Özbekistan Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı, 7 Eylül’de açıklama yayınladı. Açıklamada, “Anayasamızın 31. maddesine göre, herkesin herhangi bir dini inanma ya da inanmama hakkı vardır... Herkes inancına uyma ya da uymama konusunda bağımsızdır... Gözlemler, ahlaki ve dini görüşlerini yasal ilişkilere dönüştürme girişimlerinin olduğunu gösteriyor. Ulusal değerlerimize aykırı, bireylerin kişisel haklarını ihlal eden ve sınırlayan medya saldırıları var... Ülkemizde dini görüşlerin zorla dayatılması kabul edilemez. Sabit ve kesin bu anayasal ilkeden kesinlikle ödün verilemez. Dini bakış açıları zorla insanlar arasında yaymaya çalışan bir eylem veya propaganda, sorumluluk gerektirir... Özbekistan halkı 30 yıl önce kendine özgü kalkınma yolunu seçti. Laikliğe dayalı insani, yasal ve demokratik bir devlet kurmak istiyor. Kimsenin bu gerçeği sorgulama ve fanatizme teşvik etme hakkı yoktur.” ifadeleri yer aldı.

Adalet Bakanlığı’nın yaptığı bu açıklama, hükümetin pozisyonunu yansıtıyor. Açıkçası bu açıklama sadece İslam’a aykırı değil, aynı zamanda İslam’ı hedef alıyor. Bu yüzden açıklamadaki bazı fikirlere yoğunlaşacağız. Her şeyden önce açıklamada demokratik ilkelerin gözetildiği not edilmelidir. Adalet Bakanlığı ve Özbekistan hükümetine soruyoruz: Demokrasinin uygulanması, bir akidenin insanlara dayatılması anlamına gelmez mi? Demokrasi, kapitalizmin ayrılmaz bir parçasıdır. Dünya hayatı hakkında yani din ve devlet işlerinin ayrılması hakkında insana belirli bir fikri verir. Yasalar bu fikre dayanır. Dolayısıyla kapitalizm, İslam veya sosyalizm gibi bir akide ve ideolojidir. Hal böyleyken hangi esasa göre İslam ve Müslümanlara yabancı herhangi bir şeyin dayatılmasını yasal ya da doğru bir iş olarak kabul ediyorsunuz? Sonra ülkemizdeki Müslümanlara sanki seçme şansı verilmiş gibi konuşuyorsunuz. Demokrasi ile İslam’ı karşılaştırdılar da demokrasiyi seçtiler! Bu ülkenin insanları, İslam’ın Orta Asya’ya girmesinden bu yana Müslümandır ve sahte bağımsızlıktan sonra bile Müslüman kaldılar. Bu halk hiçbir zaman İslam’dan vazgeçmedi ve demokrasiyi de seçmedi! Demokrasinin özünü bile kavramış değil. Kaldı ki onu takip etsin. Tam tersine demokrasiye karşıdır. Dahası, bu insanları İslam’dan uzaklaştırma ve çeşitli hilelerde aldatma politikası izliyorsunuz. Eğer halkı kendi başına bırakırsanız, yıldırım hızıyla İslam’a geri döndüğünü göreceksiniz.

Laik anayasaya saygı duyma ve itaat etme konusuna gelince, bunu ilk önce hükümetten isteyin. Çünkü bu anayasanın benimsenmesinden bu yana bir gün bile olsun hükümet anayasaya bağlı kalmamıştır! Özbekistan’ın sözel ve gayrı resmi kararnamelerle yönetildiği bir sır değil. Hükümet, benimsediği anayasayı ve diğer yasaları çiğnedi. Bu, insan yapımı yasaların geçersizliğinin kanıtıdır. Bununla birlikte Müslümanlardan anayasaya saygı duyulmasını ve itaat edilmesini mi istiyorsunuz? Tabii ki biz Müslümanız, yasalara itaat ederiz, ancak bu yasaların kaynağının doğru olması şartıyla. Diğer bir deyişle biz, sadece İslam akidesine dayalı yasalara itaat ederiz. Çünkü “La İlahe İllallah Muhammedün Rasûlullah” düşüncesine iman eden herkes, İslami bir yaşam sürmek ister.

Bu açıklamanın İslam düşmanlığı ve nefretiyle dolu olduğu açıktır. Bu açıklamayla hükümet, saf İslam davetini yayan Müslümanları açıkça tehdit etmektedir. Ayrıca bu açıklama, hükümetin ülkemizdeki Müslümanların İslam’a dönüşünden korktuğunu gösteriyor. İşkenceler, cezaevleri ve ölümler, Müslümanların İslam’a dayalı kalkınma arzusunu engelleyemez. Uzun yıllar bunun tanığısınız ve halen de tanık oluyorsunuz. Eğer aklınızı kullansaydınız, bu eylemden vazgeçerdiniz. İnsanların İslami bir yaşam sürmesine yardımcı olmuyorsanız, en azından İslam’dan alıkoymayın. Aksi takdirde, Allah’ın şiddetli azabının dokunacağın güne hazırlanın.

وَيْلٌ لِّكُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ * يَسْمَعُ آيَاتِ اللَّهِ تُتْلَى عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِراً كَأَن لَّمْ يَسْمَعْهَا فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ “Yalan ve iftirayı meslek haline getiren ve günaha düşkün olan herkesin vay haline! Böylesi, kendisine okunan Allah’ın ayetlerini işitir de, sonra kibrine yediremeyip büyüklük taslayarak, sanki onları hiç işitmemiş gibi, küstahça inkârında direnir. Onu gayet acı bir azapla müjdele!”^{[Casiye 7-8]}