بسم الله الرحمن الرحيم
Güvenlik Riskleri ve Kalıcı Barış
Trump’ın görevden alınması ve Biden’ın yeni ABD Başkanı olarak göreve başlaması gerilimiyle birlikte, beyaz sağcı milliyetçilerin topluma, etnik azınlıklara ve özellikle Müslüman topluluğa oluşturduğu güvenlik tehdidine bigâne kalamayız.
FBI, Müslümanlara camilerimize olası tehdit ve saldırılara karşı uyanık olmalarını tavsiye eden duyurular yaptı. Mesajımızın amacı, terör ve korkuyu kışkırtmak değil. Gerekli tedbirleri almamız gerekiyor, ama İslami durumun gerçekliğini anlamak zorundayız.
Zulümden dolayı Mekke’den Habeşistan’a kaçan ve Necaşi’nin güvenliğine sığınan Müslüman muhacirlerin hayatlarıyla benzerlik yönlerinin olması Müslümanlara kolay gelebilir. Bugün çağdaş Necaşi arandığını görebiliriz. Çok açık olalım, modern çağda bir Necaşi yoktur. Necaşi, sistemdir.
Dahası, Obama ve diğerleri ile yanlış karşılaştırmalar yapabiliriz ve hatta Trump’a karşılık Biden hakkında olumlu düşüncelerimiz olabilir. Amerikan başkanlarının, defalarca ırkçılık, dinsel fanatizm ve yabancı düşmanlığı ile kurumsallaşan mevcut laik düzeni uyguladıklarına tanık olduk.
Laiklik, beyazlar ve benzerlerinin üstünlüğünü doğurur ve tolere eder.
Laiklik, Müslümanlara yönelik sindirme ve şiddetli tepki ortamını yaratır.
Laiklik, kolaylık yaratır. Bu sayede medya, İslam’a hakaret etmek, terörizm, aşırılıkçılık, köktendincilik vb. gibi duygusal terimlerle sürekli aldatıcı bağlantılar kurmak için mutlak bir ruhsat elde eder.
Yakın güvenlik tehdidi uyarısını ciddiye almalıyız, ancak bunun kaçınılmaz olduğunu ve devam edeceğinin açıkça bilincinde olmalıyız.
Baskı ve şiddet zamanlarında Allah’ın bize sabır, azim ve hakka tutunma zorunluluğunu hatırlattığını hatırlamalıyız. Allah Subhânehu ve Teâlâ Ankebut süresinde şöyle buyurdu:
أَحَسِبَ النَّاسُ أَن يُتْرَكُوا أَن يَقُولُوا آمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ“Yoksa, insanlar; inandık demeleriyle bırakılıvereceklerini ve kendilerinin denenmeyeceklerini mi sandılar.”[Ankebut 2] Allah Subhânehu ve Teâlâ Yusuf süresinde bize şunu hatırlatıyor:
حَتَّى إِذَا اسْتَيْأَسَ الرُّسُلُ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ قَدْ كُذِبُوا جَاءَهُمْ نَصْرُنَا فَنُجِّيَ مَنْ نَشَاءُ وَلَا يُرَدّ بَأْسُنَاِ عَن الْقَوْمِ الْمُجرِمين “Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hale gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez.”[Yusuf 110] Allah Subhânehu ve Teâlâ Bakara süresinde şöyle buyurdu:
أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُم مَّثَلُ الَّذِينَ خَلَوْا مِن قَبْلِكُم مَّسَّتْهُمُ الْبَأْسَاءُ وَالضَّرَّاءُ وَزُلْزِلُوا حَتَّىٰ يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ مَتَىٰ نَصْرُ اللهِ أَلَا إِنَّ نَصْرَ اللهِ قَرِيبٌ “Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber müminler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.” [Bakara 214]
Sad b. Ebi Vakkas’tan rivayet edildiğine göre Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
سئل النبي ﷺ: أيُّ الناس أشد بلاءً؟ قال: «الْأَنْبِيَاءُ، ثُمَّ الْأَمْثَلُ فَالْأَمْثَلُ، يُبْتَلَى الرَّجُلُ عَلَى حَسَبِ دِينِهِ، فَإِنْ كَانَ فِي دِينِهِ صَلَابَةٌ زِيدَ صَلَابَةً، وَإِنْ كَانَ فِي دِينِهِ رِقَّةٌ خُفِّفَ عَنْهُ، وَلَا يَزَالُ الْبَلَاءُ بِالْعَبْدِ حَتَّى يَمْشِيَ عَلَى الْأَرْضِ مَا لَهُ خَطِيئَةٌ “İnsanlar içinde en ağır imtihana çekilecek olan kimlerdir? diye soruldu. Rasûl “Peygamberlerdir. Sonra sırasıyla (rütbeleri) onları takip edenler, sonra onları takip edenlerdir. Kişi dinine göre imtihana çekilir. Eğer dininde salabetli ise imtihanı ağır olur. Eğer dininde gevşek ise o oranda imtihan edilir. Bela o kimseyi devamlı takip eder. Nihayet onu bırakıncaya kadar. Böylece kul, yeryüzünde hatası olmadığı halde yürür.” buyurdu.”[Ahmed]
Hem kolaylık hem de zorluk zamanlarında İslam ile gurur duymalıyız, bu, gelecek neslimiz için bir emir, beklenti ve örnekliktir.
Gelin Habeşistan’a sığınan muhacirlerden bahseden önceki örnekten bir ders alalım. Muhacirler, güvenlik ve barış elde etmiş olsalar da, istikrarsızlıkları devam etti ya da hoşnut değillerdi. Çünkü Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte olmak ve İslami yönetim altında beraberce yaşamak için sürekli dönüş özlemi içerisindeydiler.
Buna karşılık, dünyanın herhangi bir yerinde, bir toplum olarak dinimizin hükümlerini korumak ve uygulamak için ihtiyaç duyduğumuz güvenliğe sahip değiliz. Bu nedenle İslami yönetim özlemimiz daha büyük olmalıdır. Nitekim Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ “İmam ancak bir kalkandır. Arkasında savaşılır ve onunla korunulur.”
İnşallah, ileriye bakmalıyız ve İslami yönetimi (Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti) kurmak için çalışmalıyız.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Amerika
H. 4 Cumâde’s Sânî 1442
M. Pazar, 17 Ocak 2021