Hizb-ut Tahrir dava taşıyıcısı olan Hamid ur Rahman Şerif, Kunduz vilayetinde çıkan yoğun çatışmanın ardından isabet eden bir füze nedeniyle 8 Ağustos’ta şehit düştü.

إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ“Şüphesiz biz Allah’tan geldik ve Allah’a döneceğiz.”^{[Bakara 155]}

İktisat Fakültesi mezunu olan Şerif, Hizb-ut Tahrir’in aktif dava taşıyıcılarından biriydi. Bıkmadan usanmadan Nübüvvet metodu üzere Hilafeti yeniden kurma çağrısında samimi fedakârlıklarda bulundu. Allah Subhânehu ve Teâlâ, şehadetini kabul etsin ve onu İslam’a nusret veren şehitlerle birlikte haşreylesin.

Afganistan’daki mevcut savaş, terörle mücadele kisvesi altında aslında İslam’a ve Müslümanlara karşı yürütülen yirmi yıllık ABD işgalinin bir sonucudur. Bu nedenle başlangıçtan itibaren ABD’nin Afganistan’daki stratejisi ve planı, ülkede istikrar ve barışı sağlamaktan ziyade bu coğrafyada Müslümanları ezmek ve İslam’ın değerleriyle mücadele etmekti.

Şüphesiz ABD, milyarlarca dolarlık harcamalarına rağmen Afganistan’da başarısız oldu. George W. Bush’tan Obama’ya, Trump’tan Joe Biden’a kadar hepsi hayal kırıklığına uğradı. Suriye, Irak, Yemen ve Libya gibi Afganistan’ın her sokağı ve banliyösündeki savaş alevleri, ABD’nin bu toprakları istikrarsızlaştırmaya yönelik niyetini ortaya koyuyor. Son yirmi yıldır ABD’ye güvenenler, işgalle işbirliği yapmanın sonuçlarını ve işgalin şu ana kadar halka ne yaptığını fark etmiş olmalılar. İşgal sadece savaş ve güvensizliği alevlendirmekle kalmadı, yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik ve göçü de büyük ölçüde artırdı. Daha da önemlisi ümmet arasında Batı değerlerini yaydı.

Şu an bile şiddetli çatışmalarda ve Amerikan B-52 bombardıman uçağının hava saldırılarında, her gün onlarca ve hatta yüzlerce masum insan ölüyor veya yaralanıyor. Buna ek olarak, günlük düzinelerce insan evlerinden ediliyor.

Siyasi liderler, etkili kişiler ve akademisyenler, 20 yıllık ABD ve Batı işgalinin Afganların ölümüne ve bu topraklarda savaş suçları işlenmesine yol açtığını unutmamalıdır. İşgal ve yardakçılarına karşı durun ki savaş, baskı ve sefalet yuvası olan bu yozlaşmış Batı sistemi, topraklarımızdan silinip gitsin. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir’in dava taşıyıcıları ile Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurmak için çalışın. Hilafet, Allah Subhânehu ve Teâlâ’yı razı eden, insanların canlarını, mallarını, onurlarını ve kutsallıklarını koruyan bir sistemdir. Hamid ur Rahman Şerif, amacı İslami hayatı yeniden başlatmak olan dava taşıyıcılarından biriydi. Afganistan’ın her yerinde binlerce insanın İslami hayatı yeniden başlatmak için mücadele ettiğini gördüğümüz gibi, gerçekten de dava taşıyıcıları her türlü fedakârlıkları yapmaktadır.

مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَ مَا بَدَّلُوا تَبْدِيلًا“Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.”^{[Ahzab 23]}