Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلَى شَرِيعَةٍ مِنَ الأَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ "Sonra seni (din) emrinden bir şeriat sahibi kıldık. Artık sen ona tabi ol, bilmeyenlerin hevalarına tabi olma." [Casiye 18]

Tunus'taki halkımızın son dönemdeki hareketlerini takip eden biri, açıkça Müslümanların bir yönde yöneticiler ile basın organlarının da başka bir yönde yürüdüğünü görecektir. Nitekim insanlardan büyük bir kalabalık, tekbirler ve tehliller getirip Resullullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in rayesi olan Ukab rayesini kaldırarak sokaklara dökülmüşler ve saf-temiz İslam akidesinden kaynaklanan Allah'ın şeriatıyla hükmedilmesi çağrısında bulunmuşlardır. Bunun üzerine basın organları ve yöneticiler, bu samimi duyguları çevrelemek ve bastırmak için komplolar kurmalarının yanı sıra basın ve siyasilerin konuşmaları, bu hareketleri marjinalleştirme, onu küçük görme ve Tunus halkını temsil etmeyen halk guruplarından oluşan küçük bir gurubun hareketlenmeleri şeklinde gösterme yönünde olmuştur. Yöneticilere gelince; onlardan laik olanlar, Müslümanların Rablerinin şeriatının tatbik edilmesiyle ilgili taleplerine karşı çıkarlarken onlardan İslamî karaktere sahip olduğunu iddia edenler ise hızla İslam'ın tatbik edilmesine çağırmanın "ülkenin (Batılı kafirin dini ve şeriatı olan) demokrasiye geçiş sürecini ifsat etmekle tehdit eden bir mesele olduğunu" dikkate alarak yeni anayasada İslam şeriatına işaret edilmesine karşı çıkacaklarına dair açıklamalarda bulunmuşlardır. Ayrıca onlardan bazıları, önceki anayasanın ilk bölümünü korumakla yetineceklerini söylemişlerdir ki o bölümde, (Allah'ın kulları için razı olduğu) şeriatın rolüne hiç bir işarette bulunulmaksızın devletin dininin İslam olduğu metni geçmektedir.

Müslümanların ardışık hareketlenmelerine dönük bu kasıtlı çarpıtmaya karşılık aşağıdaki gerçekleri açıklarız:

1- Tunus halkından olan Müslümanlar, diğer guruplar kapsamındaki küçük bir gurup değillerdir. Bilakis onlar, İslam'ı Kuzey Afrika ile Endülüs'e yaymak için bu tayyib ülkeden çıkan fatih sahabelerin ve mücahit komutanların torunları olan bu ülkenin halkıdırlar. Nitekim bugün, kafir Batılı kültürle boyanmış, sömürgeci kafirin kucaklarında yetişmiş, kendilerini Allah yolundan alıkoyan ve onu eğriltmek isteyenlerin ayakları altında aşağılık hizmetçiler yapmış az bir gurubun dışında yeniden İslam onların talepleri ve emelleri olmuştur.

2- İslam'ın tatbik edilmesi, sadece insanların ekseriyetinin onayının şart olduğu bir talep değildir. Bilakis o, onlara Muhammed [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'i Kur'an-il Kerim ve sünnet-il mutehhara ile gönderen, ona Allah'ın kendisine indirdiklerinin tamamını tatbik etmesini, onunla hükmetmesini ve hayatın işlerinden herhangi birinde ondan başkasıyla hükmetmemesini emreden insanların yaratıcısı ve maliki Allahuteala'nın bir farzıdır. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmuştur:

إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللّهُ"İnsanlar arasında, Allah'ın Sana gösterdiği şekilde yönetesin diye sana kitabı hak ile indirdik." [en-Nisâ 105]

Ayrıca onu, yani Muhammed [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'i, insanların hevasına tabi olmaktan ve Allah'ın indirdiklerinden başkasıyla hükmetmekten nehyederek insanların Allah'ın kendisine hak olarak indirdiği şeylerin bazıları hakkında fitneye düşürmesi hususunda da onu uyarmıştır. Zira Allahuteala, şöyle buyurmuştur:

وَأَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِنًا عَلَيْهِ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ عَمَّا جَاءَكَ مِنَ الْحَقِّ "Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve ona müheymin olmak üzere hak olarak kitabı (Kur'an'ı) gönderdik. Onların aralarında Allah'ın indirdikleri ile hükmet! Sakın onların hevalarına tabi olma." [el-Mâide 48]

Ve Celle Şe'nuhu şöyle buyurmuştur:

وَأَنِ احْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَن يَفْتِنُوكَ عَن بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللّهُ إِلَيْكَ Aralarında Allah'ın indirdikleri ile hükmet! Onların hevalarına tabi olma ve Allah'ın Sana indirdiklerinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın! [el-Mâide 49]

Doğal olarak Allah'ın, Resulüne olan hitabının ümmeti için de bir hitap olduğu bilinmektedir. Ayrıca Allah'ın indirdikleriyle hükmetmek, resule vacip olduğu gibi bütün Müslümanlara da vaciptir. Nitekim Allah Müslümanlara, subutu ve delaleti katî olan Kur'an'ın açıkladığı şekilde Allah'ın indirdikleriyle hükmetmelerini emretmiş ve Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenleri de ya kafir ya zalim yada kafir saymıştır. Zira O, şöyle buyurmuştur:

وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ "Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir." [Maide 44]

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ "Her kim Allah'ın indirdikleri ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin tâ kendileridir." [el-Mâide 45]

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ "Her kim Allah'ın indirdikleri ile hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendileridir." [el-Mâ'ide 47]

Dolayısıyla iman, Allah'ın Resulüne indirdikleriyle hükmetmekle irtibatlandırılmıştır:

فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ "Hayır! Rabbine ant olsun ki onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem kılmadıkça iman etmiş olmazlar!" [en-Nîsâ 65]

Nitekim Müslümanlara, Allah ve Resulünün hükmüne tam bir teslimiyetle teslim olmalarını ve içlerinde İslam ile hükmedilmesine dönük hiçbir sıkıntını duymamalarını vacip kılmıştır. Zira O, şöyle buyurmuştur:

ثُمَّ لاَ يَجِدُوا فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا "Sonra içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyet ile teslim olmadıkça..." [en-Nîsâ 65]

Ve şöyle buyurmuştur:

وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ "Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın!" [el-Mâide 49 50]

Yani az bir kısmından ve herhangi yakın bir zamana kadar olsa bile demektir.

3- Allah'ın kitabı ile kerim Nebisi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in sünnetinin yok sayıldığını açıklayan 1959 anayasasının birinci maddesinin onaylanması, açık ve net bir şekilde yöneticiler ile kurucu meclis içerisindeki yetkililerin, Burgiba ve ondan sonraki Bin Ali'nin helak olmuş çizgisinde yürüdüklerine delalet etmektedir ki onlar; İslam'ı hayattan açıkça ayırdığı halde devletin dininin İslam olduğu şeklinde insanları aldatmışlar ve Müslümanların bir kez daha küfür hükümlerine boyun eğdirilmesinde ve sömürgeci kafirin kolayca kontrol etmesi için Müslümanların ülkelerinin diğer Müslüman ülkelerden ayrı olarak kalmaya terk edilmesinde ısrar etmişlerdir.

Bu bağlamda Müslümanların Allah'ın şeriatıyla hükmedilmesi çağrılarına karşı çıkanlara şu hatırlatmaları ve nasihatleri yöneltiriz: Sizler Müslümansınız. O halde samimi bir şekilde Allah'a tövbe ediniz, Kur'an'a açıkça aykırı olan bu ifadelerden vazgeçiniz, kelime oyunu yapmaksızın insanlara hakkı açıklayınız, hevalarınızdan ve insan ile Cin Şeytanlarının sizlere verdiği vesveseleri terk ediniz, Bin Ali'den vazgeçtiği gibi kullandıktan sonra tereddüt etmeksizin sizlerden de vazgeçecek olan kafir Batı'nın arkasında solumak yerine Rabbinizi razı etmek için çalışınız. Şimdi sizlere, Rabbimizin Nebisi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e kavmine okumasını emrettiği ayeti okuyacağız. Zira Celle ve Alâ şöyle buyurmuştur:

وَٱتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ ٱلَّذِيۤ آتَيْنَاهُ آيَاتِنَا فَٱنْسَلَخَ مِنْهَا فَأَتْبَعَهُ ٱلشَّيْطَانُ فَكَانَ مِنَ ٱلْغَاوِينَ وَلَوْ شِئْنَا لَرَفَعْنَاهُ بِهَا وَلَـٰكِنَّهُ أَخْلَدَ إِلَى ٱلأَرْضِ وَٱتَّبَعَ هَوَاهُ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ ٱلْكَلْبِ إِن تَحْمِلْ عَلَيْهِ يَلْهَثْ أَوْ تَتْرُكْهُ يَلْهَث ذّٰلِكَ مَثَلُ ٱلْقَوْمِ ٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا فَٱقْصُصِ ٱلْقَصَصَ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ "Onlara (yahudilere), kendisine ayetlerimizden verdiğimiz ve fakat onlardan sıyrılıp çıkan, o yüzden de şeytanın takibine uğrayan ve sonunda azgınlardan olan kimsenin haberini oku. Dileseydik elbette onu bu ayetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevasının peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte ayetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; umulur ki düşünürler." [Âraf 175-176]

فَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَمَا سَأَلْتُكُمْ مِّنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِىَ إِلاَّ عَلَى ٱللَّهِ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ ٱلْمُسْلِمِينَ "Eğer yüz çeviriyorsanız, zaten ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim Allah'tan başkasına ait değildir ve bana müslümanlardan olmam emrolundu." [Yunus 72]

İnsanları, hak bir davete, yani sadece İslam'ın tatbik edilmesine davete davet eden faziletli alimlere de deriz ki:

Sizler, Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in varisleri ve onun dininin emanetçilerisiniz. Nitekim Allah sizden, insanlara hakkın açıklanması hususunda söz almıştır. O halde onu gizlemeyiniz. Zira sizler çok iyi biliyorsunuz ki; İslam'ı hayat alanına geri döndürmek, şeriatın yasama kaynaklarından yada esasî kaynaktan bir kaynak olduğu şeklinde geçen metinde insanı yasa koyucu kılan anayasa maddesinin konulmasıyla olmaz. Bilakis İslam'ın geri dönmesi, azim Kur'an'ı ve kerim Nebimiz [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in sünnetini anayasa ve tüm kanunların tek kaynağı kılan bir devletle mümkündür. İyi biliniz ki sizin yardımcınız Allah'tır ve sizlerden niyetlerinde samimi ve kararlarında sağlıklı olanları da asla terk etmeyeceklerdir. O halde siz Allah'a yardım ediniz ki Allah ta size yardım etsin ve ayaklarınızı sabit kılsın. Yine iyi biliniz ki Müşrikler kerih görseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. O halde Allah'ın şu nitelemesinin intibak ettiği kullarından olunuz:

الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ "Bir kısım insanlar onlara (müminlere); "Düşmanlarınız olan insanlar size karşı (bir ordu ile) toplandılar, aman sakının onlardan!" dediklerinde bu, onların imanlarını daha da arttırdı ve "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!" dediler." [Âl-i ‘İmrân 173]

Ey Faziletliler:

Bizler Hizb-ut Tahrir olarak, içeride Allah'ın şeriatını tatbik edecek ve [لا إله إلاّ الله] rayesini davet ve cihat yoluyla dünyaya taşıyacak sadece Allah için olan devletin kurulmasının Müslümanların hayati bir meselesi olduğunu idrak ettiğimizden, kafirlerin ve ajanlarının tüm tuzaklarına rağmen yarım asırdır bu devleti kurmak için çalışmaktayız. Dolayısıyla bizler, hem kendimizin hem de sizlerin hayrını istediğimiz gibi İslam'ı insanlar arasında tek düzenleyici kılan davete katılmanızı da istiyoruz. Yine bu mübarek daveti, anayasası kitap ve sünnetten alınmış olmasının yanı sıra egemenliğin sadece alemlerin Rabbine ait olduğu bir devlet olan Hilafet'in kurulmasına davet şeklinde tamamlamanızı istiyoruz. Zira bu azim farzı eda etmeye sizler daha layıksınız. Dolayısıyla samimi ve muttaki bir alim, bu hususta daha hak sahibidir. Ayrıca sizlerden, Allah'ın nusreti, fazlı ve nimeti sayesinde İslam'ın eksiksiz kamil bir şekilde uygulanacağı bir devlet nasip etmesine kadar bu hayır için çalışmak üzere bizlere katılmaya devam etmenizi talep ediyoruz.

Ey Müslümanlar! Ey Ukbe'nin, Tarık'ın ve İbn-u Ziyad'ın Torunları! Sizlere gelince:

Tekbirleriniz ve Resulullah'ın rayesini yükseltmeniz azim bir ameldir. Allahuteala'dan bunu, hasanet mizanınıza yazmasını temenni ediyoruz. Zira bu, Hilafet Devletinizi yıkan, varlığınızı elli küsur parçaya bölen, ardında da başınıza sizleri zulüm ve baskıyla yönetecek ajan yöneticiler diken sömürgeci kafirin yüzüne vurulmuş bir tokat mesabesinde olmuştur. Dolayısıyla tekbirleriniz, İslam'ın vicdanlarınızın derinliklerine kadar kök saldığının bir göstergesi olup tekbirleriniz, telbiyeleriniz ve her defasında alemlerin Rabbinin şeriatının nusret bulmasına dönük nidalarınız, kesinlikle artık onun zamanının geldiğini göstermektedir. Dolayısıyla da bu davetimiz, ciddi olup bir şaka değildir. Bu nedenle faaliyetlerinize ve sloganlarınıza, şeriatın tatbik edilmesine dönük sahih şeri anlayışın egemen olması için çalışınız ve Rabbinizin sizin için razı olduğu köklü çözümün alternatifini kabul etmeyiniz ki böylece İslam, eksiksiz kamil bir şekilde tatbik edilsin ve yöneticisi de; bütün Müslümanları Allah'ın dini üzere bir araya getirecek, onları Allah'ın hükümleriyle gözetecek, Müslümanları Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, إنّما الإمام جنة يقاتل من ورائه ويتقى به "İmam [Halife] bir kalkandır onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur." Buyurduğu şekilde koruyacak, Müslümanlarla birlikte ve onlarla beraber gerek kendi ülkelerini gerekse bütün Müslüman ülkeleri sömürgeci kafirin pisliğinden temizleyecek olan Halife olsun.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ (4) بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ "İşte o gün, müminler de Allah'ın nusretiyle, zaferiyle ferahlayacaklardır. Allah dilediğine nusret, zafer verir. O, Azîz'dir, Rahîm'dir." [er-Rûm 4-5]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tunus Vilayeti


H. 7 Cumâde’l Ûlâ 1433
M.  Cuma, 30 Mart 2012

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER