Başbakan Scott Morrison, Müslüman topluluğuna yönelik Ramazan ayının gelişini “kutlayan” bir açıklama yaptı. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, seleflerinin geleneğini devam ettirdi ve Müslümanları güvenlik çerçevesinden ele aldı.

Ramazan, İslami takvimdeki en kutsal aydır. Dünya çapında Müslümanlar, bir ay boyunca erdem, fedakârlık, hizmet ve ibadet yoluyla kendilerini Allah’a adarlar. Başbakan, bu çabanın doğruluğunu ve ondan gelen derin maneviyat anlayışını kabul etmek yerine bize şimdiye kadarki terörizm ve aşırılık tehdidini, Müslümanların bu tehditle mücadeledeki rolünü hatırlatmayı yeğledi.

Ayrıca bu ülkedeki Müslümanların kırılganlıklarını güçlendirme olanağı yakaladı. İnsanlığımızı sürekli doğrulamamız ve varlığımızı güvence altına almamız gerektiğini vurguladı.

Toplumdaki varlığımız doğru kavransaydı, tekrar tekrar vurgu yapılmasına gerek kalmayacaktı. Eğer varlığımız güvence altında olsaydı, düzenli bir hatırlatıcıya ihtiyaç duymayacaktı. Gerçek şu ki Başbakanın söyledikleri bunun tam tersini gösteriyor.

Kariyerlerini Müslümanları şeytanlaştırma üzerine inşa eden, yurtiçi ve yurtdışında Müslümanlara karşı ağır suçlar işleyen insanların Müslümanların varoluşsal haklarını tanımasına gerek yok.

Batı orduları İslami topraklardan def edildiğinde, sömürgeciliğin tüm ayak izleri kalıcı olarak ortadan kaldırıldığında ancak Müslümanlar mübarek Ramazan ayının tadına varacaklardır. Biz bu günü dört gözle bekliyoruz ve gerçekleşmesi için istek ve tutkuyla çalışıyoruz. Her ne kadar Başbakan, bu çabayı yok etmek için canhıraş savaşan seleflerini unutmamızı istese de.