Perşembe, 19 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Hizb-ut Tahrir’den Adalet ve İnsan Hakları Bakanı’na Açık Mektup

Konu: Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Üyelerine Yönelik Tutuklanmalarının Artması

Es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh

Bu dilekçeyi size, mahkemelerdeki cumhuriyet savcılarının Hizb-ut Tahrir üyelerini defalarca tutuklamalarından şikayetçi olmak için yazıyoruz. Bu amaçla size sadece aşağıdaki gerçekleri hatırlatmak isteriz:

Birincisi: Bildiğiniz gibi Hizb-ut Tahrir, ideolojisi İslam olan siyasi bir partidir ve Esasi Kanunu’nda da belirttiği gibi Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak ve İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışır. Bu amaca ulaşmak için fikri mücadele ve siyasi çatışma yürütüyor, hiçbir maddi eylemde bulunmaz ve hatta şeran haram nedeniyle şiddete başvurmayı veya dış destek aramayı suç sayar.

İkincisi: Hizb-ut Tahrir, devrimden önce 1983’ten 2010’a kadar pek çok haksız yargılamalara maruz kalmıştır. Üyeleri askeri cezalar hariç “ruhsatsız bir derneğe üye olmak” suçundan bir ila iki yıl arasında hapis cezasına çarptırılmışlardır.

Üçüncüsü: Devrimden sonra Hizb-ut Tahrir’in hüküm giymiş üyeleri genel aftan yararlandılar ve medeni haklarını geri aldılar. Parti ayrıca, siyasi partilerin örgütlenmesine ilişkin 24 Eylül 2011 tarihli ve 87 sayılı Kararname ışığında yasal çalışma izni almıştır. Ancak üyeleri yine de güvenlik soruşturmalarına ve sürekli keyfi tutuklamalara maruz kalmışlardır. Araştırma dosyasından sorumlu cumhuriyet savcısı hızla bu tutuklamaları bir sonuca bağlamıştır.

Dördüncüsü: 25 Temmuz 2021’den sonra durum artık polis uygulamalarıyla sınırlı kalmamış, cumhuriyet savcıları, adli ehliyetlerine rağmen olumsuz rol oynamışlar ve hatta çoğu zaman bu rastgele uygulamalara yeltenmişlerdir, dahası bazı savcılar araştırma raporlarını terör mahkemesine sevk etmişlerdir. Bu, Hizb-ut Tahrir’in faaliyetlerini kuşatmaya, çevrelemeye ve üyelerini sindirmeye çalışan bir ceza politikası için tehlikeli bir dönüm noktasıdır.

Beşincisi: Bu ceza politikasının dönüşümünü gözler önüne seren tehlikeli bir gelişme yaşandı. Hizb-ut Tahrir’in Kalibe bölgesindeki yerel ofisi başkanı Adil El Ensari, tutuklanarak Nabeul Asliye Mahkemesi’ndeki (23/1846 sayılı dava dosyası) üçüncü ceza dairesine sevk edildi. Savunma hakkı tanınmadı ve avukat atanması için erteleme talebi reddedildi ve doğrudan “olağanüstü yasayı ihlal etmek ve kamu düzenini bozacak bildiriler dağıtmak” suçundan 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve infazı hemen yürürlüğe girdi.

Altıncısı: Nabeul İstinaf Mahkemesi’nin kısmen bozduğu, bildiri dağıtmak suçundan üç ay hapis cezasını onadığı bu haksız yargı kararı (1363 sayılı Temyiz Kararının özü), benimsenen ceza politikasının açıkça çürümüşlüğünü gözler önüne sermektedir. Ceza politikası, devrimin getirdiği yargının bağımsızlığını ve ülke yasalarının onayladığı temel haklara saygı kazanımlarını -söylendiği gibi -özellikle de siyasi partilerin örgütlenmesine ilişkin kararnameyi ayaklar altına almıştır. Bilindiği gibi bu durum, daha yumuşak ve daha az sert mahkûmiyet kararlarıyla partinin aktif üyelerine karşı tekrarlanmaktadır.

Yedincisi: Salt siyasi faaliyetin suç sayılmasına karar veren ve siyasi açıklamaları “kamu düzenini bozan bildiriler” olarak gören bu yeni yargısal yaklaşım, denetleme sorumluluğunu üstlendiğiniz yargının itibarını ciddi şekilde zedeleyecek ve herkes tarafından hor görülmeye maruz kalacaktır, çünkü asgari bağımsızlık standartlarını göz ardı etmiş ve haksız siyasi dayatmalara boyun eğerek halen yürürlükte olan insan hakları metinlerini ihlal etmiştir. Yoksa kanunlar çiğnenmek için mi yapılmaktadır?

Sekizincisi: Ülkemizdeki yargı sisteminin başarısızlığını ve asgari bağımsızlık ve tarafsızlık standartların ihmal edildiğini gözler önüne serdiğimiz bu eleştirilerimizde, yargının ancak İslami hukuk sistemi ve İslam’a dayalı bir Raşidi yönetim çerçevesinde bağımsız ve adil olabileceğine inanıyoruz. Raşidi yönetim, zalim ve zorbaya boyun eğmez ya da iltimas geçmek nedir bilmez. Çünkü Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ للهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلَّا تَعْدِلُوا اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللهَ إِنَّ اللهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” [Maide 8]

وَزِنُواْ بِالقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً“İyilikle tartın; bu daha iyidir ve daha iyi yorumlanmıştır.” [İsrâ 35]

Bu bizim size bir bildirimizdir, umarız anlar ve dinlersiniz

Ve’s Selamu Aleykum

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tunus Vilayeti


H. 12 Zilka’de 1444
M.  Perşembe, 01 Haziran 2023

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER