Bangladeş’te yoksulluktan, Myanmar’da zulümden kaçan binlerce Müslüman, yerel ve uluslararası medyanın dikkatini çekti. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Bürosu bir süre önce yayımladığı bir raporda, bu yılın [2015] ilk çeyreğinde tahminen 25.000 kişinin tekneyle Myanmar ve Bangladeş’ten kaçtığını, bu geçen yıla oranla iki katı olduğunu söyledi. Hayatta kalanların aktardığına göre, iş ve barınak bulma umuduyla talihsiz Müslümanlar, Malezya’ya kaçmak için kaçakçıların güvensiz teknelerine biniyorlar. Birçoğu tekne ekipleri tarafından maruz kaldıkları açlık ve fiziksel istismar nedeniyle yolda ölüyor. Geri kalan göçmenler ise aylar, hatta yıllarca Tayland’ın korkunç orman kamplarında tutuluyor. Aileleri fidye vermeye zorlanıyor [yaklaşık 200.000 BDT] Aileleri tarafından para bulunamadığı için şanssız olanlar da Tayland’da insan ve seks kölesi olarak satılıyor.

Günlük rutin olarak masum Müslümanlara zulüm ve baskı yapılmaktadır. Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’insevgili ümmetinin çığlık ve serzenişine rağmen bizler, yöneticiler tarafından ihanete uğradıkları ve kaderlerine terk edildikleri için onları sadece çaresizce izlemek zorunda kalıyoruz! Sadece kendi bencil çıkarları ve insanlar pahasına Batılı efendilerine hizmet eden bu kukla yöneticilerin Batılı demokrasisinden sakınmanın zamanı gelmedi mi? Myanmar’da Budistlerin baskı ve zulmüne karşı barınak ve koruma için yalvaran Rohingyalı Müslümanlara sırtını dönen Şeyhe Hasina’yı unutmadık. Uzun süre önce biz, bu kuşkulu kapitalist yöneticileri tarihe gömmeli ve bunların yerine içtenlikle Hilafet için çalışan kişileri getirmeliydik. Dünya, yoksulluk nedeniyle ülkeden kaçan Bangladeşli yoksullar dramını uzaktan izlerken, zavallı Maliye Bakanı AMA Muhit de kişi başına düşen milli gelirin 1314 dolara yükselmesiyle Bangladeş’in mutlu bir ülke olduğunu iddia etti!

Ey Bangladeş Müslümanları!

Hizb-ut Tahrir, size bizim devam eden acı ve sefaletimizin Hilafetin yıkılmasının sonuçları olduğunu tekrar tekrar hatırlatmaktan asla bıkmayacaktır. Biz sizden şunu istiyoruz ki sorunlarla boğuşmak yerine çözüme odaklanın. Bizlere gayri İslami fikirleri dayatan bu kötü yöneticilere daha ne kadar sabredeceğiz? Biz, sizin Hizb-ut Tahrir ile çalışmanızı ve bizi desteklemenizi istiyoruz. Ki böylece bu baskıya bir son verelim ve Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya Kâbe’den daha değerli olan ümmetin bu kutsal hayatını koruyalım. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَا أَطْيَبَكِ وَأَطْيَبَ رِيحَكِ، مَا أَعْظَمَكِ وَأَعْظَمَ حُرْمَتَكِ، وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ، لَحُرْمَةُ الْمُؤْمِنِ أَعْظَمُ عِنْدَ اللَّهِ حُرْمَةً مِنْكِ مَالِهِ وَدَمِهِ وَأَنْ، نَظُنَّ بِهِ إِلَّا خَيْرًا“Sen ne güzelsin, kokun da ne hoştur. Sen ne kadar büyüksün, hürmetin de çok büyüktür. Muhammedin nefsi elinde olan Allah’a yemin olsun ki müminin hürmeti ve kıymeti senin kıymetinden daha büyüktür. Allah onun malını kanını haram kılmış ve bize mümin hakkında ancak hayır düşünmemizi emretmiştir.” ^{[İbn Mace]}