بسم الله الرحمن الرحيم
Mezhepsel Fitneyi Körüklemek, Yahudilerin, Katliamlar ve Zorla Göç Üzerinden Baskı Kurmak İçin İzlediği Kirli Bir Yöntemdir
Yahudilerin genelde Lübnan ve halkına, özelde güney Lübnan halkına karşı başlattıkları barbarca ve zalim saldırılarından bu yana katliamlar aralıksız devam etmektedir. Lübnan’da ölü sayısı 3.200’ü, yaralı sayısı ise 14.000’i aşmış ve yaklaşık 1 milyon 200 bin kişi de yerinden edilmiştir. Bu gasıp düşmanın Lübnan’da uyguladığı bu politika, bir yılı aşkın süredir Gazze’de de devam etmektedir! Bu süre zarfında, başta Amerika olmak üzere kâfir Batı hükümetleri Yahudi varlığının bu saldırganlığını desteklemiş ve Müslümanların maruz kaldığı her türlü katliam ve yıkıma karşı kulaklarını tıkamışlardır. Yahudi olmasalar bile Siyonist olduklarını açıkça ilan etmekten çekinmeyen özel temsilcilerini, arabulucularını ve bakanlarını bölgeye göndermeye devam etmektedirler. Böylece, kâfir, münafık ve sömürgeci Batının bayraktarlığını yaptığı iddia ettiği sözde insanlık, özgürlükler ve uluslararası hukuk ve hakların korunması gibi iddialar tamamen çökmüştür. Ama buna rağmen hala bunların topraklarımızda uygulanması çağrısında bulunmaktadır!
Müslüman ülkelerdeki yöneticiler, Allah’tan, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’den ve müminlerden utanmıyorlar! Lübnan ve Gazze’de evler, hatta yerleşim alanları ve mahalleler sakinlerinin başlarına yıkılırken, sırf sorumluluktan kurtulmak için lüks ve şatafatlı salonlarda yıldan yıla zirveler ve zırvalar düzenlemektedirler! Sonra da çıkıp iğrenç ve mide bulandırıcı sözler içeren bildiriler yayınlıyorlar! Ordular ise, tüm güçleri ve silahlarıyla kışlalarında bekletiliyor ve gerçek görevlerini yerine getirmelerine engel olunuyor! Yahudilere karşı savaşmak yerine halkı bastırmak ve halkı sınırdan uzak tutmak için kullanılıyorlar.
Bu utanç verici ve vurdumduymaz gerçeklikte Yahudiler, en iğrenç katliamları işlemek, trajik bir göç dalgası yaratmak ve ardından Sayda, Beyrut, Cebel ve Kuzey Lübnan’ın iç kesimlerine kaçan yerinden edilmiş insanları hedef almak için bolca zaman ve fırsat bulabiliyor... Sonra da göçmenlerin ve göç ettikleri bölgelerdeki toplulukların peşine düşüyorlar; apartmanları bombalıyorlar, binaları yerle bir ediyorlar. Gerekçe olarak ise, bu yerinden edilmiş insanlar arasında Lübnan’daki İran partisinin liderlerinin olduğunu öne sürüyorlar. Çocuklar ve kadınlar öldürülüyor, göçmen aileler ve sözde güvenli olan bölgelerdeki yerel halk tamamen yok ediliyor! Bu durum, Yahudi varlığının Lübnan’da göçmenler ile genel halk arasında mezhepsel ve dini fitneler yaratmayı amaçlayan sinsi bir planının olduğunu göstermektedir. Bu plan, mülteciler ile yerel halk arasında ayrımcılık yaratmak ve mültecilere yardım etme yükümlülüğünü engellemek suretiyle iç karışıklık yaratmayı amaçlamaktadır. Bu acı gerçek, Yahudilerin kasıtlı olarak tetiklediği mezhepsel ve mezhebi çatışmalara ve çekişmelere yol açmakta, bu sayede, sınır komşusu olan ülkenin zayıflatılması ve parçalanması amaçlanmaktadır.
Ey Lübnan halkı ve özellikle de ey Lübnan Müslümanları! Biz, Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti olarak, Yahudilerin tuzağına düşmemeniz ve planlarına kapılmamanız konusunda sizi uyarıyoruz. Yıllardır bu ümmet düşmanı Batının, Yahudilerin ve işbirlikçi yöneticilerin aranızdaki anlaşmazlıklardan nasıl beslendiğini deneyimlediniz ve halen de bu anlaşmazlıklardan besleniyorlar! Unutmayın ki çaresizlere yardım etmek en büyük iyiliklerden biridir. Evleri yıkılan, yakınlarını kaybeden ve malları yağmalanan göçmen kardeşlerimizden daha fazla yardıma muhtaç olan biri var mı? Yahudilerden daha büyük bir düşmanınız var mı? Buhari ve Müslim’in Ebu Musa el-Eş’ari’den rivayet ettiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ صَدَقَةٌ، قَالَ: أَفَرَأَيْتَ إِنْ لَمْ يَجِدْ؟ قَالَ: يَعْمَلُ بِيَدِهِ فَيَنْفَعُ نَفْسَهُ وَيَتَصَدَّقُ، قَالَ: أَفَرَأَيْتَ إِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ أَنْ يَفْعَلَ؟ قَالَ: يُعِينُ ذَا الْحَاجَةِ الْمَلْهُوفَ، قَالَ: أَرَأَيْتَ إِنْ لَمْ يَفْعَلْ؟ قَالَ: يَأْمُرُ بِالْخَيْرِ، أَوْ بِالْعَدْلِ، قَالَ: أَفَرَأَيْتَ إِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ أَنْ يَفْعَلَ؟ قَالَ: يُمْسِكُ عَنِ الشَّرِّ، فَإِنَّهُ لَهُ صَدَقَةٌ“Her Müslüman’ın sadaka vermesi gerekir.” Kendisine, ‘Ya bulamayan olursa?’ diye soruldu. Bunun üzerine Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem: “Eliyle çalışır, hem şahsı için harcar, hem de tasadduk eder’ cevabını verdi. Ya çalışacak gücü yoksa?’ diye soruldu. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem: “Bu durumda, sıkışmış bir ihtiyaç sahibine yardım eder” dedi. “Buna da gücü yetmezse?” dendi. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem: “Marufu (iyiliği) veya hayrı emreder” dedi. “Bunu da yapmazsa?” diye tekrar sorulunca: Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem: “Kendini başkasına kötülük yapmaktan alıkoyar. Zira bu da bir sadakadır.” buyurdu.” Dikkat edin, Yahudilerin tuzağına düşmeyin. Sorununuz suçlu Yahudilerdir ve onlara silah ve mühimmat sağlayanlardır ve uluslararası kararların uygulanmasını talep eden Lübnan yönetimidir, göçmen kardeşlerimiz değil. Bilindiği üzere bu kararlar bölgedeki Yahudilerle normalleşme anlamına gelmektedir. Bu gasıp ve hain yapının varlığını güçlendirecektir. Bu Yahudi varlığı ve arkasındaki Batı, sizin hakkınızda hiçbir ahit ve yemin gözetmemektedir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
لَا يَرْقُبُونَ فِي مُؤْمِنٍ إِلّاً وَلَا ذِمَّةً وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُعْتَدُونَ“Bir mümin hakkında ne akrabalık ne de antlaşma gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir.” [Tevbe 10]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
H. 13 Cumâde’l Ûlâ 1446
M. Çarşamba, 13 Kasım 2024