بسم الله الرحمن الرحيم
Amerikan Efendilerine İtaat Eden Pakistan Yöneticileri, Hindu Devletinin Keşmir İşgalini Kolaylaştırıyor
İşgal altındaki Keşmir’i 5 Ağustos 2019’da zorla ilhak ettikten sonra Hindu devletinin bölgesel tehdidi artıyor. Modi, işgal güçleriyle savaşanları avlıyor, casusluk yapıyor, yakalıyor, sakatlıyor, işkence ediyor ve öldürüyor. Acımasız İngiliz Raj gibi Modi de savaşı destekleyenleri topluca cezalandırıyor, sokağa çıkma yasağı uyguluyor, gıda ve ilaç tedarikini kısıtlıyor. Hilekâr Yahudi varlığı gibi Hindu devleti de yerleşke ve yer değiştirme politikası yoluyla ezici çoğunluğu Müslüman olan bölgelerdeki demografik gerçeklikleri değiştiriyor. Artan tehdidi ile Hindu devleti, işgal altındaki Keşmir’i Azad (kurtarılmış) Keşmir’den ayıran Kontrol Hattı’nı binlerce kez ihlal edip sivil ya da asker demeden Müslümanları şehit etti.
Hindu devletinin tehdidi büyüyor, oysa demoralize olmuş ve bölünmüş ordusu, kısıtlama olmaksızın şehitlik peşinde koşan Müslüman silahlı kuvvetlerin hiçbir zaman dengi olamaz. Bölünme sırasında Pakistan Müslümanları, savaşta Keşmir Müslümanlarına yardım ettiklerinde Hindu devleti Azad (kurtarılmış) Keşmir’in kurtuluşunu engelleyememiştir. Yetmiş yıldan fazla bir süredir Pakistan’ın Keşmir savaşına arka çıkması Hindu devletinin oradaki işgalini güçlendirmesini engel teşkil etmiştir. Şimdi bile Pakistan silahlı kuvvetleri, Şubat 2019’daki askeri saldırıdan sonra hala tir tir titreyen Hindu işgal kuvvetlerini sınır dışı edebilir.
Bununla birlikte artan tehdidini azaltmak ve Hindu devletinin silahlı kuvvetlerine silahlı kuvvetler ile karşı koymak yerine Pakistan yöneticileri Hindu devletine yardımcı oluyor. Hindu devletinin bitkin düşen birliklerine ihtiyaç duydukları rahatlığı sağlayan Pakistan yöneticileri, sadece silahlı kuvvetlerimizi savaşmaktan alıkoymakla kalmayıp Keşmir savaşına herhangi bir yardımı da engellediler. Washington’daki efendilerinin talimatı sonrası İmran Han, 18 Eylül 2019’da yaptığı açıklamada, “Keşmir’de savaşmak isteyen ya da cihat etmek için Keşmir’e giden herhangi bir Pakistanlı, Keşmirlilere en büyük adaletsizliği yapacaktır... Böyle bir girişimde bulunan herkes, hem Pakistan’ın hem de Keşmir’in düşmanı olacaktır.”şeklinde konuştu.
Pakistan yöneticileri, işgal altındaki Keşmir’de savaşı önlemek için Kontrol Hattı’nı sıkılaştırırken, bölgesel bir güç olarak büyümesine yardımcı olmak için Hindu devleti ile sınırları gevşetiyorlar. Kartarpur’daki sınırı gevşettiler, düşman için kaleye bir kapı açtılar. Afganistan’a ihracat için Wagah sınırını yumuşattılar, Hindu devletine Afganistan’daki bağlarını ve nüfuzunu artırma fırsatı tanıdılar. Keşmir’de savaşanlara fon ve silah tedarikini sıkılaştırırken, düşman pilotu Abinanthan’ı hızlıca serbest bıraktılar. Keşmir’de savaşanları kaçırıp işkence ederlerken, yakalanan Hint casusu Kulbhushan’ın ziyaret haklarını genişlettiler.
Pakistan’ın hain yöneticileri, Hindu devletine yardımcı oluyorlar çünkü Amerika Birleşik Devletleri’ndeki efendileri böyle yapmalarını emretmiştir. Amerika, hem Çin hem de İslami uyanış ile mücadele etmek için bölgede Hindistan’ın yükselişini planlıyor. Bununla birlikte Washington, bir şekilde Pakistan’ın meydan okumasına maruz kalması durumunda, Hindistan’ın yükselişi için hiçbir umut olmadığını çok iyi biliyor. Bu nedenle ABD, Hint egemenliğini olası kılmak için Pakistan yöneticilerinin Pakistan’ı dizginlemesine tamamen bağımlıdır. Bu yüzden ABD, İmran Han’a övgüler yağdırıyor, General Bajwa uşaklığının genişlemesini sağlam bir şekilde destekliyor. Çünkü her ikisi de benzeri görülmemiş bir ihanet uğrunda ruhlarını satmışlardır.
Ey Pakistan Müslümanları! Bajwa-İmran rejimi, Keşmir cihadını adaletsizlik olarak nitelemiştir. Oysa Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
لاَ هِجْرَةَ بَعْدَ الْفَتْحِ وَلَكِنْ جِهَادٌ وَنِيَّةٌ ، وَإِذَا اسْتُنْفِرْتُمْ فَانْفِرُوا“Artık bu fetihten sonra hicret yoktur. Fakat cihat ve niyet vardır. Öyleyse askere çağrıldığınız zaman hemen silah altına koşun!”[Buhari] Rejim, işgalle savaşanları düşman, savaşı da fitne olarak görüyor. Oysa Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَأَخْرِجُوهُم مِّنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ وَالْفِتْنَةُ أَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِ“Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı, adam öldürmekten daha ağırdır.”[Bakara 191]
Bugüne kadar pişmanlık duymayan Bajwa-İmran rejimi, Çin’i ya da Hindistan’ı Müslüman Keşmir toprakları üzerindeki savaştan alıkoymamış olsa da savaşın bir seçenek olmadığını, çünkü Hindu devleti ve Pakistan’ın nükleer silahlara sahip olduklarını ileri sürüyor. Topraklarımız son derece zengin olmasına rağmen savaşmak için çok fakir olduğumuz konusunda ısrar ediyor. Hâlbuki yoksulluğun nedeni, rejimin uyguladığı Allah’a isyankâr yasalardır. Oysa insanlar Allah’ın rızası uğrunda evlerini boşaltmaya ve karınlarına taş bağlamaya hazırdır. Rejim, cihadı terk ettiğinde onur ve haysiyete kavuşacağını iddia ediyor. Oysa Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
مَا تَرَكَ قَوْمٌ الْجِهَادَ إلاّ ذُلّوا“Bir millet, Allah yolunda cihadı terk edecek olursa Allah, o kavmi zillete düşürür.”[Ahmed]
Ey Pakistan silahlı kuvvetleri! Bajwa-İmran rejimi, ABD ile işbirliği yaparak bölgedeki düşmanın yükselişini kolaylaştırıyor. Bajwa-İmran rejimi sizi kısıtlıyor ki düşman sahada güçlensin, tehdidi büyüsün. Oysa Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
وَالْجِهَادُ مَاضٍ مُنْذُ بَعَثَنِيَ اللَّهُ إِلَى أَنْ يُقَاتِلَ آخِرُ أُمَّتِي الدَّجَّالَ لاَ يُبْطِلُهُ جَوْرُ جَائِرٍ وَلاَ عَدْلُ عَادِلٍ، وَالإِيمَانُ بِالأَقْدَارِ“Cihat, Allah’ın beni gönderdiği zamandan ümmetimin sonuncuları Deccal ile savaşana dek devam edecektir. Zalim kimsenin zulmü, adil olan kimsenin adaleti bunu durduramayacaktır”[Ebu Davud] Eğer yöneticiler sizi seferber etmiş olsalardı, o zaman doğru hareket etmiş olurlardı. Ancak savaşmanızı engelledikleri için onları ortadan kaldırmak ve yerlerine sizi cihada sürecek yöneticiler ve komutanlar getirmek zorundasınız.
Hain Bajwa-İmran rejimini devirin ve Nübüvvet metodu üzere Hilafeti yeniden kurmak için nusret verin. Böylece görevinizi sınırsız olarak yerine getirebilesiniz. Allah’ı ve Elçisini destekleyen Ensar gibi olun. Öyle ki Allah Subhânehu ve Teâlâ, ayetlerinde onları övdü ve melekler de Sad bin Muaz’ın cenazesini kılmak için yeryüzüne indiler. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Sad bin Muaz’ın cenazesi hakkında şöyle buyurdu:
إِنَّ الْمَلَائِكَةَ كَانَتْ تَحْمِلُهُ“Kuşkusuz onu melekler taşıyordu.”[Tirmizi] Hizb-ut Tahrir Emiri Şeyh Ata Bin Halil Ebu Raşta liderliğinde Hizb-ut Tahrir’e şimdi nusret verin ki sizi zaferden zafere götürsün. Çünkü inanan mücahitler için iki güzellikten biri vardır: ya zafer ya da şehadet. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
مَا أَحَدٌ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ يُحِبُّ أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الدُّنْيَا وَلَهُ مَا عَلَى الأَرْضِ مِنْ شَىْءٍ، إِلاَّ الشَّهِيدُ، يَتَمَنَّى أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الدُّنْيَا فَيُقْتَلَ عَشْرَ مَرَّاتٍ، لِمَا يَرَى مِنَ الْكَرَامَةِ“Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister.”[Buhari]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
H. 3 Zilhicce 1441
M. Cuma, 24 Temmuz 2020