بسم الله الرحمن الرحيم
El Burhan-El Hılu Anlaşması, Uluslararası Çatışmanın Bir Halkasıdır ve Sudan Halkına Karşı Bir Tuzaktır
El Burhan ve El Hılu, 28 Mart 2021 Pazar günü Cuba’da Geçiş Hükümeti ile Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) arasında İlkeler Bildirgesi imzaladı. Bildiriye göre: “2-2: “Farklı bölgelerdeki Sudan halkının, işlerinin âdemi merkeziyetçi ya da federal yönetimle yönetilmesi hakkını onaylıyoruz. 3-2’ye göre: “Sudan’da tüm Sudanlıların din özgürlüğünü, dini uygulamalarını ve ibadet özgürlüğünü garanti eden sivil demokratik federal bir devletin kurulmalı. Kültürel, etnik, dini ve bölgesel kimlikler devletten ayrılmalı. Devlet, resmi bir din benimsememeli.Ahvali şahsiye yasaları, temel haklarla çelişmeyecek şekilde din, gelenek ve inançlara dayanmalı.”
Bu bildirge, Başbakan Hamduk’un Addis Ababa’da 04 Eylül 2020 Cuma günü El Hılu ile imzaladığı anlaşmadan yaklaşık altı ay sonra geldi. Söz konusu anlaşmaya göre “Din ve devlet işleri ayrıdır. Devlet resmi bir din belirleyemez.”(Anadolu Ajansı) Askeri bileşen, imzalanan bu anlaşmayı kabul etmedi. Egemenlik Konseyi üyesi Kabaş anlaşmayı “Sahip olunmayan bir şeyin, hak edilmeyene verilmesi.” olarak tanımladı.(08.11.2020 Yevmut Tali) Peki, şimdi ne değişti? El Burhan sahip oldu mu, El Hılu da hak etti mi?
Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz aşağıdaki gerçekleri açıklıyoruz:
Birincisi: Geçiş döneminin başlangıcından bu yana sözde barış dosyası, yönetimin dizginlerini elinde tutan Amerikancı askerlerle sahnede “dublör” rolünü oynayan ve kırıntılarla geçinen İngiliz Büyükelçiliğinin sivilleri arasında bir çatışma arenasına dönüştü. ABD Özel temsilcisi, sözde barışın ancak Cuba’da imzalanması gerektiğini söyledi. Bu açıklama, ordunun ekmeğine yağ sürdü! Eski sömürgecilik (İngiltere) ile yeni sömürgecilik (Amerika) arasındaki çatışma bağlamında, dosyayı Hamduk’tan alıp askerin güdümüne vermek için El Burhan ve El Hılu İlkeler Bildirgesi imzaladı.
İkincisi: Sudan, sömürgeci İngiliz ordularının ülkeye girişinden günümüze kadar, laiklikle yönetiliyor. Din ve devlet işleri ayrı. Devrik rejim sırasında bile tüm yasaların, kanunların ve ardışık anayasaların kaynağı, halkın ve çoğunluğun iradesidir. İnsanlar sadece evlilik, boşanma, miras ve ahvali şahsiye konularında İslam’ın hükümlerine göre yönetiliyor. Ama kâfir Batı, İslam’ın hükümlerini hayatın her alanından yok etmek için bu hükümleri bile değiştirmek istiyor. İslam’ın bir yaşam sistemi olduğunu andıran bir şeyin hayatta kalmasını istemiyor. Bildirgedeki ahvali şahsiye hükümlerinden (3-2) bu anlaşılıyor. Sömürgeci kâfirin iradesini yerine getirenler ve suçlarını meclisten geçirenler, El Burhan, Hamduk, El Hılu gibi kişilerdir!
Üçüncüsü: Âdemi merkeziyetçilik, özyönetim veya federalizm, ülkenin birliğini baltalar. Bölgeleri yarı devletçiklere böler. Bölge yöneticileri, öz yönetim yetkisini bölge halkından alacaktır. Üstelik bu, şeri hükme aykırıdır. Çünkü İslam’da yönetim sistemi, birlik sistemidir. Müslim’in Said El Hudri’den rivayet ettiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
إِذَا بُويِعَ لِخَلِيفَتَيْنِ، فَاقْتُلُوا الْآخَرَ مِنْهُمَا “İki Halife için biat edildiğinde ikincisini öldürün.”
Dördüncüsü: Sözde barış anlaşmasının amacı, ülkeyi parçalamaktır! Aynı slogan altında Güney Sudan ayrıldı. Unutmuş değiliz. Ayrıca anlaşma, kabilecilik, bölgecilik veya etnik temelli yönetimde kotalar fikriyle Sudan halkı arasında kin ve nefreti körükleyecek, daha fazla isyan ve militan üretecektir.
Ülkemizin uluslararası çatışma arenasına dönüşmesi oldukça üzücü. Yabancı elçiliklerle iltisaklı askerler, politikacılar, silahlı hareketlerin liderleri, gündemlerini gerçekleştiriyorlar. Ülke ve halka karşı komplo kuruyorlar. İslam’a ve sistemlerini düşmanlık yapıyorlar. Şeri hükümleri insanların hayatından çıkarmak için hiçbir çabayı esirgemiyorlar.
Ey Müslümanlar! Ey Sudan halkı! Bu yöneticiler aynı kildendir. El Burhan, Hamduk ve El Beşir arasında hiçbir fark yoktur. İhanetten ihanete koşuyorlar. Onları değiştirebilirsiniz. Rejimin başını değil de yapısını hedefleyen gerçek bir değişim, ancak İslam’ı benimsemekle, farkındalıkla ve Hizb-ut Tahrir liderliğinde İslam’ı iktidara ulaştırmak için çalışmakla mümkündür. Bu, Nübüvvet metodu üzere Hilafetin kurulmasıyla gerçekleşecektir. Bu büyük farz için çalışanlardan olun.
Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” [Ali İmran 104]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti
H. 16 Şa'bân 1442
M. Pazartesi, 29 Mart 2021