Salı, 01 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/03
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Hizb-ut Tahrir / Mısır Vilayeti'nden, Federal Sarayı'nın Önündeki Sakallı Protestocu Subaylara Bir Mektup Çözüm, İslam'ın Hilafet Devleti Altında Kamil Bir Şekilde Tatbik Edilmesidir

Ey Protestocu Subaylar!

Sizleri, İslam'ın selamıyla selamlıyoruz. Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi Veberakatuh.

Hizb-ut Tahrir olarak bizler, cesaretinizi ve şerî hükümlere olan bağlılığınızı taktir ettiğimiz gibi sakallı subaylar olarak görevinize geri dönmenize izin verilmesi için bu duruşunuzu da taktir ediyoruz. Dolayısıyla bu durum, şayet bir şeye delalet ediyorsa o da; Mısır-Kenane'de İslam'ın, sadece halkın ve kamuoyunun içerisinde değil bilakis aynı şekilde ordusunun ve güvenlik güçlerinin de içerisinde yaşıyor olmasıdır!

"İslamcılar" olarak adlandırılan hükümetin, bunun gibi basit bir şerî hükmü bile uygulamaktan ve görünüm olarak İslam'a bağlı olan kimselerin güvenlik dairelerinde çalışmalarına izin vermekten aciz kalması gerçekten üzücü bir durumdur. Sadece bu da değil... Bilakis, "İslamcı" hükümetin İçişleri Bakanı gelerek mahkemenin işinize geri dönüp çalışmaya devam etmenize izin veren kararına itiraz etmiştir... Sanki İslam'a meydan okuyorcasına! Sonra Yüksek İdarî Mahkeme gelerek itirazı kabul etmiş ve önleyiciliğini kanıtlamıştır!!

Peki bu, -devrimden sonraki sistem olan- mevcut sistemin selefi gibi İslam ile hiçbir ilgisinin olmadığını, İslam'dan tamamen uzak olduğunu, "İslamcılar" olarak adlandırılan kimselerin bu sisteme girmelerinin bu vakıadan hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini... Sadece küfre İslam elbisesi giydirilerek insanların aldatıldığını kanıtlamıyor mu?!

Ey Faziletli Subaylar!

Aslında mesele, güvenlik görevi yaparken sakala izin verilmesi gibi bu cüzi meseleden çok daha büyüktür. Zira -ister subay ister sivil olsun- Müslümanlar olarak bizim meselemiz, İslam'ın hayatın tüm işlerinde kamil bir şekilde tatbik edilmesidir. Zira alemlerin Rabbinin bizlere farz kıldığı işte budur. Nitekim şöyle buyurmuştur:

فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُوا فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا "Hayır! Rabbine ant olsun ki onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem kılıp sonra da senin verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyet ile teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar!" [en-Nîsâ 65]

Mesela sizler, "İslamcı" hükümetin ikinci yılından üçüncü yılına izin verilip uzamasının ardından işinize geri dönmeye izin verilmesine, sonra -sakallı olarak- Kahire şehir merkezindeki "eğlence yerlerini" ve gece kulüplerini korumayı üstlenmeye razı mı olacaksınız?! Kendisine kulak verdiğimiz İslam bu mudur ey faziletli subaylar?!

Ey Müslüman Subaylar!

İslam, hayatın tüm işlerinde kamil bir şekilde tatbik edilmedikçe Allahu Teâlâ bizden razı olmayacaktır.  Nitekim Subhânehu, kerim kitabında şöyle buyurarak uyarıda bulunmuştur:

أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَاء مَن يَفْعَلُ ذَلِكَ مِنكُمْ إِلاَّ خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَى أَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ "Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Sizden böyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah, yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir." [el-Bakara 85]

Bu rüsvaylık, sömürgeci kafirin devletimiz olan Hilafet Devleti'ni yıkmasından bu yana bize musallat olmuş ve Ümmetim mafsallarını elli küsur devlete ve devletçiğe parçalamıştır. Bu rüzvaylık, yoksulluk, fakirlik, işsizlik, kaos, hastalıklar, zillet, müdahaleleri zilletimizi ve yoksulluğumuzu daha da artıran büyük devletlere yalvarmak şeklinde ülkemiz Mısır'ın her yerinde hissedilen bir manzaradır... Dolayısıyla Rabbimizin şeriatı, ister siyaset ister ekonomi ister içtimaî isterse de diğerleri olsun hayatımızın tüm işlerinde kamil bir şekilde tatbik edilmedikçe bu rüsvaylıktan kurtulamayacağız... Bu ise ancak Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdelediği ve Hizb-ut Tahrir'in kurmak için sıkı bir şekilde çalıştığı Hilafet Devleti'nde olacaktır.

Ey Müslümanlar! Ey Faziletli Subaylar!

Şimdi şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanmıştır ki; mevcut sistemin anayasasının ve kanunlarının aslı, anayasada egemenliği Allah'a değil de halka veren İslam'a aykırı laik Cumhuriyet olarak kalmaya ve laik güçlerin devletin mafsallarına tahakküm etmeye devam ettiği sürece orada-burada Bakanlık çantalarının alınmasıyla veya tam bir hükümetin oluşturulmasıyla İslam'a aykırı fasit sistemin içeriden değişmesi imkansızdır. Nitekim bu tahakküm, son kararında kışkırtıcı ve açık bir şekilde işlerinizi uygulamanızı ve görevlerinize geri dönmenizi engellemiştir. Dolayısıyla ne Devlet Başkanı'nın sakalının ne de başbakanının sakalının size bir faydası vardır...!

Başarı ve verimli gerçek değişim, sadece fasit sistemin temelinden silip süpürülmesi ve onun yerine sahih bir sistemin ikame edilmesiyle olacaktır. Vakıaya intibak şey işte budur... Dolayısıyla hidayet rehberi Resul Mustafa [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in Medine'ye hicret ettiğinde yaptığı şey de budur. Zira cahiliyet sistemini kökünden yok etmiş ve onun yerine İslam Devleti'ni kurmuştur. Nitekim İslam Devleti'ni ilk günden itibaren İslam esası üzere ikame etmiş ve ondaki mutlak egemenliği sadece İslam kılmıştır. Zira Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in Medine'ye varır varmaz hemen yazmış olduğu vesikada şunlar geçmektedir: "Bu sahifede gösterilen kimseler arasında fesadından korkulan olay ve tartışma Allah Azze ve Celle'ye ve Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e götürülecektir." Yani herhangi bir tartışma, sadece Allah'a ve Resulüne götürülecek demektir... İnsanların hevalarına ve onların Milletvekillerinin hevalarına değil... Bu da hadisin metninin, egemenliği halka değil şeriata ait kıldığı anlamına gelmektedir!

Ey Faziletli Subaylar ve Ey Sizden Allah'ın Hükmüne Sımsıkı Sarılanlar!

Görevden dışlanmaya ve uzak tutulmaya maruz kalmanıza ve ona girmekten mahrum kalmanıza rağmen sakal hükmüne sımsıkı sarılmanız... İslam'ı sevdiğinize ve onun hükümlerine uymada ısrarcı olduğunuza dair açık bir kanıttır. Dolayısıyla paranıza, işinize ve geleceğinize mal olsa bile bu hal üzere kalmaya devam ediniz... Zira sizlere yakışan, bu cüzi hükümden daha büyük olan husus için fedakarlık göstermenizdir. Dikkat edin! Bu, Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in bizlere müjdelediği Nübüvvet Minhacı Üzere Râşidi Hilafet Devleti'ni kurmak yoluyla Mısır-Kenane'de İslam'ın hükmünün kamil bir şekilde tatbik edilmesi için çalışmaktır. İşte bu şekilde dünyada izzete ve onura, ahirette de Allah2ın rızasına ve büyük bir sevaba nail olacaksınız.

Sizleri, bizimle birlikte çalışmaya ve bu büyük kurtuluşa davet ediyoruz ey Müslüman subaylar!

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ "Ey iman edenler! Allah ve Resulü sizi size hayat veren şeye davet ettiği zaman icabet ediniz. Biliniz ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız." [Enfal 24 ]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır Vilâyeti


H. 22 Raceb 1434
M.  Cumartesi, 01 Haziran 2013

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER