حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Ürdün Vilâyeti
Medya Bürosu
No: RD–BA–2025–MB–TR–03 |
H. 25 Raceb 1446 M. Cumartesi, 25 Ocak 2025 |
Ey Safadi! Yahudi Varlığının Ortadan Kaldırılması, Filistin Meselesi İçin Tek Çözümdür; İki Devletli Çözüm Değil
Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safadi, 22 Ocak 2025 Çarşamba günü Davos Dünya Ekonomik Forumu’nda yaptığı açıklamada, Gazze’nin geleceğine ilişkin herhangi bir çözümün, Batı Şeria ile birlik temelinde olması gerektiğini ve bu çözümün adil bir barışı hedeflemesi için iki devletli çözüm zemininde ilerlemesi gerektiğini belirtti. Safadi, “Siyasi bir çözüm bağlamında, barış ve savaş kararı yalnızca Filistin hükümetinin yetkisinde olmalıdır. Onun dışında hiçbir silahlı grup meşru kabul edilemez” dedi.
Daha sonra yaptığı açıklamada Safadi, “Yahudi varlığının Batı Şeria’daki tehlikeli tırmanışının derhal durdurulması gerektiğini vurguladı. İsrail hükümetinin Filistinlilere yönelik aşırıcı politikalarının ve Filistin topraklarında devam eden ihlallerin, bölgede gerginliğin patlak vermesine yol açabileceği konusunda uyarıda bulundu.”
Her defasında Ürdün rejiminin dışişleri bakanı mikrofonu eline aldığında, sanki boğazına yerleştirilmiş bir kayıt cihazından çıkan ezberlenmiş cümlelerle aynı ifadeleri tekrarlayıp durmaktadır. Gerçeklikten kopukluğu ve çelişkileri nedeniyle hem halkın genelinde hem de özelinde rahatsızlık yaratan bu açıklamalar, sadece rejimin teslimiyetçi politikalarını benimseyen çevreler tarafından dikkate alınmaktadır. Bu sebeple, şu önemli noktaları vurgulamak istiyoruz:
- İki devletli çözüm olarak sunulan siyasi çözüm planı, şeran haram olmasının yanı sıra, ihanet ve Yahudi varlığına ve başta Amerika olmak üzere tüm sömürgeci güçlere utanç verici teslimiyet anlamına gelmektedir. Üstelik uygulanabilir herhangi bir gerçek zemine sahip olmayan hayali bir çözüm planıdır. Yahudi varlığı, Gazze’deki yıkım ve soykırım savaşının ardından şimdi de Batı Şeria’yı ilhak etmeye çalışıyor. Amerika, bu hedefi gerçekleştirmesi için ona tam destek veriyor. Trump, etrafını saran Yahudi varlığı yanlısı radikal ekibiyle, Filistinliler için bırakın bir devlet kurmayı, küçük bir kukla varlık kurulması fikrini bile umursamıyor.
- İslam ümmetinin halkları, özellikle Filistin çevresindeki ülkelerde yaşayanlar, artık bağımlı ve itaatkâr rejimlerin devrilmesini sabırsızlıkla bekliyorlar. Gazze’nin sergilediği o onurlu direniş, halkın ruhunda derin izler bıraktı. Yahudi varlığının korkak askerlerinin, devasa savaş makinelerine rağmen nasıl bozguna uğratıldığını gören bu insanlar, Filistin davasının şeran ve gerçekte tek çözüm yolunun Allah yolunda cihat etmek ve Yahudi varlığını ortadan kaldırmak olduğuna inanıyorlar.
- Ürdün Dışişleri Bakanı’nın, siyasi çözüm bağlamında barış ve savaş kararının yalnızca “Filistin hükümetine” ait olduğunu ve onun dışında hiçbir silahlı gruba yer olmadığını iddia etmesi, gerçekte karşılığı olmayan bir söylemdir. Zira Filistin hükümeti veya otoritesi olarak adlandırılan bir yapı aslında mevcut değildir. Bu yapı, Yahudi varlığının güvenliğini sağlamak için çalışan bir baskı aygıtından ibarettir ve Amerika ile Avrupa’nın desteğiyle faaliyet göstermektedir. Sahada gerçek anlamda var olanlar, Yahudi varlığının temellerini sarsan mücahitlerdir. Gazze’deki kahramanca direnişleriyle tüm dünyaya seslerini duyurmuşlardır. Safadi’nin bu açıklaması, Ürdün rejiminin, işbirlikçi Filistin yönetiminin faaliyetleriyle tam bir uyum içinde olduğunu göstermektedir. Filistin yönetimi artık direnişçileri ortadan kaldırmayı temel bir görev haline getirmiştir. Ürdün rejimi ise bu fitneye karşı durmak yerine, Filistin güvenlik birimlerinin kendi halkını öldürmesine göz yummaktadır.
- Safadi ve rejimi, Yahudi varlığının Gazze’deki çatışmaların sona ermesinin ardından Batı Şeria’da başlattığı katliam ve soykırımın bölgedeki durumu patlama noktasına getirdiğini gerçekten anlamıyor mu? Bu durum, Yahudilerin Batı Şeria’yı ilhak etme niyetlerinin habercisidir. Doğal olarak bu da yeni Amerikan yönetimi altında Filistinlilerin Ürdün’e ya gönüllü ya da zorla göç ettirilmesini beraberinde getirecektir. Safadi ve rejimi bu tehlikeyi gerçekten göremiyor mu? Safadi, rejimini Yahudi varlığını ortadan kaldıracak kararlı bir askeri mücadeleye hazırlamak yerine neden her seferinde başını eğiyor? Ümmetin içinde cihat ve şehadet arzusunu taşıyan geniş bir halk kitlesi mevcutken neden bu fırsat değerlendirilmiyor?
- Muhtemelen, Ürdün rejiminin daha önce izlediği teslimiyetçi politikalardan ilham alıyorlar. Eski dışişleri bakanı ve Yahudi varlığındaki ilk Ürdün büyükelçisi olan Marvan Muaşher, Trump’ın göreve başlamasından hemen sonra yaptığı açıklamada, “Trump yönetiminde aşırı sağcı ve dini fanatik bir ekibin varlığı, Filistin meselesine adil bir çözüm bulunması ihtimalini ortadan kaldırıyor ve bu konuda ciddi endişeler yaratıyor.” dedi. Mervan Muaşher, iki yıl önce yaptığı açıklamalarında şunları söylemişti: “Birkaç yıldır açıkça belli olan gerçeği artık kabul etmenin zamanı geldi: Filistin-(İsrail) çatışmasını sona erdirmeye yönelik iki devletli çözüm ölmüştür ve diriltilmesi mümkün değildir. Uluslararası toplum bu imkânsız çözüme ne kadar sıkı sarılırsa, kendi kazdığı çukuru da o kadar derinleştirecektir.” Yoksa rejim, ülkeyi ve halkını kaçınılmaz felaketin eşiğine getirmeden önce, yalnızca birkaç gün daha zaman kazanmanın peşinde mi?
- Son olarak
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَن كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ“Hiç şüphesiz bunda, kalbi olan ya da bir şahit (hazır) bulunup kulak veren kimse için elbette bir uyarı ve hatırlatma vardır.” [Kaf 37] Filistin meselesinin tek çözümü, ümmetin ordularının Yahudi varlığını tüm Filistin topraklarından söküp atması ve bu toprakları, yeniden temelleri atılmakta olan Raşidi Hilafet Devleti’nin yönetimine iade etmesidir. Müslüman beldelerinde Hilafete duyulan halk desteği her geçen büyüyor ve güçleniyor. Allah’ın lütfuyla insanlar, bu hedefin yalnızca bir hayal olmadığını, aksine mümkün ve ulaşılabilir olduğunu anladılar. Gazze’de 15 ay boyunca kahramanca direnen mücahitlerin üzerine, kâfir ve sömürgeci güçlerin ve onların uşağı olan teslimiyetçi rejimlerin nasıl saldırdığını gözleriyle gördüler. Gelecek savaş, daha önceki savaşlar kadar zorlu, çetin ve hüsran dolu olmayacaktır. Çünkü ümmetin damarlarında, Yahudilere ve onları destekleyen Amerika ile sömürgecilere karşı kaynayan kin ve öfke artık patlama noktasına gelmiştir. Bu ihanete ortak olan işbirlikçi yöneticiler, halklarının gözünde çoktan maskelerini düşürmüş durumdalar ve şimdi devrilmeyi bekliyorlar. Daha önce birçok Arap liderinin düştüğü gibi, bu zalimler de aynı sonla karşılaşacaklardır. Bunun en son örneği Şam zorbasıdır.
الَّذِينَ آمَنُوا يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَالَّذِينَ كَفَرُوا يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ الطَّاغُوتِ فَقَاتِلُوا أَوْلِيَاءَ الشَّيْطَانِ إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفاً “İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O hâlde, siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır.” [Nisa 76]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Ürdün Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: http://www.hizb-jordan.org/ |
E-Mail: info@hizb-jordan.org |