بسم الله الرحمن الرحيم
KAPİTALİST İDEOLOJİNİN FELAKETLERİ
Kapitalist ideoloji, Avrupa’da Ortaçağ kilisesi ile filozoflar/kurtarıcılar arasında çıkan fikri çatışmanın sonucunda 18.yüzyılda ortaya çıktı. O zamandan beri de hemen hemen tüm Avrupa ülkeleri ve daha sonra da ABD, ayaklanmalar sonrasında bu ideolojiyi benimsediler. Bugün ABD, küresel düzeyde özellikle de komünist ideolojinin çöküşünden sonra propagandası yapılan bu ideolojinin aktif olarak birincil vasisi/organizatörüdür. Kapitalizmin, Doğu’dan Batıya neredeyse tüm dünyada kaleleri vardır. Buna rağmen bu ideoloji, ıslah edilemeyecek şekilde çarpıktır. İnsanlık için çok sayıda benzersiz felaketlere neden olmuştur.
Birincisi: Kapitalist ideolojinin temel doktrini, dini devletten/yönetimden ayıran laik düşüncedir. Bu düşünce, insanoğlu için aşağılık, onursuzluk ve sersemlik demektir. Dindarlık içgüdüsü, insanın özsel doğasının tartışılmaz bir parçasıdır. Bir insanın içgüdüleri, Yaratıcı ve her şeye kadir olan Allah’ın varlığını kabul eder. Bu nedenle kuşaklar boyunca insanlık belirli ibadet şekilleri üretmiştir. İnsanlık, laik kapitalist öğretinin aksine Yaratıcıyı yüceltir. Laiklik ise Yaratıcının varlık veya yokluk meselesini insanlık için zorunlu olmadığını savunarak Yaratıcıyı dolaylı olarak inkâr eder. Ayrıca laiklik, Yaratıcının varlığını kabul etse bile, bir ülkenin devlet veya yönetim işlerinde ya da insanların bütün işlerinde veya bir kısmında hiçbir söz sahibi olmadığını ileri sürer. Dolayısıyla nasıl bozuk ve sahtekâr kapitalist düşünce, yaratılanların hayatı yüce Yaratıcı tarafından düzenlenemez diyebilir!
أَلَا سَاءَ مَا يَحْكُمُونَ“Ne kötü hüküm veriyorlar”[Nahl 59]
İkincisi: Politik bağlamda kapitalist yönetim sistemi, çoğulcu demokrasiye teşvik eder. Çoğulcu demokrasi, Yaratıcıdan değil insan yapımı bir sistemdir. İnsanlar üzerinde egemen olmak için kendi çıkarlarına göre kanunlar koyar. Dolayısıyla insanlar arasında çatışmalara yol açar. Aslında kapitalist siyaset, bireysel politik hedeflere ulaşmak için her türlü aracı meşru gören Makyavelli anlayışa dayalıdır. Böyle şeytani bir temel, bugün tanık olduğumuz yozlaşmış siyasi manevraların başlıca nedenidir. Her türlü cadı avı, rüşvet, kabilecilik, cinayetler, yalan, skandallar, ayrımcılık, kirli çamaşırlar gibi çok sayıda kötü alışkanlıklar ona göre meşrudur. Hatta parlamentolarda bile müstehcen dil ve küfürler havada uçuşmaktadır. Tıpkı Bayan Asha Bakar dâhil Tanzanya Anayasa Komitesi milletvekilleri arasında yaşananlarda olduğu gibi. Buna ek olarak kapitalist politikada, düşmanlıklar ve toplu katliamlar oluyor. 2001 Ocak ayında Pemba Island ve 2007/2008 yıllarında Kenya’da aşiret katliamlarında olduğu gibi. Bütün bunlar, can ve malların yok olmasına, topluluklar arasında hırçınlığa neden olmaktadır. Kapitalizmde siyaset, vatandaşlara hizmet eden bir kurum değil, zenginlik aracıdır.
Bu durum, Amerika gibi ideolojiden sorumlu olan ülkelerde bile açıkça görülmektedir. Örneğin Amerika’da Kongre üyelerinin yarıdan fazlası milyoner, 200 üyesi de milyarderdir. http://www.khilafah.com/the-brutality-of-western-civilization-and-the-tragedy-of-those-smitten-by-it/ Bu gerçek, bizim yerel politikacılarda da açıkça belirgindir. Sıradan vatandaşlar, sefalet içindeyken onların aileleri, tanıdıkları ve kendileri hayal bile edilemez düzeyde ülkenin zenginliğini hortumlamaktadır. Mega ihaleler kazanmak, madenler, enerji ve elektrik gibi büyük işletmelere sahip olmak amacıyla devamlı yasaları eğip büken politikacılardan bahsetmiyorum bile.
Üçüncüsü: Yasal platformda laiklik, Yaratıcının yasalarını uygulamak ve benimsemek yerine, belli elite geri kalanlar adına kanun yapma yetkisi vererek insanlığı komplike meselelere gebe bırakmaktadır. Demokratik parlamentolar, sözde insanları temsil ederler. Teokrasi ve insanlar üzerinde yönetim hakkına sahip olduğunu iddia eden Ortaçağ kralları gibi önceki rejimlerden farklı olduğunu ileri sürerler. Ancak gerçek şu ki bu mevcut parlamentolar, teokratik yönetim iddiasında bulunanlara benzer. Çünkü parlamento üyeleri, her türlü yasal dokunulmazlığa sahiptir ve aynı zamanda insanlara verilmeyen ikramiyeler veriliyor. İlaveten insan yapımı yasalar, insanlık için kaos ve felaketlere yol açıyor. Zira bu kanunlar, zayıf, sınırlı ve başkalarının temel ihtiyaçlarının farkında olmayan insanın önyargılı zihninden çıkmaktadır. Hâlbuki Yaratıcı, yaratılanları en iyi bilendir. Bu nedenle kitleler, temelde bu yasalara güvenmezler ve politikacıların liderliğine olan inancını yitirdiler. Adalet, politikacıların elinde olduğu için, Tanzanya’da olduğu gibi vatandaşlar polis karakollarını basıyorlar. http://Hizb-eastafrica.com/index.php/SW/kituo-Cha-vyombo-vya-Habari/Kwa-vyombo-vya-Habari/item/433-Raia-wamekata-tamaa-na-vyombo-vya-usimamizi-WA-sheria.
Dördüncüsü: Ekonomik platformda kapitalizm, ne pahasına olursa olsun servet ve çıkarlar peşinde koşan insanı harap etmektedir. Eylemlerin birincil kriteri, şeri hükümler değil fayda ve kişisel çıkarlardır. Bu kriter, insanlık için bir sürü sorunlara neden olmuştur. Kapitalizmde ünlü bir deyim vardır: “Kalıcı dostluklar yoktur, sadece kalıcı çıkarlar vardır.” Bu görüş, ekonomi ve hayatın diğer alanlarında temel kılavuzdur. Ayrıca kapitalist ideoloji, mutluluk ve başarıyı, insanın azami zevkten nasibini alması olarak tanımlar. Ulusların zenginliği ve Ahlaki duygular kuramı başlıklı kitabın yazarı ve ünlü filozof Adam Smith’in şeytani düşüncelerinde bu açıkça görülebilir. Ayrıca kapitalist ideoloji, Sosyal Darwinizm’in “güçlü olan haklıdır” ve “Güçlü olan hayatta kalır.” kavramlarını savunur. Böyle insanlık dışı düşünceler nedeniyle yüzyıllardır gelişmiş kapitalist ülkeler, yeni ülkeleri sömürmekte, terörle mücadele bahanesiyle İslam’a ve Müslümanlara karşı savaş yürütmektedir. Ülkemizdeki kukla rejimlere yardım adıyla şirketler aracılığıyla ülkemizin kaynakları yağmalanmaktadır. Bu arada sözde gelişmekte olan ülkelerin vatandaşları, yoksulluk, kötü sağlık, göçebe yaşam tarzı gibi endemik sorunlara maruz kalmaktadır. Bu yüzden sosyo-ekonomik eşitsizlik artmakta ve yüksek işsizlik oranlarına neden olmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü [ILO]’nun en son raporuna göre, önümüzdeki beş yıl boyunca işsizlik ve sosyal belirsizlikler artacaktır. Bu durumun kaynağı, yavaş ekonomik büyüme, artan eşitsizlik ve çatışmalardır: http://Hizb-eastafrica.com/index.php/SW/kituo-Cha-vyombo-vya-Habari/Kwa-vyombo-vya-Habari/item/433-Raia-wamekata-tamaa-na-vyombo-vya-usimamizi-WA-sheria
Tanzanya nüfusunun yaklaşık 6 milyonu işsiz ve halkın çoğunun günlük geliri de 1 doların altındadır. Kenya’da Haziran 2013 yılında yayımlanan ve “Sema Kenya” olarak bilinen BBC Swahili programına göre, Kenya’da her 1 iş için 500 üniversite mezunu müracaat etmektedir. Kapitalizm, serveti her vatandaşa dağıtma niyetinde değildir. Aksine halkı köle olarak çalıştıran bir avuç elit tarafından servetin stok ve tekelleşmesini garanti eder. Örneğin Amerikan ekonomisinin kontrolü, neredeyse 80 Amerikalı ailenin elindedir. Küresel ekonomi ise, dünyanın toplam nüfus oranının %5’ne tekabül eden kişilerin kontrolündedir. Kamu mülkiyetinin özelleştirilmesine yol açan “mülkiyet özgürlüğü” kavramını saymıyorum bile. Yöneticiler ve devlet memurları, yabancı çokuluslu şirketleri korumak için rüşvet ve yolsuzluk batağına batmışlardır. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2014 yılındaki raporuna göre, Afrika kıtasında Tanzanya, yolsuzluk, zimmete para geçirme, rüşvet ve hırsızlık yönünden listenin en üst sıralarındadır. Kenya’da aynı listede bulunmaktadır. http://www.unmultimedia.org/radio/kiswahili/2015/01/ilo-yatabiri-ukosefu-wa-ajira-utaongezeka-miaka-mitano-ijayo/#.VeBvu314IkB.
Beşincisi: Sosyal alanda bu ideoloji, “özgürlük” çağrısıyla, kızılca kıyamete, fuhuş, alkolizm ve hemcinsler arasında evlilikler dâhil birçok kötü alışkanlıklara neden olmuştur. Nitekim Batılı ülkeler ve körü körüne onları taklit eden sözde üçüncü dünya ülkeleri bunun en iyi örneğidir. Ayrıca boşanmalar, evlilik dışı doğan çocuklardaki artış ve dünya genelinde işlenen ahlaksızları da buna ekleyebiliriz. 2011 yılında Kenya Uyuşturucu Kullanımına Karşı Ulusal Kampanya [NACADA] tarafından yayımlanan rapora göre, alkolizmin, toplum üzerinde ciddi sonuçları vardır ve alkoliklerin yarısı 10 ile 19 yaşları arasındaki çocuklardır. http://www.voanews.com/content/kenya_officials_say_alcohol_abuse_is_national_catastrophe/1497078.html
Altıncısı: Bilimsel ve teknolojik gelişme ile ilgili olarak Batı ülkeleri, elde edilen başarıları ile gurur duyarlar. Ama bu sözde “başarılar” toplum içinde telafi edilemeyen korkunç pisliğe yol açmıştır. Örneğin ABD’li yazar Allen Bloom, Amerikan aklın kapanışı adlı kitabında, Amerika’da her 3 saniyede bir kadına tecavüz edildiğini ve her 6 dakikada da bir kişinin öldürüldüğünü ifade etmektedir. Eski ABD Başkan Dwight Eisenhower, “Biz aya çıktık, ama dünyayı kirletiyoruz. Barış niyetlerimiz var, ama kendimizi savaşın içinde buluyoruz. Atomda başarılı araştırmalar yapan nesiller, insanı tahrif etmekten vazgeçmelidir.” dedi.
İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, 18-34 yaşları arasındaki kadınların %43’ü kamusal alanda cinsiyet ayrımcılığına maruz kalmaktadır. İntihar gibi sosyal krizden hiç söz etmiyoruz bile. Nitekim Lancet psikiyatri dergisi tarafından yayımlanan bir araştırmaya göre, 2000-2011 yılları arasında dünyada var olan işsizlik nedeniyle 45 bin kişi hayatına kıymıştır.
Yedincisi: Temel sosyal hizmetler ile ilgili olarak kapitalizm, berbat bir şekilde çuvallamıştır. Vatandaşlara hakları olan hizmetleri sunmakta başarısız olmuştur. Devletin yerine getirmesi temel görevleri arasında olan sosyal hizmetler, sanki devletten bir iyilik gibi sunuluyor. Çoğu zaman, bu hizmetlerin sunulmasına katkı sağlamak için vatandaşları zorluyorlar. Örneğin Kenya, eğitim sektöründe ciddi bir çöküş ile karşı karşıyadır. Öğretmenlerin endemik grevlerine tanık oluyor. En son grev, 4 Ekim 2015 tarihinde idi. Tanzanya da benzer ya da daha kötü sorunlarla karşı karşıyadır. Örneğin ilköğretim okulunda tek bir sınıftaki öğrenci sayısı, 200’e kadar varabiliyor. Ayrıca ilköğretim okulunu bitiren öğrencilerin sadece %35.09’u ortaokulu gidebiliyor. http://www.indexmundi.com/Facts/Tanzania/School-enrollment . Sağlık ve konut gibi diğer hizmetler de benzer şekilde harap ve çok kötü durumdadır. Tanzanyalıların sadece %15’i elektrik, %54 temiz su, %13 de lavabo [tuvalet] hizmetlerinden yararlanıyor. http://www.Palgrave-Journals.com/jphp/Journal/V33/n1s/Full/jphp201247a.html .
Ey Müslümanlar! Ey insanlar!
Bunlar, kapitalist ideoloji ve onun iğrenç kötü düşüncelerinin neden olduğu felaket ve musibetlerden sadece bir kaçıdır. Bugün insanlık tarafından körü körüne taklit edilsin diye “gelişme” ve “ilerleme” adına dünya çapında bu fikirlerin propagandası yapılmaktadır. Müslümanlar ve bir bütün olarak insanlık, mevcut endemik sorunlar ve felaketlerin gerçek nedenini fark edip idrak etmelidir. Ki böylece kapitalizmi reddetsinler ve bunun yerine barış, adalet ve tüm insanlar için huzuru garanti eden alternatif İslam ideolojisine teşvik edip ikame etsinler.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Doğu Afrika
H. 08 Safer 1437
M. Pazartesi, 07 Aralık 2015