بسم الله الرحمن الرحيم
وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ "İstediler ki, yumuşak davranasın, böylece onlar da yumuşak davransınlar." [Kalem 9]
Şimdi seçim arifesindeyiz. Müslümanlar, politikacıların oy istemeleri ile aniden kendilerini çok popüler buldular. Adaylar ve destekçileri, seçmenlerin kaygılarını dinlemek için kapıya kadar geliyorlar. Gayrimüslim siyasetçilerin, Müslüman cemaatin yaşam koşullarını iyileştirme vaadi ile Cuma hutbeleri bile geciktiriliyor.
Bu tür taktiklerin farkında olan Müslümanlar, genellikle alaya alınıyorlar. Geçmişte Müslüman adaylara oy verenler, bu adayların nadiren Müslüman cemaatin çıkarlarını gözeten politikaya teşvik ettiklerini görünce, fena halde hayal kırıklığına uğradılar. Ehveni şer ile ana akım partilere oy verenler de bu partilerin hem burada hem yurtdışında İslam'a ve Müslümanlara karşı düşmanlıklarının arttığına tanık oldular. Bu korkunç sicile rağmen bugün Müslümanlar, siyasi sürece katılmak için giderek kendilerini daha fazla baskı altında buluyorlar.
Demokratik sürecin gerçeği şudur ki demokrasi, elit tabakanın çıkarlarını güvence altına almak için tasarlanmıştır. Bu elit kesim, kendi hegemonyaları yerine geçen İslami bir gündem görmek istemiyorlar. Bu yüzden İslam davetinin nefes almasına yol açabilecek her şeyi önlemek için çalışıyorlar. Müslümanlar, İngiltere'de okulların yönetimine katılmaya teşvik edildi. Ama okulları "İslamileştirme" çalışması suçlaması karşı karşıya kaldılar.
Siyasi süreç yoluyla değerli bir şey elde edilemez. Bundan daha kötüsü, bazı kesimler tarafından ileri sürülen sahte şeri deliller ile Müslümanlar, laik demokratik sisteme daha fazla katılmaya teşvik edildi, hatta bazı durumlarda farz bile görüldü.
Müslümanlara şerli politikacıları yenmek için bir araya gelmenin İslami bir farz olduğu söylendi. Ancak böylece ehveni şer olanlar, iktidara gelebilirler dendi. Bize, İslam her nerede ve nasıl olursa olsun kamu yararının gözetilmesini teşvik eder diye söylendi. İleri sürülen deliller, dikkatlice incelendiğinde, çok zayıf temeller üzerine kurulu olduğu, hatta dinin temel konuları ile çeliştiği ortaya çıkar.
Ama asıl tehlike, bu tür zayıf bahanelerin benimsenmesinden dolayı toplum ve bireylerin Şeriata olan bağlılıklarındaki zafiyettir. Bugün Müslümanlar için gerçek kayıp, yasamada çıkarları temel kaide kabul ettiklerinde olacaktır. Böyle bir durumda tüm önceki Şeriatları nesh eden ve bütün insanlığı indirilen Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Şeriatı, Müslümanların çıkarlarına ve görüşlerine boyun eğmiş olacaktır.
وَأَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِنًا عَلَيْهِ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ عَمَّا جَاءَكَ مِنَ الْحَقِّ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا "Sana da o Kitabı hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık, Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk." [Maide 48]
Başarının sırrı, Allah'a teslim olmaktan geçer. Buna göre koşullar belirlenmelidir. Bu yüzden şöyle denildi: "Şeriat neredeyse fayda oradadır." Onun için fayda Allah'a teslim olmaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in askeri gazvelerine karşı çıkanlara iyiliğin nerede olduğuna bilmenin mümkün olmadığına işaret ederek şöyle cevap verdi:
كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَكُمْ وَعَسَى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَعَسَى أَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ "Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz." [Bakara 216]
Şerli politikacıların vereceği zarar korkusu, daha sonra Allah'ın haram kıldığını helal kılmak için bir bahane olacaktır. Bir takım zorluklara rağmen artık İslam'a tutunmak, asil bir amaç olarak teşvik edilmeyecek, bunun yerine kötülük ile uzlaşı takdir toplayacaktır. Oysa Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem İslam'a sıkı sıkıya tutunanları övüyor:
يأتي زمان على أمتي القابض على دينه كالقابض على جمرة من النار "Ümmetime öyle bir zaman gelecek ki dinine tutunan bu zaman da ateşten kor tutan gibidir. [Tirmizi]
Allah Subhânehu ve Teâlâ'dan korkmak, bu dünyanın kötülüklerinden korkmaktan çok daha evladır.
إِذَا فَرِيقٌ مِّنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللّهِ أَوْ أَشَدَّ خَشْيَةً "Hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar." [Nisa 77]
Eğer biz, İngiltere'deki Müslüman cemaatin dar çıkarları temelinde bir araya gelirsek, o zaman Britanyalık milliyetçi bağını İslami kardeşlik bağının yerine koymuş oluruz. Hâlbuki Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, milliyetçi bağı asabiye olarak niteledi ve ondan sakındırdı:
ليس منا من دعا إلى عصبية "Asabiyeye davet eden bizden değildir." [Ebu Davud]
Ve bütün bunların ötesinde küfür siyasal sistemlerine katılmak isteyen bazı kimseler, bizden önce Yusuf Aleyhisselatu ve's Selam'ın böyle yaptığını belirtiyorlar. Suphanallah! Müslümanlar bu söylemi kabul ettiklerinde, o zaman onlar, Nebiyi küfre itaat etmekle suçlayarak İslami akidenin sulandırılmasına izin vermiş olurlar. Oysa Nebiler sadece Allah'a itaat etmekle emrolundular.
Siyasi uyanıklığa sahip Müslümanlar, İslam'ın ve Müslümanların çıkarlarını ve kendi kaderlerini, Gayrimüslim çoğunluğun arzusuna bırakmayı asla uygun görmezler. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلًا "Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir." [Nisa 141]
Müslümanlar, hakkı inkâr edenlerin planlarına daha temkinli yaklaşırlar:
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّبِينَ وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ "Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de daha iyi bilir. O hâlde yalanlayanlara boyun eğme. İstediler ki, yumuşak davranasın, böylece onlar da yumuşak davransınlar. [Kalem 7-9]
İslam'a karşı komplo kuranlar ve İslam'ı yeniden dünyada devlet ve hayat sistemi olarak görmek istemeyenler için gerçek tehlike ve gerçek ödül işte burada yatmaktadır. Müslümanlar, eğer küfür siyasal sisteme katılımı haklı görenlerin ortaya koydukları zayıf delillerini kabul ederlerse, o zaman din, Kur'an-ı Kerim ve Sünnet üzerinde pazarlık yapmış olurlar. Bu durumda artık bu din, onları karanlıktan aydınlığa çıkaran bir rehber ve yollarını aydınlatan bir ışık olamaz. Aksine karanlık ve zulüm egemen olur, Müslümanlar hakkı batıldan ayırt edemezler.
قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الْأَعْمَى وَالْبَصِيرُ أَمْ هَلْ تَسْتَوِي الظُّلُمَاتُ وَالنُّورُ "De ki: "Kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? " [Rad 16]
الر كِتَابٌ أَنْزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيد "Elif Lâm Râ. Bu Kur'an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. " [İbrahim 1]
Biz, İngiltere'de yaşayan Müslümanları, laik siyasal sisteme katılımı teşvik eden bu tür şeri delillere daha dikkatli yaklaşmaya davet ediyoruz. Aksine biz, Müslümanlara takva ve iyilik temelinde yardımlaşma, güçlü delillere dayalı şeri hükümlere bağlanma çağrısında bulunuyoruz.
وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَى وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ "İyilik ve takva üzere yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, azabı şiddetli olandır. " [Maide 2]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Britanya
H. 23 Raceb 1435
M. Cuma, 23 May 2014