بسم الله الرحمن الرحيم
İslami Kimlik Tehlikede, Müslümanlar Hemen Harekete Geçmeli!
Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَاراً وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَّا يَعْصُونَ اللهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ “Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” [Tahrim 6] Şüphesiz Âlim ve Hâkim olan Allah, insanı yarattı. Dinine ve ırkına bakmaksızın hayat işlerini düzenlemek için hükümler indirdi. Bu sistem, tüm halklar arasında seçkin bir toplum ve bir arada yaşama örnekliği oluşturuyor, tüm vatandaşların haklarını güvence altına alıyor. Bu sistem ve bu vahiy, İslam Şeriatıdır. İslam Şeriatı, toplumu düzenleyen hükümler ve yasalar kümesidir, kadına başörtüsü takmasını emreder. Bu nedenle biz, insanın ihtiyacı en iyi bilen yaratıcıdan geldiği için bu hükümle (başörtüsü) gurur duyuyoruz, övünüyoruz.
Son yıllarda politikacılar, İslami uygulamaları özellikle başörtüsünü öcü göstermek için İslam ve Müslümanlara karşı şiddetli bir savaş yürütüyorlar. Siyasi partiler defalarca İslam okullarını kapattılar. 2017’de Ronneby Belediyesi okulda oruç tutulmasını yasakladı. 2018’de Hıristiyan Demokratlar Partisi, ezanı, Mayıs 2019’da Staffanstrup Belediyesi okulda başörtü takılmasını yasakladı. Bundan kısa bir süre sonra da 2019 yazında Bromölla Belediyesi iş yerinde namaz kılınmasını, aynı yılın Ağustos ayında Jarfälla Belediyesi okullarda helal yemekleri yasakladı. Bu yılın Eylül ayında Merkez Partisi, çocukların sünnet olmasını yasaklamak istedi. Sadece birkaç hafta önce Trelleborg Belediyesi, belediyede çalışmak isteyenlere tokalaşma şartı getirdi. Skurup Belediyesi okulda başörtü takılmasını yasakladı. Görüldüğü gibi İslam’a karşı savaşta en büyük payı başörtüsü alıyor. Çünkü iddialarına göre başörtüsü, kadınlara baskının bir sembolüdür.
İsveç’te İslam ve Müslümanlara yönelik yürütülen düşmanlık ve nefret politikası yeni bir şey değil. Müslümanlar olarak biz, dini şiarlarımız yasaklanana kadar artık oturup bekleyemeyiz. Çocuklarımıza ve ailelerimize karşı yanlış politikalar uygulandığını ve Müslümanlara karşı önyargılı davranıldığını göre göre sessiz kalmamalıyız. Bize karşı izlenen bu düşmanca politika, İslam’ın bazı hükümlerinden vazgeçelim diye Müslümanlar olarak bize baskı yapmak içindir. Bireyler olarak değil ümmet olarak sorumluluklarımız olmalı. Bu kısıtlamalar ve politikalar, belirli bir gruba ya da aşırılar dedikleri kişilere yönelik değil. Tüm Müslümanları hedef alıyor ve düşmanca politikaları, er ya da geç tüm Müslümanlara uzanacaktır. Yasal yollarla ve medya organlarında bu kararlara karşı mücadele etmeliyiz ve Müslümanlar olarak bize yapılan bu haksızlığa ışık tutmalıyız. Müslümanlar olarak biz, tek bir beden gibi hareket etmeliyiz ve çalışmalıyız. İslam’ı baz alarak bu zorluklara karşı tek bir adam gibi durmalıyız. İçsel anlaşmazlıklarımızı bir kenara bırakmalıyız.
Yıllardır Batı dünyası, güya “özgürleştirmek” için zorla Müslüman kadınları başörtüsünden soyutlamaya çalıştı. Şurası bir gerçek ki bu eylemleri ile kendi prensipleri ve özgürlüklerini baltalıyorlar. Kadını “özgürleştirmek” için yaptıkları bu girişimlerin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Gerçek şu ki, Müslüman kadınlar, yaratıcılarının emriyle gurur duyuyorlar. Kadını istismar eden, ezen ve karşı çıktıkları özgürlüklere hiçbir değer vermiyorlar. Başörtüsünü yasaklamak ve Müslüman kadınların başörtüsünü çıkarmak için ileri sürülen bu çürük argümanlar, laik değerlerin zayıflığının ve çöküşünün bir göstergesidir. İslam akidesinden fışkıran fikirlerin güçlü olduğunun kanıtıdır.
Muhafazakâr Parti, İsveç Demokratları Partisi, adı geçen bu belediyeler, geçmişte ve gelecekte İslami uygulamaları yasaklamak için çalışacak olan diğer partiler, Müslümanları şüphe altına koyan, ırkçılığa maruz bırakan ve Müslümanlar olarak toplumun aktif üyesi olmalarını engelleyen egemen olumsuz atmosferi güçlendirmek için işbirliği içindeler. Bu atmosfer, Müslümanlara ya topluma asimile olmalarını ya da İsveç toplumunun bir parçası olmak için İslami değerlerinden ödün vermelerini ya da toplumdan dışlanmalarını ve uzaklaşmalarını dayatıyor. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
يُرِيدُونَ أَن يُطْفِؤُواْ نُورَ اللهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللهُ إِلاَّ أَن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ “Allah’ın nurunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar[: Hâlbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez.” [Tevbe 32]
Hizb-ut Tahrir olarak biz, İsveç’teki Müslümanları bu politikalara karşı çıkmaya, dinlerine yardım etmek için çalışmaya, İslam’ın hükümlerine bağlanmaya, dinimizin hükümlerini uygulamamıza engel olan bu kararlara meydan okumak için tek bir vücut olmaya çağırıyoruz. İsveç’te olanlar, İslam’a karşı yürütülen küresel savaşın bir parçasıdır. Bu yüzden Müslümanları İslami kimliği korumak için çalışmalarımıza katılmaya davet ediyoruz.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
İsveç
H. 3 Cumâde’l Ûlâ 1441
M. Pazar, 29 Aralık 2019