بسم الله الرحمن الرحيم
Müslümanlara Bir Mesaj
İslam Kardeşleri! [Allahu Subhânehu ve Te'alâ]'ya şeriatından dolayı ibadet ettik ki bu, ilme ve bilgiye gerek duymayan hiçbir şüphenin olmadığı bir husustur. Zira Müslümanlar arasında yaygın olan bir husus vardır ki süreklilik bakımından ibadet, salat, oruç ve hac olup sadece bunlar farzdır. Oysa gerçekte Allahu Subhânehu'nun dini, siyasettir, ekonomidir, içtimai hayattır, ibadetlerdir ve bunların hepsi de hak mizanında eşit olup birinin terk edilip diğerinin alınması caiz değildir. Mevzunun pratik yönüne gelince; dünya boyunca Müslümanlar, amellerin dışında ibadetleri almaya ve diğer ameller olmaksızın ibadetlerini şeri hükümlere göre disiplinize etmeye başlayınca bu onlara sıkıntılı ve zor bir hayat bırakmıştır. Evet, kafirler ve laik ekonomik küfür hükümleri, Müslümanların pratik hükümlere bağlanacakları bir alan bırakmamıştır. Bunun nedeni ise sadece nizamlarının hayat sahasından yok olması, dolayısıyla küfür karşısında durma ve bu hükümleri kendilerine uygulamasını engelleme takatlerinin azlığıdır. Madem ki durum budur o halde hatırlatmak, hatırlatmanın da ötesinde bizzat bu ümmeti yeryüzünde Hilafet'i kurarak bu dini tamamıyla benimsemeye ilzam etme, Hilafet öncesi ne yapılması gerektiği, hükümleri nasıl tatbik edeceğimiz ve Allah'ın şeriatına doğru nasıl seyredeceğimiz soruları noktasında kültürlenme ve bunlara şiddetle dikkat çekilmesi hususunda ısrar etmek kaçınılmazdır. O halde meselenin zor olduğunda hiçbir şüphe yoktur. Çünkü Allah'ın dini İslam, bir din ve devlet metodudur. Dolayısıyla şeri hükümler hayat nizamı olan Hilafet nizamından uzak bir şekilde infaz edilemez. Zira İslam şeriatı, mütekamil bir bütündür. Bu nedenle hem İslam hükümlerin bir bütün olarak alınması hem de İslam'ın külli ve kapsamlı bir şekilde hayatta ortaya çıkarılması için çalışılması kaçınılmazdır. Zira İslam, ne parçalanmayı ne de bölünmeyi kabul etmez. Bundan dolayı Müslümanlara vacip olan Rablerinin dinini hayat sahasında ortaya çıkarmak için dinleri hususunda kültürlenmeleri ve zihinlerini dolayısıyla amellerini ona ibadet etmeye odaklamalarıdır. Bu da pratik açıdan bir husus olup birer büyük devlet, dahası birer ideolojik devlete dönüşen milletlerin tamamı nezdinde böylesi bir şey çalışılmıştır. Zira gerek kapitalizm gerekse komünizm olsun bu halklar yönetimlerini terkiz ederek ideolojilerini ve devletlerini benimsemişlerdir. O halde insanlardan bir parça olarak bizlerin yönetimi nasıl olur da istikamet bulmaz. Bilakis istikamet bulacaktır ki o, şöyle buyuran Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdesidir:
ثم تكون خلافة على منهاج النبوة "Sonra Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafet olacaktır."
Ayrıca bu, Allahu [Subhânehu ve Te'alâ]'nın bir emridir:
وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ Aranızda Hayr'a [İslâm'a] dâvet eden, ma'rufu emreden ve münkerden nehyeden bir ümmet [siyâsî hizb] bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir! [Âl-i ‘İmrân 104]
Ey İnsanlar! Şüphesiz bu, hem dikkat çekilmesi hem de uğrunda çalışılması kaçınılmaz olan azim ve celil bir emirdir. Zira bu, Allahu [Subhânehu ve Te'alâ]'yı razı etmek olup bizler için dünyada ve ahirette bir kurtuluş ve her iki darın da izzetidir ki Allah'tan dikkatlerimizi ona çekmesini ve onun rızasını umarak bunun için çalışanlardan olmayı temenni ederiz.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Ukrayna
H. 29 Ramazan 1430
M. Pazar, 20 Eylül 2009