Başından beri Peygamberler ve Rasullerin çağrısı direnişle karşılaşmış, hak çağrısının yayılmasını istemeyenler, davetin önüne engeller koymuştur. Zorbalar ve tiranlar, Allah’ın Şeriatının adaletinin, kişisel çıkarlarını ve insanları köleleştirmelerini tehdit ettiğini gördüler. Hizb-ut Tahrir gençleri de dâhil olmak üzere davet taşıyıcılarının karşılaştıkları, tarih boyunca Allah’a davetin karşılaştığından pek farksızdır. Allah’ın buyurduğu gibi akıbet muttakiler içindir:

تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوّاً فِي الْأَرْضِ وَلَا فَسَاداً وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ “İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) akıbet, takva sahiplerinindir.” ^{[Kasas 83]}

Hizb-ut Tahrir gençleri, Allah’ın dini ve Şeriatının tatbikatı için çalışmaktan bıkmadılar, yılmadılar. En kıymetlilerini ve en değerlilerini feda ettiler. İzzet ve kalkınmaya doğru önderlik etmek için ümmete ışık oldular. Gecenin karanlığında zifiri karanlıkları aydınlatan ay gibidirler. Ama bu ışık, zalim ve zorbaların gözlerini kamaştırıyor, baskıcı krallıklarının ve müstebit yönetimlerinin sonunun yaklaştığını haber veriyor.

Ürdün rejiminin güvenlik güçleri, aylardır dört Hizb-ut Tahrir gencini alıkoymaktadır. Bu gençler:

- İbrahim El Ğarabili, 10 Ocak 2021 tarihinden beri Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde tutuklu.

- Muhammed Sabah Sarsur, 16 Şubat 2021 tarihinden beri Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde tutuklu.

- Mahmud Sabah Sarsur, 08 Nisan 2021 tarihinden beri Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde tutuklu.

- Dr. Salim El Ceradat, 19 Temmuz 2021 tarihinden beri Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde tutuklu.

Gençlere yapılan bu zulme ortak olan herkese diyoruz ki:

Birincisi: Bu tutuklamaların daveti veya davet taşıyıcılarını caydıracağını veya karartacağını düşünenler, hayal âleminde yaşıyor! Çünkü bu davetin yolcuları, en büyük hedefleri olan Allah’ın rızasından uzaklaşmazlar. Davet ve taşıyıcılarının karşılaştığı bu imtihanlar, onları güçlendirir, kararlılıklarını artırır. Çünkü belalara sabretmenin Allah katında sevabı büyüktür. Allah’ın vaadi ve iradesinin gerçekleşmesi an meselesidir. Zalimlerin zulmü ortadan kalkacak, adalet ve Allah’ın dosdoğru Şeriatı egemen olacaktır. Hak ve davetçilerinin karşısında duranlar, dünyalık çıkar peşinde koşanlar, ahiret ve hesabını unutanlar, Allah’ın kalbinden ve aklından habersiz olduğunu düşünenler, korkudan titremeli, dehşetten ürpermelidir. Gaflet içinde olanlara, zalimlere ve onlarla birlikte yürüyenlere yazıklar olsun!

İkincisi: Yalanı metot edinen rejimin mesajı ve skandalı, düzenbazlığını ve yanlışlarını gözler önüne seriyor. İçişleri Bakanı, gerçekleri saptırarak rejimin görüşünden dolayı kimseyi tutuklamadığını iddia ediyor! Hangi özgürlüklerden bahsediyorsunuz ve hangi özgürlükleri savunuyorsunuz? Toplumda ahlaksızlığı ve rezaleti yayan özgürlükten mi? Yoksa toplumu inançlarından ve değişmezlerinden soyutlayan özgürlükten mi?

Yoksa bu özgürlükler, karşınıza dikilenler, yüzünüze karşı hakkı haykıranlar, Şeriatın egemenliğini ve otoritenin yeniden ümmete verilmesini isteyenler, sömürgecilik ve küfrün pençelerinden kurtulmayı arzulayanlar için geçerli değil mi?

Son olarak davet taşıyıcıları, Allah katında üstündür. Tutuklamak, sahte ve yalan yere suçlamak yerine onurlandırmak gerekir. Allah ve O’nun vaadinden korkanlar, bu değerli insanları serbest bırakırlar. Davet ve taşıyıcılarına karşı suç işlemekte ısrar edenlere ise Cenabı Hakk’ın şu buyruğunu hatırlatıyoruz:

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ رُسُلاً إِلَى قَوْمِهِمْ فَجَاءُوهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَانْتَقَمْنَا مِنَ الَّذِينَ أَجْرَمُوا وَكَانَ حَقّاً عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِنِينَ “Andolsun, senden önce biz nice Rasûlleri kendi kavimlerine gönderdik. Rasûller onlara apaçık mucizeler getirdiler. Biz de suç işleyenlerden intikam aldık. Müminlere yardım etmek ise üzerimizde bir haktır.”^{[Rum 47]}