Pazar, 19 Recep 1446 | 2025/01/19
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

“Bu Kur’an kendisiyle uyarılsınlar diye insanlara bir bildiridir.” [İbrahim 52]

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Hamd, yalnızca Allah’a mahsustur. Salat ve selam Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem üzerine olsun. Amma Badu...

Tekbir sesleri eşliğinde zorba rejimin düşüşünü Şam halkına bahşeden Allah’a hamdolsun... İlgili bazı ülkeler tarafından planlanan şey belliydi. İlgili ülkeler, devrim halkının öfkesini yatıştırmak, baskıyı hafifletmek ve rejimi siyasi çözüm masasına oturtmak için sınırlı bir savaşı planlamıştı! Ancak zayıflamış rejimin beklenmedik bir şekilde hızlı çöküşü, tüm ülkeleri hazırlıksız yakaladı, onlara rejimi kurtarma fırsatı bile tanımadı. Kontrollü bir rahatlama olarak planlanan süreç, büyük bir patlamaya dönüştü ve rejim güçleri bu patlama karşısında yalnızca on bir gün dayanabildi... Tüm övgü ve lütuf yalnızca Allah’a aittir; zafer yalnızca O’nun elindedir. Tuzak, entrika ve bir düzen kuran bu ülkelere karşı Allah da bir tuzak ve düzen kurdu.

وَمَكَرُوا مَكْراً وَمَكَرْنَا مَكْراً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ“Onlar bir tuzak kurdular. Farkında değillerken Allah da bir tuzak kurdu.” [Neml 50]

Rejimin çöküşüyle birlikte Şam halkı, tarihî bir dönüm noktasındadır ve büyük bir sınavın eşiğindedir: Ya devrimlerinin kutsal hedeflerini gerçekleştirip sömürgeci güçlerin zincirlerini kıracaklar ve Allah’ın dinini yüceltecekler, ya da Amerika’nın öncülüğünde rejimi destekleyen ülkelerin baskılarına boyun eğecekler. Amerika, tüm gücünü seferber ederek dişlerini göstermiş ve kendisine bağlı bir laik devletin kurulmasını istediğini açıkça ifade etmiştir... Eğer Şam halkı bu zorlu sınavı geçemez ve Allah’ın farz kıldığı yönetimini (Raşidi Hilafet) tesis edemezlerse, o zaman on üç yıllık cihatlarını yıkmış, kanlarını boşa harcamış, fedakârlıklarını heba etmiş olacaklardır. Bu durumda Allah korusun, Allah’ın kitabında buyurduğu şu kimse gibi olacaklardır:

وَلَا تَكُونُوا كَالَّتِي نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ أَنْكَاثاً“İpliğini sağlamca büktükten sonra, çözüp bozan (kadın) gibi olmayın” [Nahl 92]

Liderlik pozisyonunda bulunan bir kişinin, sağlam bir projeye ve devletin şekli, kurumları ve sistemleri hakkında net bir vizyona sahip olmalıdır. Sahip olduğu devlet vizyonunu halkla paylaşmalı, olayların devleti şekillendirmesine ve olaylara göre devletin şekil almasına izin vermemelidir. O zaman devlet, doğaçlama olacak, düşmanların istediklerinin bir yansıması ve yanıtı olacaktır. Biz, Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti olarak, projemizin nasıl olması gerektiğine dair vizyonumuzu açıklıyor ve bu projemizi Şam halkımızın paylaşımına sunuyoruz... Bu vesileyle, İslam ümmetinin kapsamlı projesi kapsamında, Suriye’de bu aşamada atılması gerektiğine inandığımız bazı hayati adımları sizlerle paylaşıyoruz:

1- Devletin laik anayasasının tamamen iptal edildiğini güçlü bir şekilde ilan etmek ve yalnızca anayasa değişikliği ya da revizyonu ile yetinmeyi kabul etmemek... Yerine, tüm maddeleri İslam akidesinden türeyen ve şer’i kaynaklardan (Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas) çıkarılan yeni bir anayasa koymak ve hayatın her alanında şer’i hükümlerin uygulanmaya başlanacağını ilan etmek. Hizb-ut Tahrir, şer’i delillere dayalı bir anayasa taslağı hazırlamış olup, bu taslak Allah’ın izniyle uygulanmaya hazırdır, İslami hayatı yeniden başlatmanın ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sözünü hayata geçirmenin sigortasıdır:

ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ“Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.”

أَلَا إِنَّ عُقْرَ دَارِ الْمُؤْمِنِينَ الشَّامُ“Dikkat edin, müminlerin yurdu Şam’dır”

2- Suriye’de devletin şeklinin Hilafet olduğunu ilan etmek. Suriye’deki yönetim sistemi, dört temel ilke üzerine kurulu olduğu zaman ancak İslami bir yönetim olacaktır: Egemenlik, ümmete değil, şeriata aittir; otorite ümmete aittir. Bir halife naspetmek Müslümanlara farzdır, şeri hükümler benimseme yetkisi sadece Halifeye aittir. Anayasayı ve diğer yasaları oluşturma görevi de onun sorumluluğundadır.

3- Vakit kaybetmeden hemen, ülkeyi savunacak ve çekirdeğini dürüst mücahitlerin oluşturacağı güçlü bir ordu inşa etmeye koyulmak; ülkedeki Rus ve Amerikan askeri üslerini kapatmak ve onları ülkeden kovmak; Müslüman ülkelerle sınırları açmak; Yahudi varlığı ile cihat kapısının tüm Müslümanlar için ardına kadar açık olduğunu ilan etmek; Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Yahudiler hakkındaki müjdesini gerçekleştirmek:

تُقَاتِلُكُمُ الْيَهُودُ فَتُسَلَّطُونَ عَلَيْهِمْ“Yahudiler sizinle savaşacaktır! Fakat neticede siz onlara musallat kılınacaksınız!”

4- İslam’ın güdüm kültürü temelinde işi, casusluk ve baskı yapmak olmayan, insanların onurunu zedelemeyen, aksine ülke ve toplumun güvenliğini casuslardan, yabancı devletlerin ajanlarından, sabotajcılardan, suçlulardan ve şüpheli kişilerden koruyan, devletin vatandaşlarının -ister Müslüman ister gayrimüslim olsun- güvenlik ve huzur içinde yaşamasını sağlayan güçlü bir iç güvenlik aygıtı inşa etmek.

5- Özel olarak Kürt ve genel olarak Arap olmayan Müslümanlara, İslam’ın potasında eriyen tek bir ümmet olduğumuzu, milliyetlerin veya ırkların bizi bölemeyeceğini vurgulayan güdücü bir çağrıda bulunmak; ayrılıkçı partiler tarafından kullanılan kötülüğe giden tüm yolları kapatmak; bu partileri Batı ülkeleriyle ilişkilerini kesmeye davet etmek.

6- İslam, vatandaşlık bağı taşıyan her bireyin devlete ve yönetim sistemine bağlılığını şart koşar. Bu vatandaşlık, Müslüman ya da gayrimüslim fark etmeksizin Dar’ul İslam ve İslam Devleti sınırları içinde daimî ikamet eden herkesi kapsar. Devletin, vatandaşlar arasında yönetim ve işlerin güdümü noktasında ayrım yapması kesinlikle caiz değil... Bu nedenle İslam’da, Batı’nın “azınlıkların korunması” olarak adlandırdığı bir kavrama yer yoktur ve azınlık hakları tuzağına düşülmesi caiz değildir. Çünkü Batı, bu çağrılarla ayrılıkçı eğilimleri ve çoğunluk ile azınlık olarak adlandırdığı kesimler arasındaki çatışmayı körüklemek ve azınlıkları savunma bahanesiyle devletin iç işlerine müdahale etmek istemektedir.

7- Devlet, Müslüman ya da gayrimüslim fark etmeksizin İslami vatandaşlığa sahip olan herkese şu şekilde İslam şeriatını uygulamaya başlar:

A- İslami hükümlerin tamamı, Müslümanlar üzerine hiçbir istisna olmaksızın infaz edilir.

B- Gayri-Müslimler inançlarında ve ibadetlerinde, genel nizamlar çerçevesinde serbesttirler.

C- İslam’dan kendileri irtidat edenlere mürtet hükmü infaz edilir. Fakat Mürtetlerin, Gayri-Müslim olarak doğan çocuklarına, Müşrik ya da Ehli Kitap olmalarına binaen, bulundukları hâl üzere Gayri-Müslim gibi muamele edilir.

D- Gayri-Müslimler, yiyecekleri ve giyecekleri hususunda şer’î hükümlerin izin verdiği ölçüde kendi dinlerine göre muamele görürler.

E- Evlenme ve boşanma işleri; Gayri-Müslimler arasında kendi dinlerine göre, Müslümanlar ile Gayrimüslimler arasında ise İslami hükümlere göre yapılır.

F- Devlet diğer şer’î hükümleri ve muamelat, ukubat, beyyinât, yönetim nizamı, iktisat nizamı ve benzeri bütün İslami Şeriat unsurlarını herkese infaz eder. Bunlar hem Müslümanlara hem de Gayrimüslimlere aynı şekilde infaz edilir. Yine bunlar, ahit (anlaşmalılar) ve eman (güvence) verilenler ile birlikte İslâmî Sulta altındaki herkese de infaz edilir.

8- Düşen rejimin lider kadrolarından, üst düzey ordu komutanlarından, güvenlik aygıtlarından ve dönemin büyük suçlularından İslam ve Müslümanlara karşı suç işleyen herkesi, müminlerin yüreğine ferahlatacak şekilde adaletle yargılamak; onlardan gelebilecek herhangi bir komployu önlemeye çalışmak; düşen rejim unsurları ile bozguncuların, devlet kurumlarına, özellikle ordu, güvenlik birimleri ve yönetim mekanizmalarına sızmalarına karşı dikkatli olmak.

9- Başta Amerika ve İngiltere olmak üzere sömürgeci ülkelerin ve bu ülkelerle iş birliği yapan bölgesel rejimlerin istihbarat yetkilileriyle temasa geçen birey ve grupları suçlu ilan etmek; o ülkelerin ellerini kesmek; müdahalelerini önlemek; ülkedeki etkilerini yok etmek; sömürgeci ülkelerin, casus ve ajan devşirme yuvası haline gelen daimi elçilikler açmalarına izin vermemek; bu ülkelerle her türlü teması ihanet saymak!

10- Birleşmiş Milletler’den ayrılmak ve onun sömürgeci güçlerin bir maşası olduğunu, BM yoluyla halkların ve ulusların işlerine müdahale ettiklerini dünyaya duyurmak; sözde uluslararası hukukun meşruiyetten yoksun olduğunu vurgulamak; uluslararası hukuk ile uluslararası örf arasındaki ayrıma dikkat çekmek.

11- Devletin, başta petrol kaynakları olmak üzere kamu mülklerini doğrudan yönetmeye başlaması; yabancı şirketler ve sermayelerin bu kaynakları yatırım bahanesiyle sömürmesine izin vermemek; İslami sermayeyi çekmek ve onu ekonomik inşa sürecine angaje etmeye çalışmak; ekonomik durumu canlandırmak için halkın bu zenginliklerin gelirlerinden bizatihi faydalanmasını sağlamak; yabancı ülkelerin yardımlarına bel bağlamamak.

12- Gıda güvenliğini sağlamak için acil bir ekonomik plan geliştirmek; devletin egemen kararlarını etkileyebilecek herhangi bir ekonomik ambargoya karşı tarım sektörünü teşvik etmek; yerel sanayiyi desteklemek ve yerel sanayiyi savunma sanayi, elektronik ve dijital sanayi üzerine inşa etmek; gerekli avantajlar sunarak yurtdışına göç eden beyinleri geri çekmek.

13- Eğitim müfredatını ve politikasını hemen değiştirmek; her alanda inşa sürecini üstlenecek bilim adamları, düşünürler, doktorlar, mühendisler, teknisyenler yetiştirmek için eğitim müfredatını İslam kültürü temeli üzerine inşa etmek.

14- Medya organları ve medya politikalarını devlet düşüncesine, devletin İslam’a göre yönetim ve İslam’a davet hedeflerine hizmet edecek şekilde yönlendirmek; devletin halka hizmet işlerine ve işlerini İslam’ın hükümlerine göre düzenlemesine vurgu yapmak.

15- Yargı ve mahkemeleri İslami temele göre düzenlemeye başlamak; mahkemeleri, genel mahkemeler, hisbe mahkemeleri ve mezalim mahkemeleri şeklinde bölümlere ayırmak; hepsinde Hanif İslam şeriatı hükümlerine hüküm vermek.

İşte bunlar, Batı ve onun iş birlikçilerinin ve yardakçılarının oyunlarını bozmak, ümmeti onun baskı ve tahakkümünden kurtarmak, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurarak Allah’ın şeriatının uygulanmasını ve Allah’ın yönetiminin tesis edilmesini sağlamak için mutlaka izlenmesi gerektiğini düşündüğümüz yol haritasıdır ve atılması gereken önemli adımlardan bazılarıdır. Bu adımlar, Müslüman ülkelerdeki bir sistemin doğru mu yoksa batıl mı, dosdoğru mu yoksa eğri mi olduğunu, desteklenip desteklenmeyeceğini belirlemede bir ölçüttür.

Son olarak biz, bir kez daha vurgulamak istiyoruz ki, Hizb-ut Tahrir, ümmete hayatın her alanında şeriatı hâkim kılacak Hilafet Devleti Anayasa Taslağı sunmuştur. Maddeleri İslam akidesinden türetilmiş ve tamamı şer’i delillerden çıkarılmıştır. Biz, samimi devrimcileri, özellikle de aralarındaki güç ve kuvvet ehlini, bu projeyi incelemeye, benimsemeye ve Hizb-ut Tahrir’e nusret vermeye çağırıyoruz. Hizb, İslami hayatı yeniden başlatmak, Raşidi Hilafet’i kurmak, Müslümanların tüm topraklarını sömürgecilik boyunduruğundan kurtarmak, Beytülmakdis ve gasp edilmiş diğer İslam topraklarını özgürleştirmek, İslam davetini dünyaya taşımak, dünyayı küfür, zulüm ve despotluktan kurtarmak için bu anayasa taslağını uygulamaya başlayacaktır. Allah, tüm bunların dostudur ve bunları gerçekleştirmeye muktedirdir.

إِنَّ فِي هَذَا لَبَلَاغاً لِّقَوْمٍ عَابِدِينَ

“Şüphesiz bunda Allah’a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj vardır.” [Enbiya 106]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti


H. 9 Raceb 1446
M.  Perşembe, 09 Ocak 2025

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER