بسم الله الرحمن الرحيم
- Basın Açıklaması - Elîm Raceb Yıldönümünde Filistin Otoritesi, Azîm Hilâfet Projesine Saldırıda, İslâm'a Karşı Savaşan Kâfirlerin Yanında Yer Almasına Rağmen, Bu Kâfile Rabbinin İzniyle Gayesine Ulaşıncaya Dek İlerleyişini Sürdürecektir
Hizb-ut Tahrir / Filistin, 28 Raceb'de kaldırılan Hilâfet Devleti'nin yıkılışının yıldönümünü anmak üzere genel konferanslar ve yürüyüşler düzenleyeceğini yaklaşık iki hafta önce ilân etti. Bu da Müslümanlara Hilâfet'i, onun için çalışmanın farziyetini, bu azîm farzdan geri kalmanın haramlığını hatırlatmak, Müslümanların azimlerini bilemek ve kuvvet ehlinden nusret istemek içindi.
Bu defa Hizb, daha önce barışçıl yürüyüşlere saldırarak iler gelen insanları ve şeyhleri tartakladığı, kemikleri kırdığı ve Hişâm el-Beradâî'yi şehît ettiği sırada Otorite'nin ileri sürdüğü sudan gerekçelerin önünü kesmeyi hedefledi. Hizb, insanlar karşısında Otorite'nin gerçek konumunu ifşâ etmek için bu yola başvurdu. Zîra Hizb, 09.07.2008 Çarşamba günü eşzamanlı olarak bu faaliyetlere ilişkin şehirlere tebligat gönderdi. Bunu da genel toplantılar hakkında 1998 yılı, 12 sayılı kanun metnine göre yaptı. Söz konusu kanunun 2 sayılı maddesinin metni şöyledir: "Serbestçe genel toplantılar, sempozyumlar ve yürüyüşler düzenlemek vatandaşların hakkıdır. Bu kânunda belirtilmiş ilkelere aykırılık dışında, bunlara karışılamaz ve haklarında kayıtlar konulamaz." Söz konusu kanunun 4 sayılı maddesinin metni ise şöyledir: "Toplantıya müdahale hakkı olmaksızın Vâli veya polis müdürü, tebligat teslim tarihinin üzerinden en fazla 24 saat geçtikten sonra yazılı olarak organizasyonu yapanlara tebliğ etmek üzere trafik akışını düzenlemek amacıyla 3. maddede belirtilen toplantı süresine ve seyrine kurallar koyabilir. Organizasyonu yapan tarafın, yukarıdaki fıkrada belirtilenlere göre herhangi yazılı bir cevap almaması halinde, organizasyonu yapan taraf, tebligata geçenler uyarınca belirtilen tarihte genel toplantıyı yapma hakkına sahiptir."
Şer'î hükme göre ise, Allahu Te'alâ'nın şu kavlinden dolayı bir bütün olarak beşerî kanuna tâbi olmak gerekmez: فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّىَ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُواْ فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِّمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُواْ تَسْلِيمًا "Hayır! Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlıklarda Sana [İslam'a] muhâkeme olup sonra da Senin verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyet ile teslim olmadıkça îman etmiş olmazlar." [en-Nisâ' 65]
Allahu Te'alâ'nın, [يُحَكِّمُوكَ] kavli, "Senden başkasını hakem kılmasınlar, yani vahyin getirdiklerinden başkasını hakem kılmasınlar" demektir. Dolayısıyla hakem kılınması ve boyun bükülmesi gereken, Allahu Te'alâ'nın hükmüdür, başkası değildir. Bununla birlikte, şeriata muhalif değilse beşerî kanuna tabii olmak caizdir, vaciptir demiyoruz. Yani kararlaştırılan faaliyetleri resmî makamlara bildirmek caizdir. Ancak resmî makamların iznine göre faaliyetin askıya alınması şer'an câiz değildir. Bu esâsa binâen, Annapolis olaylarında başta Hizb'in şebâbı olmak üzere Filistin halkına karşı despotluk uyguladığı sırada Otorite'nin ileri sürdüğü sudan gerekçelerin önünü kesmeyi amaçladık. Dolayısıyla Cenîn, Tulkerim, Kalkilya, Ramallah ve Beyt Lahim ve el-Halîl şehirlerinden her birine 07.09.2008 tarihinde mezkûr tebligatları gönderdik.
Yukarıda kısmen geçen kanuna göre:
1. Kanunen Otoriteye tebligat göndermek dışında bir yükümlülüğümüz yoktur ve işbu tebligat gönderilmiştir.
2. Otorite, kesinlikle bu faaliyetleri engelleme hakkına sahip değildir.
3. Tebligatın gönderilmesinden itibaren 24 saat içerisinde Otorite'nin başka herhangi bir neden dışında sadece trafik akışını düzenlemek amacıyla faaliyete kurallar koyabilir. Faaliyetleri yasaklaması ise kanuna göre mümkün değildir.
4. Bir cevap alınmaması ve 24 saat geçmesi halinde, Otorite'nin tebligatta geçen tüm detaylara muvafık olduğu anlaşılır ve trafik akışını düzenlemekle alâkalı olsa bile artık faaliyete yönelik herhangi bir kural koyamaz.
Faaliyetlerimiz hakkında gazetelere, radyolara vb. yayın organlarına ilânlar vermemizin ve iki bölgeye gönderilen tebligatların üzerinden bir haftadan fazla bir zaman geçmesinin ardından mezkûr tebligatlara yönelik muamelesinde Otorite'nin çelişkili tutumu karşısında hayrete düştük, Otorite makamları ile birimlerinin maksatlı-maksatsız çelişkili tutumlarına ve haberlerine maruz kaldık.
Çelişkili tutumlara gelince; örneğin Kalkilya Vâlisi, aynı gün tebligatı ulaştıranları çağırttı ve memnuniyetini bildirdi. Ardından Vâlilik Ofisi, telefon açarak bu faaliyetin yasal olmadığını bildirdi. Ramallah'ta ise tebligatın üzerinden bir haftadan fazla bir zaman geçmesinden sonra Vâlilik Ofisi, tebligatı ulaştıranı telefonla arayarak talebin reddedildiğini bildirdi. Bunun üzerine tebligatı ulaştıran, bu tavrın yasallığını tartışınca Vâlilik Ofisi bir cevap veremedi ve "görüldüğü kadarıyla bu konu, bizim nezdimizde tamamen açık ve net değil" dedi. Çelişkili haberlere gelince; Otorite kulislerinden ve bazı güvenlik birimi mensuplarından bize ulaşan çelişkili ve tutarsız haberlerin bazıları hikmet ve akla işâret ederken, bazıları ise kibirli bir şekilde baskıyla, despotlukla ve kuvvet yoluyla engellemekle tehdit etmekteydi.
Bu bağlamda aşağıdaki hakîkatleri hatırlatmak istiyoruz:
1. Hizb-ut Tahrir'in dünyadaki çalışması, Nübüvvet Minhâcı üzere İkinci Râşidî Hilâfet'i kurarak İslâmî hayatı yeniden başlatmak için Kerîm Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i örnek almak üzere siyâsî ve fikrî boyutta ciddiyetle çalışmaktır. O devlet ki yeryüzünde Allah'ın dînini tatbik edecek, işgâl altındaki Müslümanların beldelerini kurtaracak ve tüm dünyada adalet ve nûru yayacaktır. Böylece hem Müslümanlar, hem de onlarla birlikte tüm insanlık kurtulacaktır.
2. Otorite sahipleri olarak sizler bilmektesiniz ki işgâle hizmet etmek veya yok olmaktan başka seçeneği olmayan işgâle boyun bükmüş bir otorite için sizlerle rekabet etmeyiz. Hizb, sözde devlet olan bir belediyenin ötesinde süper bir devleti idare etmeye muktedir olmasına rağmen bu Otorite, altın tepside bize sunulmuş olsa dahi kesinlikle onu kabul etmeyiz. Çünkü bunu bir günah olarak sayarız. Zîra hem onun varlığı, hem de ona katılmak haramdır.
3. Daha önce ileri sürdüğünüz sudan gerekçelerin önünü kesmiş bulunuyoruz. Zîra bu tebligatları bizzat sizin kanununuza göre size gönderdiğimiz halde bizzat sizler, kanununuzu çiğnediniz ve kanuna karşı gelenler gibi davrandınız.
4. Sizler biliyorsunuz ki bizler ne zayıflıktan dolayı sizlere tebligatlar gönderdik, ne de mevcut nizâmlar ile Otorite hakkındaki şer'î ve siyâsî görüşümüzü değiştirdik ve değiştirmeyeceğiz de! Bilakis bunu, şer'î hüküm çerçevesinde ve belirlediğimiz açık bir amaçla yaptık.
Bunlara binâen kamuoyu karşısında sizlere aşağıdaki hususları açıklıyoruz:
1. İslâm dâvetini taşımak için elbette sizden izin alacak değiliz. Zîra bu, Melik-ul Mulûk, el-Muntakim ve el-Cebbâr olan Allah'ın bir farzdır. Bu davetin taşınmasındaki örneğimiz, Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'dir ki Aleyhi's Salâtu ve's Selâm şöyle buyurmuştur: والله يا عم لو وضعوا الشمس في يميني، والقمر في يساري، على أن أترك هذا الأمر، ما تركته، حتى يظهره الله أو أهلك دونه "Vallahi, Ey Amca! Bu işi terk etmeme karşılık, güneşi sağ elime ve ayı da sol elime koysalar, yine de vazgeçmem! Tâ ki ya Allah, onu (İslâm'ı) izhâr eder, ya da ben onsuz helâk olurum."
2. Bizler, ilân ettiğimiz üzere faaliyetlerimizi yapmaya kararlıyız ve -kanuna göre- bizim nezdimizde sizler, kanunun belirdiğinin dışında hiçbir şeye sahip değilsiniz. Yürüyüş ve konferans gibi faaliyetlerimize karşı koyduğunuz takdirde kanuna karşı çıkmış olursunuz ve bundan daha ötesini zikretmeye gerek duymuyoruz. Böyle yapmakla da saldırgan olmuş ve bundan da mesûl olursunuz.
3. Hilâfet'in yıkılışının yıldönümünde faaliyetlerimize saldırarak karşı koyarsanız tüm sorumluluk size aittir ve hatırlatırız ki senelerdir süregelen faaliyetlerimiz, hiçbir sıkıntı veya olay çıkmaksızın silsileler halinde devam etmiştir. Düzenlediğimiz on binlerce kişilik yürüyüşte ne trafiğin akışı, ne de genel düzenin seyri aksamıştır. Bilakis nizamda ve intizamda örnek ve model olmuştur, güvenlik görevlileriniz buna şahittir. Faaliyetlerimizin duruluğu ve berraklığı ancak sizlerin müdahalelerinizden sonra bulanmıştır. Sizler ki günlük olarak Yahudinin en küçük askerî devriye cipleri tarafından çiğnenen, gasp edilmiş bir otoritenin peşindesiniz.
4. Faaliyetlerimize karşı koyduğunuz takdirde, ezmeye ve katletmeye yönelik önceki gerekçeniz olan tebligat gönderilmemesinin sahte bir gerekçe olduğunu kendiniz de bilmektesiniz. Şüphesiz bu, her neye mâl olursa olsun siyâsî tavırlarınızı, İslâm'a, Hilâfet'e ve onun için çalışanlara saldırılarınızı ifşâ etmek üzere yükselen muhlis sesleri bastırmaya yönelik gerçek tavırlarınızı örtmeye çalıştığınız bir gerekçeden ve kılıftan öte bir şey değildir. Oysa sizler bilmektesiniz ki bizim çağrımız, İslâm'a, davetin taşınmasına ve Hilâfet Devleti'nin kurulmasına yönelik barışçıl siyâsî bir çağrıdır. Faaliyetlerimize karşı çıkmanız durumunda, gece-gündüz Hilâfet'e, ona dâvet edenlere, onun için çalışanlara karşı savaşmayı sürdüren, araştırma merkezlerinde tüm dikkatlerini ve zihinlerini Allah'ın izniyle çok yakında kıyama kalkmaya hazırlanan muazzam devletimize nasıl karşı koyacaklarına yoğunlaştıran Kâfirlerin safında yer almış olursunuz.
Son olarak diyoruz ki; aranızda hiç dosdoğru bir adam yok mu? Hilâfet'e ve onun için çalışanlara nasıl karşı koyarsınız? Ümmet'in ümidi ve emeli olduğu halde böyle bir fikre, dâvete ve çalışmaya nasıl karşı koyarsınız? Sizleri ve Müslümanları, altında inim inim inlediğiniz zilletten kurtaracak olan Hilâfet için çalışmaya nasıl karşı koyarsınız? Hilâfet'in azîm tufanı karşısında nasıl durursunuz? Âhiretin hesabını hesaba katmamış, [بِمَاء كَالْمُهْلِ يَشْوِي الْوُجُوهَ] "(Erimiş maden gibi) yüzleri haşlayan bir su ile" [el-Kehf 29] verilecek cevaptan korkmamış olsanız da şunu iyi biliniz ki Hilâfet, kendisine saldıranları ve karşı çıkanları dünyada hesaba çekecek ve kendisi ile Hilâfet arasında Doğu ile Batı arası kadar mesafe olsa, sığınacak bir barınak bulamayacaktır. Hâlâ akletmez misiniz?
Ey Müslümanlar, Ey Filistin Halkı! Sizleri Hilâfet fikri ve Ümmetin evlatlarından onun için çalışan muhlîslerin etrafında toplanmaya, bu fikre ve onun için çalışanlara saldıran herkese engel olmaya çağırıyoruz. Çünkü Hilâfet ve onun için çalışanlar ile savaşmak, İslâm ve Müslümanlar ile savaşmaktır, Kâfirlerin safında yer almaktır.
وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ "Zulmedenler yakında nasıl bir inkılapla devrileceklerini bileceklerdir."[Şuarâ 227]
Biz tebliğ ettik, Sen şâhit ol Ey Allahım!
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mübarek Toprak (Filistin)
H. 21 Raceb 1429
M. Perşembe, 24 Temmuz 2008