بسم الله الرحمن الرحيم
Yeni Suriye Hükümeti, İnsanların Taleplerini Karşılamak İçin Gelmedi Talep Edilen, Anayasanın Kökten Değiştirilmesi ve Şeriatın Tatbik Edilmesidir
Devlet Başkanı Beşar Esad, 16.04.2011 günü Suriye televizyonu yoluyla 14.04 tarihinde üyelerinin huzurunda kurulduğu açıklanan yeni hükümete hitap eden bir konuşma yaptı. Konuşmasında, "komplo süreci" olarak isimlendirdiği "çok hassas" bir sürece ilişkin reformların genel hatlarını hatırlattı. Keza yeni hükümetin, vatandaşlar açısından "yeni bir kan anlamına geldiğini, yeni bir kanın ise yeni ve büyük umutlar demek olduğunu... Bu yeniliğin, yeni fikirler yoluyla olacağını ve kanların bizzat kişiler olmasına gerek olmadığını" ifade etti.
Aslında ne bu konuşmada ne de bu hükümette kayda değer yeni bir şey vardır. Zira başkanlığa eski hükümetin ziraat bakanı Adil Sefer getirildi, aralarında savunma ve dışişleri bakanlarının olduğu eski hükümetteki 17 bakan makamlarını korudu, bunlara aralarında içişleri, enformasyon ve adalet bakanı olmak üzere 14 bakan eklendi. Kurulun yeni hükümette, bazı bakanlarının makamlarının el değiştirmesi, az bir simanın değiştiği anlamına geldiği gibi eski hükümette yolsuzluk yapanların genelinin yeni hükümette reform yapacağı anlamına gelmektedir. Bu oluşuma bakan bir kimse, adamlarının aşırı şekilde rejime bağlı olan güvenlikçilerden ve Baasçılardan oluştuğunu, bu "çok hassas "sürece göre oldukça yaşlı olduğunu, insanların reform ve özgürlük taleplerini karşılamak yerine sadece rejimin "komplo sürecini" engelleme hususundaki taleplerini karşılamak için geldiğini görür. Bu hükümetin getirdiği yeni şey, sadece yeni bir içişleri bakanı getirmesidir ki o da Suriye güvenlik rejiminin simalarından bir olan General Muammed eş-Şiar'dır. Hatırlanacağı üzere o, tüm soruşturmaları ve en sonuncusu bu hapishanedeki olaylara karışan bazı kişilerin idam edilmesi emirlerinin çıkarılmasının olduğu tasfiyeleri ile birlikte Sendeye olayları dosyasının kapatılmasından ve örtbas edilmesinden sorumlu olan kişidir. Bu yeni hükümet, sanki insanlara şöyle demek için gelmiştir: Özgürlük taleplerinin bu bakan kanalıyla temin edilecektir. Bununla birlikte insanların özgürlük talepleri, insanların baskıcı güvenlik birimlerinden gördüğü şeylerin çokluğundan dolayı diğer taleplerin önüne geçtiği bilinmelidir. Bu bakanlık, güvenlik dosyasının diğer dosyalara baskın geleceği bu yeni hükümetin oluşumunda en önemli bakanlık olacaktır. Bu kişinin bakan yapılması, öldürmelerin, tutuklamaların ve suikastların daha da artacağı anlamına gelmektedir. Bu kişi, rejimin güvenlik politikası açısından tamamen kara kutu niteliğinde bir bakandır.
Bu yeni hükümette, politikalarda ciddî bir değişiklik yapılmaksızın bazı simalar değiştirilmiş olup her değişiklikte reform ve yolsuzluğu bitirme hükümeti gibi sunulan önceki hükümetler gibidir... Bakanların atama yoluyla tayin edildiği ve hemen güven oyu aldıkları önceki hükümetler gibi olup bakanlarının memurdan öte bir şey olmadığı bir hükümettir.
Suriye rejimi, hükümetin bu yeni oluşumu ile bir başkasının reformlarla görevlendirilmesini kabul etmeyeceğini ve reformların sadece kendi vizyonu çerçevesinde olmasını istediğini göstermiştir. Zaten Suriye rejimi, daha önce Devlet Başkanı Danışmanı Buseyna Şaban aracılığıyla bazı ağrı kesiciler sunmuş ve bu ağrı kesiciler, hastalığı tedavi etme, yani anayasayı değiştirme boyutuna ulaşmamıştır. Keza reformun bazı bentlerini, birbiriyle uyumlu kapsayıcı bir şekilde değil de düzensiz şekilde sunmuştu!
Suriye rejiminin insanları aşağılamada, iradelerini yok saymada ve onurlarını heder etmede zirveye ulaştığı güvenlik yönüne gelince; uzun dönem rejimin güvenlik birimlerine hizmet ederek yaşayan ve rejime olan bağlılık ve insanlara bela olmasıyla orantılı bir şekilde kısa bir sürede rütbeden rütbeye yükselen içişleri bakanının temsil ettiği demir bir pençe hazırladı. Suriye rejimi, işte bu yeni hükümetle halkının karşısını çıkmakta ve sanki onlara şöyle demektedir: "Sizler, reform vaatlerimi kabul etmezseniz birer hain ve komplocusunuz. İşte bu, sizleri kendisiyle bu vaatlerime boyun büktüreceğim benim demir pençem." Suriye rejiminin, değişmez güvenlikçi politikasında haddi aşması sonucunda bu hükümet, bugün benzeri tüm rejimlerde olduğu gibi terörizmle mücadele bahanesiyle muhalefet eden herkesi yeniden bastırabilecek kendisinden daha kötü alternatif bir rejime dönmedikçe rejimin asla vazgeçmeyeceği olağanüstü halin gölgesi altında kuruldu.
Ey Suriye'deki Müslümanlar!
Çökmekte olan Suriye rejimi, tutumundan zerre kadar geri adım atmayacaktır. O, kibir ve zulümle hareket etmekte ve bu süreci bitirmek istemektedir. Allah'ın izniyle kibri ve zulmü, onun ölümü olacaktır... Bu rejim, halkına karşı şiddeti bir an olsun bırakmamıştır. İşte ortada olan fotoğraflar, güpegündüz herkesten önce kendilerini yalanlamak üzere televizyon kanallarına çıkan rejimin ukala zebanilerinden daha doğru haber vermektedir. Böylece Suriye rejimi, reform iddiasında bulunduğu bir sırada sanki başka bir gezegende yaşıyor görüntüsü altında yalan söyleme, katletme ve insanları itham etmedeki ısrarını göstermektedir...
Ey Suriye'deki Müslümanlar!
Suriye rejimi, baba Esad'ın yaptığı devrimle kendisini insanların başına bir gardiyan olarak dayattı. Oğul Esad'a geçinceye kadar sahte seçimler ve yalan referandumlarla insanların bağırlarına çöreklenerek devam etti. Fesadın başı, temeli ve kaynağı bu rejimin başıdır. Fesadın başı olan bir kimsenin reformun başını çekmesi akıl işi midir? Bu rejim, sanki insanlar hiçbir şeyi anlamıyor sadece kendisi anlıyormuş gibi hareket etmektedir. Sanki otoritenin başında sürekli baki kalması üzerinde insanlar arasında bir ihtilaf yokmuş gibi hareket etmektedir. Oysa gerçekte halkıyla savaşan bir rejimin, gidecek olanların başında olması gerekir... Rejim ile insanlar arasındaki çatlak, kapatılması imkansız bir şekilde genişledi. Anlaşmazlık, aşılması imkansız bir şekilde derinleşti. Çözümün, aç olan karınlara birtakım kırıntılar vermek, hırslı insanlara bazı reformlar sunmak, aşağılanmış onular için bazı formalite tavizler vermek veya zulümde aynı olan olağanüstü hal kanunun yerine terörle mücadele kanunu getirmekle bir ilgisi yoktur... Bilakis çözüm, anayasayı hem yöneticinin varlığının hem davranışlarının hem de kendisi ile halkı arasındaki doğru ilişkinin esası yaparak onu değiştirmekle ilgilidir... Bu anayasa, İslam esası üzerine olmadıkça doğru bir anayasa olmaz... Suriye anayasasına bakan bir kimse, maddelerinin birbiriyle çeliştiğini görür. Zira İslam fıkhının yasamanın ana kaynağı olduğunu belirtirken vakıada İslam fıkhı ile ilgili hiçbir şey yoktur. Halbuki Allahu [Subhânehu ve Te'alâ], Kur'an, sünnet ve bu ikisinin irşad ettiklerinin anayasanın tek kaynağı olmasını farz kılmıştır. İslam'ın yasamanın tek değil ana kaynağı olmasının manası İslam'ı yasamanın tek kaynağı olmaktan aciz kalmakla itham etmektir... Ayrıca İslam fıkhına göre İslam'da yönetim şekli, Hilafet Nizamı olup cumhuriyet nizamını kabul etmez ve egemenlik halkın değil şeriatındır esasına dayanır. Keza İslam fıkhı, İslam ümmetini tek bir ümmet olarak görür, milliyetçiliğe, vatancılığa ve ırkçılığa itibar etmez, ekonomiye ilişkin şeri hükümleri vardır ve hiçbir şekilde sosyalizmi kabul etmez. Bütün bu zikrettiklerimiz, Suriye anayasasının ilk maddelerinde geçmektedir.
Ey Suriye'deki Müslümanlar!
Dininiz üzere karar kılmalısınız ve taleplerinize, hareketlerinize ve fedakarlıklarınıza bakış esasınız bu olmalıdır. Zira mesele, bir hükümetin aynı fasit anayasaya dayanan ve yöneticileri onların tayin ettiği kişilerden olan başka bir hükümetle değiştirilmesinden daha derindir. Bilakis sahih çözüm, anayasanın köklü bir şekilde değişmesine dayanmalıdır ki anayasanın içerisindeki maddeler birbiriyle uyumlu olsun, maddeleri İslam akidesini sadece sözde değil özde olacak şekilde diğer maddelerin esası kılacak bir halde çıkarılsın ve maddelerinin hükümleri, gerçek sahih bir içtihatla İslam şeriatına dayalı olsun. Böylece yönetici, herkesin gözetimin mutluluğunu, Allah'ın dünyada ve ahirette insanlara olan merhametini hissedeceği şekilde İslam'ı, Müslümanıyla ve gayrimüslimiyle tüm tebaaya güzel bir şekilde mütekamil olarak tatbik eden, kapitalizmin hışmına ve tüm dünyanın başına sardığı belalara sürüklenmeleri yerine insanları İslam'ın merhametine doğru sürüklemek için onu davet ve cihat yoluyla taşıyan Allah'a bir kul olsun. Nitekim Suriye rejimi de dahil Müslümanların beldelerindeki mevcut ajan rejimler, kafir kapitalizmin ifrazatından öte bir şey değildir...
İşte Hizb-ut Tahrir, Suriye'deki Müslümanları buna davet etmektedir. Bu davet, hizbin daveti olmaktan önce Allah'ın onlara olan bir davetidir. Suriye'deki halkın geneli Müslümandır ve bu dinin evlatlarıdır. Hizbin onlara olan bu daveti, gerçekten inananlara olan bir değişim davetinden başka bir şey değildir... Bugün hareket eden insanların çalışmaları gereken köklü çözüm işte budur. Allah'ın yardımıyla Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi olması için çalıştığımız Hilafeti ikame ederek şeriatını hakim kılmakla Allah'ı razı edecek bir çözüm olmasından dolayı bu çözüm, hep birlikte uğrunda değerli değersiz ne varsa her şeyi feda etmemizi hak etmektedir. Allahuteala, şöyle buyurmuştur: أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدً "Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? Tagutu inkar etmekle emrolundukları halde ona muhakeme olmak istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor." [en-Nisâ 60] Ve şöyle buyurmuştur: فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّىَ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُواْ فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِّمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُواْ تَسْلِيمًا "Hayır! Rabbine andolsun ki, onlar aralarında çıkan ihtilaflarda seni hakem tayin edip sonra da senin verdiği hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar! " [en-Nîsa 65]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti
H. 12 Cumâde’l Ûlâ 1432
M. Pazar, 17 Nisan 2011