Yeni Zelanda’da korkunç bir trajedi yaşandı. Müslümanlar camilerde ve diğer yerlerde hunharca katledildi. Olaylar halen tazedir ancak bugüne kadar yaşananlar, bir ya da daha fazla Müslüman karşıtı aşırı sağ beyaz ırkın üstünlüğünü savunan kişilerin kasıtlı şekilde Müslüman nüfusu hedef alındığını gösteriyor.

Hizb-ut Tahrir / Avustralya aşağıdaki noktaları kamuoyunun dikkatine sunmak istiyor:

1- Her şeyden önce dualarımız kurbanlar ve onların sevdikleriyle birliktedir.

2- Müslüman karşıtı histeriler, Yeni Zelanda’da yeni bir fenomen değil. En son varyasyonu, Amerikan savaşına katılmayı kabul eden Yeni Zelanda ve diğer ülkelerdeki terörle mücadele versiyonudur. Terörle mücadele, özellikle ve yalnızca İslam’ı ve Müslümanları varoluşsal bir tehdit olarak konumlandıran bir kampanyadır. Bu tehdidi bastırma arzusu, İslam dünyasına yapılacak askeri macera için bir temel teşkil etmektedir.

3- Terörle mücadele bahanesiyle Müslüman karşıtı histeriler, yerel nüfusun radikalleşmesini sağladı, dolayısıyla bu ölçekte bir trajedi olası değil, kaçınılmazdı. Pek çok cephede Müslüman karşıtı histeri yürütülüyor. Bu histerinin en şiddetli tezahürleri, devlet aracılığıyla yurtdışında askeri macera, yurtiçinde de cezai önlemler şeklinde tezahür ediyor. Diğer zamanlarda sivillerden rollerini oynamaları istenir ve sonra da bugün yaşananlarda olduğu gibi bunun doğal sonucu olarak bazı olaylar cereyan edecektir.

Bütün bunlar terörle mücadelenin ve devlet tarafından inşa edilen Müslüman karşıtı temellerin kaçınılmaz sonucudur. Dolayısıyla uzak durmak istediği konularda bile bu temelleri yıkmak sadece devletin sorumluluğundadır. Yurtdışında devlet, bütün ülkeleri yakan ateşi tutuşturdu ve şimdi de çok korkunç bir şekilde yurtiçinde yanıyor.

Yeni Zelanda hükümetinin eli kanlıdır. Dolayısıyla timsah gözyaşına gerek yok. Sorumluluktan kaçamaz.