بسم الله الرحمن الرحيم
Yahudi Varlığı'nın Bu Vahşî Katliamına Sömürgeci Kâfirlerin Uşak Yöneticileri Değil Ancak Râşidi Hilâfet Devleti Son Verir
27 Aralık 2008 Cumartesi günü, metamorfoz Yahudi varlığı çetesi, bütün dünyanın gözü önünde güpe gündüz Gazze'ye vahşîce saldırarak geçmişteki cürümlerine bir yenisini daha ekledi. Ortalığı adeta ceset tarlasına ve kan gölüne çeviren bu vahşî saldırı sonucunda, 42'si çocuk 385 kişi şehit oldu ve 1750'den fazla kişi yaralandı. Bu vahşî saldırının, Yahudi varlığı Başbakanı Ehud Olmert'in bir hafta önce Amerika üzerinden Türkiye'yi ziyaret etmesinin akabinde yapılmış olması gayet manidardır!
Daha bir hafta önce Amerikan beslemesi bu Yahudi varlığının Başbakanın ellerini sıkarak onunla hem-dem olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Yahudi varlığı'nın Gazze şeridine düzenlediği saldırıyı çok üzücü bulduğunu ifâde edip, "Son olayı sorumsuzluk olarak görüyorum." diyerek kıytırık bir tepki vermesi doğrusu düşündürücüdür. Başbakan Erdoğan'ın ise, "Olmert'i aramaya gerek duymuyorum." deyip devreye girmesi için Birleşmiş Milletleri araması kelimenin tam anlamıyla siyasi bir intihardır! Zîra Birleşmiş Milletler Örgütü, olaya ilişkin yaptığı açıklamada bu saldırının sorumlusunun Hamas olduğunu ifâde ederek bu vahşî saldırıyı kınamaya bile gerek duymamıştır. Kaldı ki Birleşmiş Milletler Örgütü'nün ne halt olduğunu yani Sömürgeci Kâfirlerin özellikle Müslümanlara yönelik politikalarının bir vasıtası olduğunu sağır sultan bile duymuştur. Bunun böyle olduğunu görmezlikten ve duymazlıktan gelen bu yöneticilere yazıklar olsun! Böyle yöneticiler olmaz olsun, Allah onları katletsin, kahretsin! Nasıl da döndürülüyorlar!
Türkiye yöneticilerinin, Yahudi varlığı'nın yaptığı bu saldırılara karşı, kışlalarda ellerine pranga vurulmuşçasına bekletilen ordumuzu, vahşî Yahudi varlığının üzerine gönderip varlığını yok etmek olması gerekirken, bu olayın üzücü olduğunu söyleyerek bu katliamı destekleyen Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ni aramalarıyla kâfirin ekmeğine yağ sürmüşler ve azim ecdatları Salâhaddin Eyyubi ile Halife II. Abdulhamid'in ekinlerini helak etmişlerdir. Zahirdir ki bu yöneticiler; stratejik ortakları gasıp Yahudi varlığını ve efendisi Amerika'yı incitmemeyi, Filistin'deki Müslüman kardeşlerimizin kanlarına tercih etmişlerdir. Damarlarında bir damla kan olsaydı, en azından Yahudi varlığı ile olan tüm siyasi ve askerî ilişkilerini derhal keserler ve elçiliğini kapatırlardı.
Ey Türkiye'deki Müslümanlar!
Artık bıçak kemiğe dayanmış ve kıytırık tepkileriyle bu aşağılık Yahudi varlığının, Filistin'deki Müslümanlara vahşîce saldırmasına cesâret veren bu uşak yöneticileri alaşağı etmenin zamanı gelmiştir. Bunun yolu ise, sadece meydanlara dökülerek bu vahşî saldırıya karşı nefret duygularınızı dile getirip ardından hiçbir şey olmamışçasına evlerinize çekilmeniz değildir. Bilakis bunun yolu, Sömürgeci Kâfirlerin Müslümanların kalbine zehirli bir hançer olarak sapladığı bu metamorfoz Yahudi varlığını kökünden söküp atacak, Yahudilere şeytanın vesveselerini unutturacak İkinci Râşidi Hilâfet Devleti'ni kurmak üzere çalışan muhlis kardeşlerinizle birlikte çalışmaktır. O halde sizleri kendisi ile korunacağınız ve arkasında savaşacağınız bir Halîfe'yi çıkarmak amacıyla çalışan Hizb-ut Tahrir ile beraber çalışmaya davet ediyoruz.
إنما الإمام جنّة يقاتل من وراءه ويتقى به "İmâm [Halîfe] kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur."
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti
H. 4 Muharrem 1430
M. Çarşamba, 31 Aralık 2008