Dakka Üniversitesi ile Hindistan-Bangladeş Vakfı tarafından ortaklaşa düzenlenen iki günlük "1. Hindistan-Bangladeş Yüksek Komiserleri 2014 Zirvesi" 14 Kasım 2014 tarihinde Dakka'da gerçekleşti. Zirve, Hindistan ile Bangladeş arasında ekonomik ve güvenlik işbirliğini güçlendirmenin bir parçası olarak düzenlendi. Dokuz maddelik "Dakka Deklarasyonu" Dakka ve Yeni Delhi'de görev yapmış eski üst düzey diplomatlar tarafından kabul edildi.

Aslında bu zirve kamuoyunu aldatmaya yönelik saçma bir zirvedir. Hindistan, Bangladeş halkı arasında hâkim olan yaygın Hint karşıtlığının bilincindedir. Uşak Hasina hükümeti ise efendisinin imajını düzeltmek için bu tür toplantılar düzenlemekle meşguldür. Bangladeş'te en büyük bölgesel düşmanımızın Hindistan olduğunu, ekonomik ve politik olarak Bangladeş'i boğmaya çalıştığını bilmeyen yoktur. Ancak biz, bu zirve katılımcıları arasında Hindistan ile Bangladeş arasındaki ikili ilişkileri dostane şekilde övenler olduğunu görüyoruz. Oysa biz biliyoruz ki son kırk iki yıldır bu ilişkiler her zaman avcı-av ilişkisi şeklinde olmuştur. Bangladeş'in bağımsızlığından beri Hindistan Sınır Güvenlik Kuvvetleri [BSF] binlerce Bangladeşli masum köylüleri öldürmüş, yüzlercesine tecavüz etti, hapse atıp işkence etmiştir. Tüm bunlara rağmen sözde dost devlet Hindistan, Bangladeş sınırı boyunca 3326 km'lik alanı neredeyse dünyanın en uzun jeopolitik dikenli telleri ile doldurmuştur. İki ülke arasındaki ticaret dengesizliği son mali yıl içinde rekor seviyede [5.6 milyar dolar] artmıştır. Öyle ki Bangladeş'in Hindistan pazarına ihracatı, kısıtlayıcı ithalat politikaları nedeniyle dibe vurmuştur. Hindistan sadece Bangladeş ekonomisine ve halkına ciddi zarar vermekle kalmamış aynı zamanda iğrenç Pilkhana katliamı yaparak savunma kuvvetlerimize karşı da büyük darbeler vurmuştur.

Hindistan'ın tüm bu suçlarına rağmen Hasina, bu gibi aldatıcı zirveler düzenleyerek ve Bangladeş halkını boyun eğdirmek için devam eden komplonun bir parçası olarak Hindistan Ulusal istihbarat ajansının Bangladeş'i ziyaret etmesine izin vererek efendisinin arzularını eğlendirmeye çok isteklidir. Hindistan istihbaratı ile bu tür güvenlik işbirliği yapılmasının birincil nedeninin mücahitler ile mücadele olmadığını, aksine terörle savaş kisvesi altında İslam'ın yükselişini önlemek olduğunu biliyoruz.

Hizb-ut Tahrir, Bangladeş Müslümanlarını Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafetin kurulması için samimiyetle çalışmaya davet eder. Çünkü sadece Hilafet Devleti, müşrik devlet tarafından işlenen her türlü zulmü sonlandırıp Hindistan'ı yeniden İslam toprağının bir parçası haline getirebilir. Sevban Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet etti:

عَنْ ثَوْبَانَ مَوْلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عِصَابَتَانِ مِنْ أُمَّتِي أَحْرَزَهُمَا اللَّهُ مِنْ النَّارِ عِصَابَةٌ تَغْزُو الْهِنْدَ وَعِصَابَةٌ تَكُونُ مَعَ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ عَلَيْهِمَا السَّلَام "Benim ümmetimden iki grup vardır ki Allah onları ateşten korumuştur. Savaş için Hindistan'a giden grup ve İsa ibn Meryem ile beraber olan gruptur."