eden Ak Parti Hükümeti, Filistin için ne yapabilir? Ak Parti Hükümeti'nin Yahudi varlığı İsrail'e somut anlamda bir yaptırımı öngörmeyen bu ifadeye dahi tahammül edememesi, İsrail ile askeri, siyasi ve ekonomik ilişkileri bozmak istemediğinin göstergesi değil midir?

Gasıp Yahudi varlığını tanıyan ilk Müslüman belde olması Türkiye için bir utançtır. Bu utançtan kurtulmanın ilk yolu ise onu yok saymak ve tüm ilişkileri kökünden kesmektir. Ancak Türkiye, özellikle son 10 yılda İsrail ile kurduğu ekonomik alandaki ilişkilerle rekor kırmaktadır. 2014 yılında Yahudi varlığıyla olan dış ticaret hacminin 5,5 milyar dolar olması beklenmektedir. Türkiye bununla gurur duymakta ve bu rakamın daha yüksek düzeye ulaşması için Mavi Marmara şehitlerinin kanı üzerinde Yahudiler ile pazarlık yaparak güya bozulan ilişkileri tamir etmek istemektedir. Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'ın Türkiye'nin İsrail ile ticaretine ilişkin eleştirilere "Ticaret devam ediyor, alıyoruz, satıyoruz. Bundan dolayı kimse bizi eleştirmesin." şeklide cevap vermesi başka ne ile açıklanabilir. Ey Yöneticiler! Yahudi varlığı İsrail'in parası ile "ekonomimiz güçlü" demeye utanmıyor musunuz?

Ey Müslümanlar! Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti olarak Müslümanların kalbine ferahlık, kâfirlerin kalbine ise korku vermesi için şunu hatırlatıyoruz: Allah'ın mübarek kıldığı bu topraklardan Yahudi varlığının kökünün kazınacağı günler Allah Subhanehu Ve Teala'nın izniyle çok yakındır. Bizler, öyle bir devlet için çalışıyoruz ki; o devlet, Yahudi varlığını kınamaz. Ona sadece ekonomik ambargo uygulamaz. Onu kökünden kazıyıp silmek için ordularını harekete geçirir. Salahuddin Eyyubi'nin Kudüs'ü haçlılardan temizledi gibi o ordular da, kutsal toprakları Yahudi varlığından temizleyecektir. İşte o devlet, Allah Subhanehu Ve Teâlâ'nın emrettiği, Rasulullah Sallahu Aleyhi Ve Sellem'in müjdelediği sizin devletinizdir. İşte o devlet, İkinci Raşid-i Hilafet Devletidir.