25 Nisan’da BBC, özel su şirketlerinin yoksullukları nedeniyle Kenyalı kadınları sık sık istismar ettiğini bildirdi. Mevcut hükümetler, su talebini karşılamıyor ve kontrolsüz özel kuruluşlar, hizmetleriyle pazar payını absorbe ediyorlar. Vicdansız özel su şirketlerinin kadınları taciz etmeye ve fiziksel saldırıda bulunmaya ahlaki hiçbir engel yoktur. Kadınlar, günlük birçok yolculuk yapmak zorunda kalıyor, bu da hayvani saldırılara maruz kalabilecekleri anlamına geliyor.

Haberde, birden fazla su satıcısı tarafından halka açık yerde saldırıya uğrayan bir kadının anlatısı yer aldı. Bu da erkeklerin, hiçbir yaptırımın olmamasından dolayı yapmak istediklerini özgürce yaptıklarını gösteriyor. Bu kadınlar üzerindeki toplumsal etkiler uzun vadelidir. Sadece maruz kaldıkları şiddetin travmasıyla değil, aynı zamanda uzun vadede büyük bir toplumsal yafta ile de yüzleşmek zorunda kalıyorlar. STK’lar ve benzerleri, trend hashtag’lerle yeni bir kamuoyu bilinçlendirme kampanyası başlattı, ancak etkisi minimaldir, evine su getirmek ve götürmekle yükümlü savunmasız kadınlar için güvenli bir koridor sağlamaz. Ailesi için bu hain görevi üstlenecek genç kızlardan daha çok endişe duyuluyor. Bir kadın, erkek değil de kadın su satıcılarına rastladığı için içinin rahat ettiğini bildirdi.

Temel bir hak olan su ihtiyacı yüzünden hayatınızın mahvolduğuna görmek, gülünçtür, hükümetin bir ihmalkârlığıdır. Kaynak zengini Afrika kıtasında su kıtlığının hiçbir izahatı olamaz. Afrika, Hilafet döneminde dünyanın gıda sepetiydi. Burada insanların ihtiyaçlarının bariz bir şekilde yanlış idare edilmesine odaklanılması gerekir. Su, hayattır ve bunun için birinin hayatını riske atması, hükümetin bölgedeki kadınların ve çocukların onuruyla ilgilenmediğini gösterir.

Su borçlarını ödeyecek paraları olmayan kadınlara bedenleriyle ödeten bu hukuksuz uygulamalar, Nübüvvet metodu üzere Hilafette olmayacak. Bu sadece Müslüman kadınlar için değil, tüm kadınlar için söz konusu. Ayrıca Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, İslam’ın ekonomi sisteminde su gibi insanlığın hayatta kalması için lazım olan kaynakların özel mülkiyet olamayacağını açıkladı. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

الْمُسْلِمُونَ شُرَكَاءُ فِي ثَلَاثٍ الْمَاءِ وَالْكَلَإِ وَالنَّارِ“Müslümanlar üç şeyde ortaktır: Su, mera ve ateş.” Ve ayrıca SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لَيْسَ لِابْنِ آدَمَ حَقٌّ فِي سِوَى هَذِهِ الْخِصَالِ بَيْتٌ يَسْكُنُهُ وَثَوْبٌ يُوَارِي عَوْرَتَهُ وَجِلْفُ الْخُبْزِ وَالْمَاءِ“Ademoğlunun şu üç şey dışında (temel) hakkı yoktur, ikamet edeceği bir ev, avretini örteceği bir elbise, katıksız ekmek ve su.”

Bu nedenle, sağlıklı bir yaşam için tüm vatandaşların güvenli ve temiz içme suyuna erişebilmesini sağlamak Halifenin görevidir. Bu basit gerçeklik şansa bırakılamaz. Şansa bırakılması, sözde “uygar laik kültürün” halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan ne kadar uzak olduğunu gösterir. İslam ümmetini, sahte özgürlük umutları vaat eden bu laik liberal sistemleri reddetmeye çağırıyoruz. Bu sistemler sadece acılarımızı artırır, insan olarak gerçek haklarımızı inkâr eder. Müslümanları Hilafetin geri dönüşünü desteklemeye çağırıyoruz. Hilafet, yoksul kadınları bu alçakça istismarlarından dolayı kirli para sahiplerine hak ettikleri cezayı verecektir.

İnşaAllah bu, yeryüzünde Allah’ın yönetimi olmadan yaşamanın ne kadar korkunç olduğunu anlattığımız son Ramazan olur.