16 Şubat 2024 tarihinde Husi grubunun “Özel olarak belirlenmiş küresel terörist grup” olarak sınıflandırılması yürürlüğe girdi. ABD’nin bu tanımlamadan kazancı ne? Sana’ya girdikten on yıl sonra bu tanımlamanın Husi grubu üzerinde ne gibi yansımaları olacak?

Öncelikle, 17 Ocak 2024 tarihinde Husileri “özel olarak belirlenmiş küresel terörist grup” olarak sınıflandıran mevcut ABD Başkanı Joseph Biden’ın bu tanımlaması, 11 Ocak 2021 tarihinde Husileri “Yabancı terör örgütü” olarak tanımlayan Donald Trump’ın sınıflandırmasından tamamen farklıdır. Biden’ın Husileri böyle tanımlaması, gıda ve yakıt gibi insani yardımın devam etmesine mâni değildir. Husilerin Batılı denizcilik şirketlerine, bankalarına ve kuruluşlarına erişimlerine ve bunlarla yapacakları işlemlere herhangi bir yasak getirmiyor. Trump’ın Husileri “yabancı terör örgütü” olarak sınıflandırması ise Yemen’e yardım yapılmasını yasaklıyordu. Denizcilik şirketlerini, bankaları ve kuruluşları Husiler ile iş yapmaktan men ediyordu. Grup üyelerine seyahat yasağı getiriyor ve gruba “maddi destek” sağlayanlara yaptırım uygulanmasına izin veriyordu. Özetle Biden yönetiminin Husiler ile ilgili tanımlaması, Trump yönetiminin tanımlamasından çok çok yumuşaktır.

Yemen’e yardımların kesilmesi halinde halkın çekeceği acıların artacağını, dolayısıyla Husileri etkilememek için böyle bir sınıflandırma yaptığını itiraf eden Biden yönetimi, yasanın çıkarılması ile yürürlüğe girmesi arasında 30 günlük bir süre belirlemiştir.

2017’de iktidara gelen ve dört yıl boyunca Husileri terörist muamelesi yapmayan Trump yönetiminin giderayak Husileri terörist olarak sınıflandırması, Biden yönetimi için bir engel haline gelmiş, 16 Şubat 2021 tarihinde Beyaz Saray’a girer girmez hemen bu tanımlamayı iptal etmiştir. Buna göre Husilerin terörist olarak tanımlanması 2021’den beri yürürlükte. Kızıldeniz’de gemilere yapılan saldırılarla hiçbir ilgisi yoktur, zira bu saldırılarla Biden’ın sınıflandırması arasında tam iki yıl vardır.

Husilerin terörist grup olarak tanımlanması, Beyaz Saray yönetimlerinin Amerikan kamuoyu önünde (terörizm)le mücadele için kullandıkları bir araçtır. İktidara gelmek için seçim sandığını bir araç olarak kullanmayan bir varlığa uzun yıllar sessiz kalmanın Amerika içindeki ve dışında yarattığı utancın bedelini ödemektedir. ABD, Husileri ABD baskısına boyun eğdirmek için mal varlıklarını dondurdu, mali yaptırımlar uyguladı, onlara ABD’ye giriş vizesi verilmesini yasakladı, onları muhafazakâr ve reformistler olarak ikiye ayırdı. ABD, geçmiş yıllarda Husilerle ilgilenmiş ve kurumları onlara maddi ve lojistik destek sağlamıştır. Bununla ABD, diğer ülkelere gözdağı vermekte, politikalarına karşı çıkmak yerine angaje olmalarını istemektedir. Washington’un Husileri terörist grup olarak sınıflandırması, Husilerin alenen belli bir politikayı izlemelerini amaçlamaktadır.

Tarih tekerrürden ibarettir. 2000’li yılların başında Husiler “terörle mücadeleye” ortak olmuştular. Diğer Müslümanlara terörist yaftası vurmanın, kendilerini bu terimin kapsamı dışında tutacağını sandılar. Bugünse onlara terör gömleği giydirilmekte ve terörist yaftası vurulmaktadır! Müminler, Amerika’nın, yozlaşmış kapitalist uygarlığa tehdit olarak gördüğü için İslam uygarlığını hedef aldığının farkında değiller mi? ABD, İslam’ı ortadan kaldırmak, İslam ile mücadele etmek, kapitalist ideolojinin hakimiyetini ve dünyaya yayılmasını sağlamak, Nübüvvet metodu üzere Hilafet projesinin dünyada yayılmasını engellemek için İslam’a terör yaftası vurmaktadır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ“Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür.” ^{[Ali İmran 118]} İnsanlara bu olayları açıklamamızın nedeni, kâfir Batının bizi yönetmek için hangi yöntem ve eylemlere başvurduğunu göstermek içindir. Ümmete karşı kurulan planları deşifre etmek, dinini satan ve iyi bir şey yaptıklarını sanan ajan yöneticileri ifşa etmek içindir. Siyasi farkındalık ve olaylara akide perspektifinden bakış, ümmeti sapmaktan ve kafirlerin tuzaklarına düşmekten korur. Hizb-ut Tahrir, ümmeti Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet yönetimi altında sömürgeciliğin karanlığından İslam’ın aydınlığına çıkmak için köklü bir çözüme çağırıyor.