حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Almanca Konuşulan Ülkeler
Medya Bürosu
No: AL-BA-2024-MB-TR-04 |
H. 25 Cumâde’l Ûlâ 1446 M. Çarşamba, 27 Kasım 2024 |
Almanya, Kötülüğünü Gözler Önüne Seriyor
Birleşmiş Milletler’e üyeliğinden ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurucu anlaşmasını imzalamasından bu yana Almanya, kendisini uluslararası hukukun sadık bir destekçisi olarak lanse etti. Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ve Galant’a yönelik tutuklama kararına karşı Almanya’nın sergiledi tutum, uluslararası sistemin sözde kurallarının nasıl araçsallaştırıldığını ortaya koydu. Almanya, güvenilirliğini Siyonist çıkarlar adına feda etti.
21 Kasım 2024’te Uluslararası Ceza Mahkemesi, Yahudi varlığı Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Galant için tutuklama kararı çıkardı. Ön Daire, kararında, sanıkların savaş yöntemi olarak aç bırakma, öldürme ve zulüm gibi insanlık dışı suçları işlediğine dair yeterli nedenlerin bulunduğunu ifade etti. Roma Statüsü’nün 86. Maddesi’ne göre, Almanya Federal Cumhuriyeti, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde “tam iş birliği ve yardım” sağlamakla yükümlüdür. Uluslararası hukuk uzmanı Kai Ambos, yaptığı açıklamada, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin üyesi olan tüm ülkelerin Netanyahu ve diğer şahsı topraklarına girdiklerinde tutuklamak zorunda olduğunu söyledi. Bu yasa Vladimir Putin için nasıl geçerliyse, aynı şekilde Netanyahu için de geçerli. Aynı yasaya tabi oldukları için eşit muamele görmeliler,” dedi. Yargı sürecinin, silah tedarik operasyonları üzerinde etkili sonuçlara yol açabileceği belirtilmektedir. Almanya, Yahudi varlığına sağladığı silah desteğiyle bu tür suçların işlenmesine “dolaylı olarak katkıda bulunmuş” olabilir.
Federal hükümetin basın ofisi, 22 Kasım’da yaptığı açıklamada, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kararını “not ettiklerini” ve konuyla ilgili gelişmeleri takip ettiklerini bildirdi. Yerel düzeyde atılacak adımlar dikkatlice değerlendirilecek ve yalnızca Netanyahu ile Galant’ın Almanya topraklarına giriş yapması beklendiğinde ilave adımlar alınacaktır.” Hükümet, tutumunu Nazi Soykırımı (Holokost) ile ilişkilendirerek açıklamaktadır. Basın açıklamasında, Almanya Federal Cumhuriyeti’nin “Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni destekleyen ülkelerin başında gelmesine rağmen, tarihsel geçmişi nedeniyle “İsrail” ile özel bir bağa ve büyük bir sorumluluğa sahip olduğu” belirtilmiştir. Hristiyan Demokrat Birlik/Hristiyan Sosyal Birlik (CDU/CSU) bloğu, Alman parlamentosunda (Bundestag) yaptığı açıklamada, ““İsrail” Devleti’nin demokratik olarak seçilmiş bir başbakanının Almanya topraklarında tutuklanmasının düşünülemez olduğunu” belirtti. Öte yandan, Sosyal Demokrat Parti (SPD) parlamento grubunun dış politika sözcüsü Nils Schmid, “Netanyahu’nun tutuklanmasını önlemek için diplomasinin kullanılmasını ve “İsrail”de ya da ABD’de kendisiyle görüşülmesini” önerdi.
Almanya’nın bu tutumu, uluslararası hukuk ve uluslararası kurumların yalnızca bir araç olarak kullanıldığını bir kez daha ortaya koyuyor. Batılı ülkeler ve diğer büyük güçler, bu mekanizmaları yalnızca kendi çıkarlarına hizmet ettiği sürece devreye sokuyorlar. Geçtiğimiz yıl Almanya’nın eski Adalet Bakanı Marco Buschmann “Putin Almanya topraklarına girerse, Almanya onu tutuklamak ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne teslim etmekle yükümlüdür.” ifadelerini kullanmıştır. Bugün, hiçbir hükümet yetkilisinin benzer bir açıklama yapmaması, Alman yorumcular ve gazeteciler arasında “ikiyüzlülük ve çifte standart” eleştirilerinin gündeme gelmesine neden oldu.
Alman hükümetinin bu çifte standart yaklaşımını, baskıcı bir ulusal çıkar anlayışıyla gerekçelendirmesi, durumu daha da vahim hale getiriyor. Bir zamanlar, uluslararası hukukla uyumlu bir şekilde, “Nazi suçlarından tövbe eden modern Almanya” imajını inşa etmek için yararlı bir araç olarak kullanılan üst düzey ulusal çıkar mantığı, günümüzde giderek daha fazla mutlak bir ilke haline gelmiş ve her koşulda uygulanmaktadır. Bu durum, devletin itibarı ve gerçek ulusal çıkarları riske atılsa bile değişmemektedir.
Hizb-ut Tahrir, Alman hükümetini bu mantıksız tutumun ağır sonuçları konusunda bir kez daha uyarıyor. Almanya, Yahudi varlığının tarihe karışacağı yeni bir jeopolitik dönemin eşiğindedir ve yakında kurulacak olan Hilafet Devleti, siyasi, ekonomik, askeri ve ahlaki olarak Filistin’deki soykırımı destekleyen herkesi Allah’ın izniyle hesaba çekecektir!
أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ“Düşünmüyor musunuz?” [Secde 4]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Almanca Konuşulan Ülkeler Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: |