- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Krizlerden Uzak Bir Hayatın Garantörü Ancak İslam Nizamıdır
Haber:
“Dünya genelinde yaşanan ekonomik krizlere dikkat çekmek ve çözüm önerileri sunmak amacıyla İstanbul’da “İslam İktisat Konferansı” düzenlendi. Köklü Değişim tarafından düzenlenen konferansa birçok farklı İslam ülkelerinden konuşmacı ve misafirler katılım sağladı. Konferansta genel anlamda dünyada yaşanan, özelde ise İslam ülkelerinde yaşanan ekonomik, siyasi, kültürel krizlerin sebepleri ve çözüm önerileri ele alındı.” (https://ilkha.com/haber/92534/istanbulda-islam-iktisat-konferansi-duzenlendi)
Yorum:
Tarih 3 Mart 1924’ü gösterdiğinde İslam dinini hayata tatbik etmenin şeri metodu olan Hilafet, İngilizlerin ve yerli işbirlikçilerinin üstün(!) gayretleriyle kaldırılmıştı. Artık özelde Müslümanların genelde de insanlığın adaletle hükmeden, halkını gözetip kollayan, güven ve huzur dolu bir hayat standardı sağlayan devleti olmayacak bilakis adaletsizliğin, gözyaşlarının, açlıkların, acıların olduğu bir dünya var edecek olan beşeri ideolojiler, özelde de kapitalizm olacaktı.
Bugün yaşadığımız dünyada şahit olduğumuz, şahit olmakla kalmayıp iliklerimize kadar hissettiğimiz krizler namına ne varsa kuşku yok ki Kapitalizmin hâkimiyetinin izdüşümleridir. Kapitalist sistemin amentüleri ve kusurlarından kaynaklı olarak insanlığın üzerinde çok ciddi boyutlara varan yıkıcı etkileri olmuştur. Objektif bir nazarla bakıldığında kapitalizmin oluşturduğu büyük tahribatlar ve yıkımlar inkâr edilemez bir gerçektir. İçtimai olsun iktisadi olsun aklımıza gelebilecek her alanda krizler hâkim. Kısacası, hayatın her alanını krizler çepeçevre kuşatmış vaziyette. Kapitalizmin sömürü esasından kaynaklı olarak meydana gelen açlık şok edici boyutlardadır. Dünya açlık verileri, şaşırtıcı ve bir o kadar da ürperticidir. Kapitalizmin vahşi yüzünü belki de golf sahaları için dünyada bir günde tüketilen 660 bin tonu aşkın suyun, 4,7 milyar insanın günlük asgari su gereksinimine eşit olduğu öğrendiğimizde daha iyi anlıyoruz. Yine kapitalizmin fakiri daha çok fakir, zengini de daha çok zengin yapan zulüm ve sömürü sistemi olduğunu; dünyanın en zenginlerinden 8 milyarderin servetinin, dünya nüfusunun yaklaşık yarısının varlığına eşit olduğunu öğrendiğimizde daha iyi anlıyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her gün elli binden fazla insan yoksullukla ilgili nedenler yüzünden hayatını kaybediyor. İşte bu birkaç örnek bile Kapitalizmin insanlığı getirdiği noktayı ifade etmek adına yeterince projeksiyon tuttuğunu düşünüyorum.
Krizlerin nedenleri bağlamında birçok neden zikredilebilir. Ancak bu zikredilen, krizlerden kurtulabilmek adına gündem yapılan nedenlerin hepsi tali nedenler mesabesindedir. Çünkü hayatı kuşatan krizlerin temelinde yatan esasi unsur; hayat nizamı olan İslam dinini tatbiksel anlamda kaldırılmış olması ve İslam’ın dışında sistemlerin varlığıdır.
İliklere kadar hissedilen krizler, dünyayı sarıp sarmalayan kaoslar, kapitalizmin çöküşünün habercisidir. Sonu yaklaşan sömürü düzeninin işaret fişeğidir aslında… Kapitalizm düzeninin ahlak, iktisat, sosyal alanlardaki performans skalası; onun fasitliğini, genelde insanlara, özelde Müslümanlara asla mutluluk vermeyeceği gerçeğini çok net bir şekilde göstermektedir. Zulmün ve ifsadın kaynağından güveni ve istikrarlı bir hayatı oluşturmasını beklemek “balığın kavağa çıkmasını” beklemekten farklı değildir.
İslam’ın iktisat nizamı, içtimai nizamı ya da ceza hukuku; İslam’ın yönetim şekli olan Hilafet eliyle hayata tatbik edildiğinde kâfirlerin işleyen sömürü ve zulüm düzeni son bulacaktır. Bilakis fıtrata muvafakat sağlayan yegâne hayat nizamı olan İslam’ın Hilafet Devleti eliyle yeniden can bulmasıyla, insanlar üzerinde uygulanmasıyla zulümler yerini adalete, acılar yerini sevince, fakirlik ve yoksulluk yerini müreffeh bir yaşam standardına bırakacaktır. Yani İslam dini tatbiksel anlamda hayatta yeniden uygulanmaya başlandığında özelde Müslümanlar genelde tüm insanlık refah dolu bir hayata kavuşacaktır.
Krizlerin ve istikrarsızlığın son bulması için atılması gereken adım; zulmün kaynağı kapitalist sistemini hayat sahnesinden uzaklaştırmak ve yerine İslâm nizamı gölgesinde emin ve istikrarlı bir dünya vadeden Râşidî Hilâfet Devleti’ni ikame etmektir. Krizlerden uzak bir hayatın garantörü ancak İslam nizamıdır. Hz. Ömer Radiyallahu Anh’ın Şam’a girerken Ebu Ubeyde ibn Cerrah Radiyallahu Anh’a bunu şu veciz sözleriyle ifade etmişlerdir:
إِنَّا كُنَّا أَذَلَّ قَوْمٍ فَأَعَزَّنَا اللَّهُ بِالْإِسْلَامِ، فَمَهْمَا نَطْلُبُ الْعِزَّةَ بِغَيْرِ مَا أَعَزَّنَا اللَّهُ بِهِ أَذَلَّنَا اللَّهُ
“Bizler yeryüzünün en zelil kavmiydik de Allah bizi İslâm’la izzetlendirdi. Bu nedenle biz her ne zaman izzeti O’nun bizi izzetlendirdiği şeyden başka bir şeyde ararsak, Allah bizi zillete mahkûm eder.” (Hakim; Müstedrak)
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi adına
Abdullah İmamoğlu