15 Eylül 2014 Pazartesi günü yerel ve uluslararası medya, Ürdün rejiminin cezaevlerinde tutuklu Hizb-ut Tahrir üye sayısının 25'e ulaştığını ve rejimin güvenlik güçleri tarafından onların evlerine baskın düzenlendiğini aktardı. Medyada çıkan haberleri düzeltmek adına aşağıdaki hususları kamuoyuyla paylaşmayı bir borç biliriz:

1- Bu basın açıklamasının yazıldığı ana kadar Hizbin tutuklu üyesi sayısı ikidir. Bunlardan biri, haksız yere altı ay hapse mahkûm edilen Sayın Mithat Mirar, bir diğeri de geçen hafta tutuklanan ve Ceraş Mahkeme Savcısı tarafından soruşturma amacıyla 14 gün boyunca gözaltında tutulan Sayın Abdül Celil ez-Zağul'dur. Cesurca hakkı haykıran, gardiyan ve sorumlulara karşı beyinleri çatlatırcasına hak sözü söyleyen Ez-Zağul, tek kişilik hücreye atılarak ziyaret hakkı reddedildi.

2- Tutuklu Abdül Basit Abdüssamet ise, Hizbin üyesi değildir ve Hizb-ut Tahrir ile hiç bir örgütsel ilişkisi yoktur. Zulmü genişletmek ve derinleştirmek amacıyla Abdüssamet, güvenlik güçleri tarafından Abdül Celil ez-Zağul ile birlikte tutuklanmıştır.

3- Sivil mahkemelerde tutuksuz yargılanan Hizbin üyelerinin sayısı, on yedidir. Bunlar, bilinçli olarak İslam'ı taşıdıklarından ve dünyada Hizb-ut Tahrir olarak bilinen bir parti ile siyasi çalışma yaptıklarından dolayı haksızca ve düşmanca tutuklandılar. Hizb, İslam Devletinin kurulmasında Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in metoduna uygun olarak Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devleti altında İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışan siyasi bir partidir. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in söz konusu olan bu metodu, tüm formları ile fiziksel eylemden ve şiddetten yoksun tek şeri metottur. Bu metot, düşmanın gücü, ceberutu, kini ve zulmü ne olursa olsun Allah'ın Şeriatının hâkim kılınmasından, düşmanla mücadeleden ve siyasi olarak muhalefet etmekten asla ödün vermez.

4- Hizb-ut Tahrir'e baskın yapmak, onu hedeflemek, gençlerini tutuklamak ve mahkeme karşısına çıkarmak, ümmetin, izzet ve güç, kuvvet ve cihat, tüm insanlık için adalet ve rahmet demek olan Raşidi Hilafet Devleti gibi gerçek kalkınma projesinden haberdar olmasını önlemeye yöneliktir. Zalimler, ümmetin, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in metoduna göre siyasi mücadele ve fikri çatışmayla siyasi çalışmaya girmesini önlemek için Hizbi ve gençleri hedef almakla ümmeti hedef alıyorlar. Amaç, İslam'a değer verenleri yanıltmak, yöneticileri devirmek ve onları Amerika'ya kurban etmek için ümmeti şiddete doğru itmektir. Bu amaçlarıyla zorbalar, yönetimde uzun süre kalmanın, kâfir devletlere sadakat göstermenin ve onlara hizmet etmenin yollarını arıyorlar.

5- Başında Amerika olmak üzere kâfir ve sömürgeci ülkelere hizmet etmek, İngiliz ve Yahudi varlığına göbekten bağlı kalmak ve Amerikan koalisyonuna dâhil olmak için sanki Ürdün rejimi kendisini pazarlamaktır. Hâlbuki Müslümanlar, bu koalisyonda Amerika'ya hizmet etmek, Müslüman dünyasına hâkim olmak, İslam'a ve Müslümanlara karşı başlatılan savaşta ona yardım etmek için birbirlerini öldüreceklerdir. Ürdün rejiminin bu çirkin fiili, Allah'ın izniyle onun sonunu getirip onu idama götürecektir. Çünkü Ürdün rejimi, ümmetin değişim iradesinden asla kurtulamayacaktır. Amerika ve diğer ülkelerin, Hüsnü Mübarek, Kaddafi, Abdullah Salih ve Bin Ali'ye ne gibi faydaları olmuşsa ona da o kadar faydaları olacaktır. Allah korusun Müslümanların nefes almalarını bile önlemek isteyen Amerikan koalisyonuna dâhil olmak, kendi vatandaşlarına karşı tutuklama kampanyaları başlatmak, Amerika'nın içine sürüklediği bataklıktan Ürdün rejimini kurtaramayacaktır. Ümmeti kontrol altına alma projelerini hayata geçirmek için Amerika'nın Ürdün'de istediği değişim, Ürdün rejiminin sonu olacaktır.

6- Allah ve Rasûlü'ne karşı büyük bir günah olduğu için bu koalisyonda kalmaktan Ürdün rejimini sakındırıyoruz. Çünkü bu koalisyonda kalmak, ümmete ihanet etmektir. Bu koalisyonun ülke ve halkına, tüm ümmete yönelik çok ciddi sonuçları vardır. Rejim, derhal Amerika ile bağını kesmelidir. Bu ip, onu asla kurtaramayacaktır. Ayrıca bütün Batı ve Yahudi varlığı ile de bağları kesmelidir. Batı ve Yahudi varlığının ipine tutunmak, ülke ve insanlarına yıkım ve tahribat olarak, Allah'ın gazabı olarak geri dönecektir. Ürdün rejimi, Allah'ın ipine tutunmalı, kendisini İslam'a ve Müslümanlara adamalıdır. Müslümanların akidesinin ve ondan fışkıran hükümlerin peşinden gitmelidir. Eğer zerre kadar İslam'a ve ümmete mensubiyeti varsa, bu şeytani koalisyondan zinhar geri çekilmelidir.

Müslümanlara da şöyle sesleniyoruz:

Bu koalisyon, çok kurnazca şeytani bir kötülüktür. Ona katılmak büyük bir cürümdür. Bu cürüm, Müslümanların birbirlerinin kanını akıtma pahasına bütün bölgeyi, küfrün başı ve dünyada terörizmin sponsoru Amerika'nın hâkimiyeti altına koyacaktır. Onun için Ürdün rejimine ve onun güvenlik güçlerine engel olunuz. Onu, mukaddesatımızı ihlal eden, akidemize saldıran ve dinimizin mefhumlarını değiştiren bu koalisyondan çekilmeye zorlayın. Bu koalisyonun ülkeye, insanlara, tüm ümmete, mukadderatına ve tüm servetine yönelik çok ciddi sonuçları olacaktır. Bu yüzden pişmanlığın fayda etmeyeceği bir günde vicdan azabı çekmeden önce harekete geçiniz.

وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُون
"De ki: "Çalışın. Yaptıklarınızı Allah da, Rasûlü de, müminler de göreceklerdir." ^{[Tevbe 105]}