Yemen'de günlük olarak yayınlanan "Ahbaru'l Yevm" gazetesi 18-19 Temmuz 2013 Perşembe ve Cuma günleri yayınlanan 3081 ve 3082 sayısında devletin kimliği, yasamanın kaynağı ve diyalog kongresinin iç tüzüğünü yayınladı. Bu tüzüğe göre iki gruptan birinin %90'a ulaşamamasından sonra oyların uzlaşma komisyonuna götürülmesi ile alakalı anayasa maddeleri üzerinde 17 Temmuz 2013 Çarşamba günü yapılan Diyalog kongresinde bir grupta ihtilafın ortaya çıktığına dair haberleri de yayınlandı. Hazır bulunanların %84'ünü oluşturan ve 37 üyesi bulunan "kongre partileri, sosyalistler, nasiriler, el hak ve ensarallah" guruplarından meydana gelen birinci grup: "İslam şeriatının yasamanın başlıca kaynağı olduğu" yönünde oy kullandı. Hazırda bulunanların % 16'sını oluşturan ve 7 üyesi bulunan "reform partileri ve er-Reşat" denilen ikinci grup ise: "İslam şeriatı tüm teşrilerin kaynağıdır" yönünde oy kullandı.

Aynı grup devletin din ile alakası hususunda ihtilaf etti. Hazır olanların %79'una karşılık 35 üyeye sahip olan birinci grup: "Yemen, vatandaşlık esasına göre kurulu, halk tarafından yönetilen ve kanun egemenliğine sahip bir devlettir" yönünde oy kullandı. Hazır olanların %20'sini oluşturan ve 9 üyesi bulunan ikinci gurup ise: "İslam devletin dinidir" veya "Yemen, bağımsız egemen bir devlet olup, dini İslam'dır, dili Arapçadır ve yönetim sistemi cumhuriyettir" yönünde oy kullandı. Burada zikredilmesi gereken husus, oy kullanmak üzere hazır olan grup üyelerinin toplam sayısı 55 kişi iken, oy kullananların sayısı ise 44 olmuştur.

Komisyon, Fransız kökenli ve tadil edilen anayasaya göre 55 üyeden oluşan devletin yapısını kabul ediyor mu? Kur'an'dan ve sünnetten istinbat edilmiş bir anayasayı isteyen milyonlarca insana rağmen mi, bunu kabul ediyor? Kapitalist demokratik sistemde insanların ezici çoğunluğunun uygun görmediği bir şeye azınlık tarafından karar verilmesi mugalâtasının nasıl tamamlandığını gördünüz mü?

Ayrıca diyalog konferansının iç tüzüğü gereğince uzlaştırma komisyonun görevi farklı grupların görüşleri arasında bir uyum sağlamaktır. Bunlardan birisi %90'ı elde edememesi durumunda uzlaştırma komisyonundan orta bir çözümden başka bir sonuç kesinlikle çıkmayacaktır. Bu durum, düşünürlerle kilise arasındaki bir uzlaşmanın ve birinin diğerini tercih etmemesinin ve bu ikisinden de bir canavarın türemesi anlamına gelen kapitalist ideolojinin tahribatı ve belaların esasıdır.

Bugün bu canavar bize de bulaştırılmak isteniyor. Üzerinden iki asır geçen kapitalist ideolojinin sendelemeye başladığını ve bu süre içerisinde ekini ve nesli, hayatın her alanındaki kanunların yapılmasında aklı yasamanın kaynağı yapmakla beşer hayatını fikri, siyasi, iktisadi ve içtimai yönden nasıl ifsat ettiğini gördük. Yemen'deki Müslümanlar hayatlarının böyle neticelenmesine razı mı olacaklar? Yoksa akıbetlerinin daha farklı olacağını mı zannediyorlar. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:   لَتَتَّبِعُنَّ سَنَنَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ حَذْوَ الْقُذَّةِ بِالْقُذَّةِ حَتَّى لَوْ دَخَلُوا فِي جُحْرِ ضَبٍّ لَدَخَلْتُمُوهُ قَالُوا : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى ، قَالَ : فَمَن   "Sizden öncekileri birebir aynen takip edeceksiniz. Hatta onlardan biri kertenkele deliğine girmiş olsa siz de oraya gireceksiniz. Dediler ki: Onlar, Yahudiler ve Hıristiyanlar mı? Buyurdu ki: Başka kim olabilir?" ^{[Buhari ve Müslim Ebu Saîd el-Hudri'den rivayet etti.]}

Ensarullah'ın anayasa maddelerinin tadili için oy kullanması, kapitalist Batı fikirlerini, hükümlerini ve nizamlarını alarak Allah'ın kitabını ve Rasûl'ün sünnetini bir kenara atarak başka bir şeye çağrıda bulunmaları ayıp değil mi?

Şu ana kadar Yemen'deki insanlar anayasa maddeleri üzerindeki anlaşmazlığın 1991 yılında olduğu gibi mükerrer ve "dini hayattan ayıran" kapitalist akide üzerine kurulu olduğunu anlamıyorlar mı? Şu anda Yemen'deki Fransız kökenli anayasanın, Kur'an ve Sünnetten istinbat edilmiş İslam akidesi üzere kurulu anayasa dışında arzulara tabi bir anayasa ile değiştirilmesine yönelik olduğunu da mı anlamıyorlar?

Anayasa maddeleri üzerinde yaşanan bu çatışmanın ekonomik, içtimai, eğitim, dış siyaset gibi hususlarda siyasi vakıamızdan herhangi bir şeyi değiştirmeyeceğinden gafil olmamalıdırlar. Bilakis anayasa maddelerinden yalnızca iki tanesinin değiştirilmesi çağrısında bulunup, geri kalan maddeler hakkında gafil olanlar ise bir şeyi anlamayanlardır. Gerçek değişim, düşüncelerde, hükümlerde ve nizamlarda İslam akidesinin esas alınmasıyla mümkün olur. Bu tıpkı 190 maddeden meydana gelen Hilafet Devleti anayasasının birinci maddesinde olduğu gibi anayasa ve kanunlarda İslam akidesinin esas alınması ve bunlarla alakası olmayan herhangi bir şeye anayasa ve kanunlarda yer verilmemesiyle olur.

Bizden yana herhangi bir talep ve rağbet olmadan iktisadi, içtimai ve diğer nizamlarıyla, hükümleri ve düşünceleriyle cumhuriyet rejiminin bize tabi olmasından ve cumhuriyet rejimlerinin yıkılmasından korktukları için Batılı ülkeler, diğer ülkelerde olduğu gibi Yemen'de de nizamlarına, düşüncelerine ve hizmetçilerine karşı gerçekleştirilen 2011 Şubat ayaklanmasından rahatsız oldular. Yönetimde, iktisatta ve içtimai nizamlarında, dış siyasette, eğitim ve öğretim siyasetinde ve diğerlerinde bunların yerini İslam nizamları, hükümleri ve düşüncelerinin alması ve de böylece ülkelerimiz üzerindeki hegemonyalarının ve sömürgeciliklerinin sona ermesinden korkuyorlar. Savaşın patlak vermesi halinde körfezdeki petrol kuyularının ve petrol yüklü gemilerin önündeki yükleme kapılarının kapanması tehdidi ile karşı karşıya kalacak olmasına rağmen, bu vahşi Batı bizi savaşla korkutmaya çalışmaktadır. Bunun için diyalog konferansı ile garanti altına alınan, yapılacağı tarih belirlenen, detayları oluşturulan, harcaması yapılan, temsilcileri ortaya çıkan ve buradan elde edilecek hususlar da ortaya konulan şeylerle bize karşı dengeleme hamlesi yapmaktadırlar.

Bu diyalog konferansından günler önce Hizb-ut Tahrir basın konferansı gerçekleştirdi. Burada Batının oyunlarını ve Yemen'deki diyalogun arkasında kimlerin var olduğunu ortaya koydu. Gerçek bir değişim faaliyetiyle devrimin hedefini gerçekleştirebilmesi için takip etmesi gereken rotanın keyfiyetini beyan etmek üzere Kur'an'dan ve sünnetten istinbat edilmiş Hilafet Devleti Anayasa tasarısından binlerce nüshayı insanların büyük bir beğeni ve kabulle karşıladığı bir ortamda dağıttı. Aynı zamanda onlardan bazıları diyalog konferansında anayasayı Fransa'nın değil kendilerinin şekillendireceğini zannettiler. Bugün bizim söylediklerimiz nerede dün onların söyledikleri nerede?

İslam'dan uzak bir halde geçen elli yıl boyunca Batılı kapitalist sistemin üzerimizde tatbik ettiği nizamların sonucunda, sorunların çözümü için ortaya konulanları, Batılı çözümleri, planları ve sivil devlet adı altında dinin hayattan ayrılması yönündeki açık çağrıyı kabul etmemeleri hususundaki nasihat edenlerin uyarılarına insanlar kulak vermediler. Sivil devletin laik bir devlet olmadığı, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Medine'de kurmuş olduğu devlet olduğu, askeri bir devlet de olmadığı hususunda da bazıları tartıştılar!

Elbette ki Hizb-ut Tahrir olarak bizler, dün yaptığımız gibi bugün de onlara nasihatimizi tekrarlıyor ve diyoruz ki: Dün size açıkladığımız gibi şayet doğru sözlü iseniz başınıza gelmeyeceğini zannettiğiniz şey için kurtuluş da çıkış da yoktur. Tek kurtuluş Rabbimizin vaat ettiği ve Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in müjdelediği Hilafet Devletinin kurulmasına ve yönetim sistemine kavuşmak için kapitalist Batının nizamlarını, düşüncelerini ve hükümlerini ellerinizde bulunan Fransa kökenli anayasasıyla tümüyle bir kenara atmaktan başka çıkış yolunuz yoktur.

Abdul Mümin Ez-Zeylaî
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Yemen Vilâyeti
Medya Bürosu Başkanı