- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
HABER-YORUM
(Tercüme)
Rohingya Trajedisi, İslam Hadaretinin Hayatta Kalma Savaşıdır
HABER:
Çocukların kafalarını kesme ve toplu katliam olayları, Rohingyalı Müslümanlara yapılan kasıtlı saldırılar yine haberlerin ana başlığı oldu. Dünya bu olayları izlerken bir anda Birleşmiş Milletler yaklaşmakta olan insani bir felaket konusunda uyarıda bulundu. Myanmar'daki rejimin ‘kavrulmuş toprak politikası’, rejimin geri çekileceğini öngörmemektedir.
YORUM:
Bugünlerde Müslümanlara karşı yapılan katliamlar dünya kamuoyunu etkilemezken, küresel medyanın dikkatinin odağının 60 kurban bırakan Harvey kasırgası olduğunu görmekteyiz. Hatta Myanmar'da binlerce Rohingyalı Müslümana karşı olan etnik temizlikten daha fazla dikkat çekti.
Myanmar'da devletin kendini savunmasının bir biçimi olarak masum Müslümanlara karşı saldırganlığı artık meşru oldu. Myanmar, terörizmle mücadele bahanesiyle Rohingya'ya yapılan acımasız zulmünü sürdürüyor. Myanmar devleti yaptığı bu katliamlarıyla Yahudi varlığını, Hindistan'ı, Rusya'yı ve Çin'i taklit etti. Savaşın hadaretlerin savaşı olduğunu iddia ederek kendi hadaretlerini korumak için savunmasız sivillere karşı aşırı askeri güç kullanımını kendisi için haklı bir neden saydı!!
Myanmar hükümetinin ‘kavrulmuş toprak politikası’, Dünyadaki Müslümanların öldürülmesi meselesinde başka bir örnek olarak Filistin, Keşmir, Çeçenistan ve Doğu Türkistan'daki katliamlar halkasına eklenebilir. Müslümanların kanlarının akıtılması elbette sadece küçük Müslüman toplulukların yaşadığı ülkelerle sınırlı değildir.
İslam’a karşı şiddetli bir küresel savaş yürütmekte olan Amerika liderliğindeki Batı, Afganistan ve Irak savaşları, Suriye ve Libya yıkımı, Pakistan ve Yemen’deki insansız hava araçlarıyla saldırılar ve Sudan'ın ayrılması, milyonlarca mağdurun ve çok sayıda yerinden yurdundan olmuş Müslümanın hayatını kaybettiği çatışmaların örneklerindendir.
Sanki Müslümanların düşmanlarının yaptıkları katliamları ve komploları yetmiyormuş gibi, İslam dünyasının yöneticileri ile Batılı efendileri arasındaki gizli iş birlikleri bu acıyı daha da artırmaktadır. Dünyanın dört bir köşesindeki Müslümanların hayatları göz ardı edilmek suretiyle bir anlamda yaralar üzerine tuz basılmaktadır. İslam ümmetine karşı bu savaş biçimi en tehlikeli ve ölümcüldür. İslam ümmeti bir yandan yöneticilerin zulmüne, diğer yandan Batı, Rusya ve Çin zulmüne karşı mücadele vermektedir. İslam ülkelerinin yöneticileri ile büyük güçler arasındaki alaka, Suriye'nin ve Yemen'in yok edilmesinde, insanların ve ülkenin taş üstünde taş kalmayacak şekilde imhasında da görülebiliyor.
İslam ümmetinin maruz kaldığı bu zulüm ve katliamlar ilk değildir. Haçlı Seferleri ve Moğolların İslam ülkelerinin geniş alanlarındaki işgali ile de Müslümanlara karşı eşi benzeri görülmemiş soykırım politikası yaşanmıştı. Haçlılar Kudüs'e saldırdıklarında Müslüman kanları nehirlere aktı, Moğollar Fırat nehrinin rengini kırmızıya çevirdi.
Haçlıların ve Moğolların gücü Müslümanların öldürülmesine ve ezilmesine sebep olan yegâne güç ve sebep değildi. Bunun yanında Müslümanların siyasi bölünmesi ve içerde de ihanete uğruyor olmalarıydı. Eyyubiler, Selçuklular ve Anadolu'daki Türk kabileleri arasındaki çatışmalar, Haçlılara, Moğollara ve Bizanslılara bölgedeki genişleme konusundaki isteklerini gerçekleştirmeleri için cesaretlendirmişti.
O dönem yaşanan bu korkunç durumdan kurtulmak için Haçlılardan, Bizanstan ya da Moğollardan yardım istenmedi. Aynı zamanda, İslam dünyasındaki diğer kâfirlerin yayılmasını önlemek için bu güçlerden herhangi birisiyle ittifak oluşturulması da istenmedi. Ancak çözüm, işgalci kâfir güçlerin sürülmesi için Mısır'daki Memluklerin Müslümanların saflarını birleştirmesiydi. Bu kâfir ordularının sürülmesi diğer düşman güçleri arasına korku sardı. Bu sayede o ülkede Müslümanlar üzerine uygulanan zulüm önlendi. Samimi bir liderlik altındaki siyasi birlik, sadece bir sorunu değil, aynı anda iki sorunu birden çözdü. Memluklerden sonra Osmanlılar Hilafet Devleti'nin liderliğinde, içerde ve dışarda Müslümanların kanını ve ırzlarını koruma görevini üzerine aldı.
Aynı şekilde, Myanmar ve başka yerlerde Müslümanlara yapılan katliamlara karşı köklü çözüm; büyük kâfir güçlerin İslam ülkelerine müdahalesini önlemek için yapılması gereken yalnızca Müslümanlar arasında siyasi birlikteliğin oluşturulmasıdır. Birleşmiş Milletlerden, Müslümanların kanlarını savunmak için müdahale etmesini talep etmenin hiçbir faydası olmayacağı gibi, bu suçlularla olan suç ortaklığının bir göstergesi sayılır.
Yapılması gereken ise, güçlü bir İslam ülkesinde ordunun içerisinde kuvvetli bir grubun ayağa kalkması ve otoriteyi güç ile ele geçirmesidir. Ve tek bir bayrak altında İslam beldelerini birleştirerek Nübüvvet Metodu üzere Râşidi Hilafet Devletini kurmasıdır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: «وَإِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ» “İmam (Halife) kalkandır, ümmet onun arkasında savaşır ve onunla korunur.”(Buhari)
Devlet kurulduktan sonra İslam hadaretiyle birlikte İslam'ın şafağı ortaya çıkar. Bu sayede güven ve emniyet tüm dünyada hâkim olur. Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur: ﴿وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ﴾“Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiyâ 107)
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına
AbdulMecid Biheti – Pakistan