Gazze’de savaş neredeyse bir aydır sürüyor. Müslümanlar savaşmak için ayakta. Dünyanın çeşitli yerlerinde, Ürdün’de, Mısır’da, Pakistan’da ve diğer ülkelerde, kim orduları seferber edecek diye sağa sola bakınıyorlar. Müslüman ülkelerdeki yapay sınırlar bile Gazze’ye destek vermelerini engelleyemiyor. Bin, iki bin, üç bin savaşçı düşmana şeytanın vesvesesini unutturabiliyorsa, Müslüman ordularından birinin Yahudi varlığına neler yapabileceğini siz düşünün. O kadar ki Netanyahu ve arkadaşları annelerinin emzirdiği sütü bile unutacaklardır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَمِيعًا إِلَّا فِي قُرًى مُّحَصَّنَةٍ أَوْ مِن وَرَاء جُدُرٍ بَأْسُهُمْ بَيْنَهُمْ شَدِيدٌ تَحْسَبُهُمْ جَمِيعاً وَقُلُوبُهُمْ شَتَّى ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَّا يَعْقِلُونَ“Onlar müstahkem şehirlerde veya siperler arkasında bulunmaksızın sizinle toplu halde savaşamazlar. Kendi aralarındaki savaşları ise çetindir. Sen onları derli toplu sanırsın, halbuki kalpleri darmadağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.” ^{[Haşr 14]}

Vallahi bu, Müslümanların cephelerinden bir cephedir. Bu cepheden geri kalmamak, oraya gidip savaşmak, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sı gaspçısı düşmana karşı cihatta şehit düşmek bir haktır. Filistinlilerin eve sağ salim dönen gösterilere ve kalabalıklara ihtiyaçları yok!

Amerikalılar ve Avrupalılar ise, yanan cihat ateşini bir an önce söndürmek ve dizginler Müslümanların eline geçmeden önce durumu hızla tersine çevirmek için yoğun çaba harcıyorlar. Çünkü Müslümanların Filistin halkıyla kaynaştığında, onları durduramayacaklarını ve Yahudi varlığının gözleri önünde ezilip derin bir uçuruma atılacağını çok iyi biliyorlar. Bu nedenle kâfir Batı, alelacele konferanslar düzenlemekte, ziyaretler yapmakta, sahte güvenceler vermekte ve sonsuza kadar Yahudi varlığının yanında olacağına dair sahte vaatlerde bulunmaktadır.

Hiç şüphe yok ki, Mübarek Toprak’taki halkımızın içinde bulunduğu bu koşullarda insanlar, yurtlarını korumak için sığındıkları Hilafet Devletinin anlamını daha iyi anlamışlardır. Hilafet, İslam’ın özünü savunacak, Müslümanların sınırlarına saldıranların komplolarını püskürtecek, parçalanmış ülkelerini birleştirecek, Ukab bayrağını dalgalandıracak, gökteki kuşlar bile saklanacak yer arayacaktır. Müslümanlar, acilen Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafeti kurmak için çalışanlarla birlikte çalışmaktan ve saflarında yer almaktan bir an olsun bile tereddüt etmemişlerdir. Gazze topraklarını, hatta tüm Filistin’i ve bir asırdan fazla süredir yokluğu nedeniyle düşmanların işgal ettiği diğer Müslüman ülkeleri kurtarmayı arzuluyorlar. 

Biz Müslümanları Hilafeti kurmak için samimiyetle çalışanlar kervanına katılmaya davet ediyoruz. Çalışmakla üzerlerindeki büyük günahtan kurtulacaklardır. Sokaklarda, evlerde ve hastanelerde Gazze’deki kardeşlerinin kanının aktığını ne suçlu yöneticilerden ne de ordulardan hiçbir yardımcılarının olmadığını görüyorlar. Hizb-ut Tahrir olarak biz, bu büyük farzı, Raşidi Hilafet’i kurmak için sizinle birlikte aranızda çalışıyoruz. Allah, mümin kullarının yar ve yardımcısıdır ve asla vaadinden dönmeyen Allah Subhânehu ve Teâlâ şu sözüyle bize vaatte bulunmuştur:

إِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ “Şüphesiz ki, Rasûllerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” ^{[Mümin 51]} Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem de bizi müjdelemiştir:

ثُمَّتَكُونُخِلَافَةًعَلَىمِنْهَاجِالنُّبُوَّةِ“Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.”