Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Suriye-Ürdün-Irak sınırında bulunan Rukban kampından 4 ailenin daha ayrıldığını bildirdi. Basında, 14 aile ve 19 gencin geçen Nisan ayının başından bu yana rejimin kontrolündeki bölgelere gitmek üzere 6 grup halinde kamptan ayrıldığı yer aldı. Düzinelerce ailenin kamptan ayrılmaya hazırlandığı, “Maghaweir al-Thowra” grubundan güvenlik onayı bekledikleri aktarıldı.

Bu, Suriye rejiminin Suriye-Irak-Ürdün sınırında bulunan Rukban kampı üzerindeki ablukasını sıkılaştırmasının ardından geldi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, Suriye rejimi üst üste iki haftadır kampa abluka uyguluyor, temel ihtiyaç maddelerinin kampa girişini, yiyecek ve ilaç araçlarının kampa gelişini engelliyor. Bu yüzden satış noktalarında gıda tükendi, fiyatlar fırladı. Ayrıca ilaç ve yakıt neredeyse bitmek üzere.

Rukban kampında 10.000’den fazla yerinden edilen Suriyeli mülteci kalıyor. Yüzde 80’inin kadınlardan ve çocuklardan oluştuğu kampta yaşam koşulları gün geçtikçe daha da kötüleşiyor. Kamp sakinleri, rejim ve Rus güçlerinin rejimin kontrolündeki bölgelerden gelen tüccarların kampa gıda, ilaç ve çocuk sütü tedarik etmelerini engellemek için kontrol noktaları kurduğunu bildirdiler. Anadolu Ajansı, yerinden edilenlerin günlük ekmek ihtiyacını karşılamak için kamptaki fırınların hayvan yemi olan kepek maddesini kullandığını söyledi.

Suriye rejimi, kampı kapatmayı ve yerinden edilenleri tekrar zulme döndürmeyi başaramadı. Rejimin uyguladığı mevcut bu abluka ilk değil. Suriye rejimi, Ürdün rejiminin de desteğiyle kampı defalarca abluka altına aldı. Ürdün, sınırlarını savunmasız sivillere kapattı, özellikle 2016’da Ürdün-Suriye sınırındaki kontrol noktalarından birinde meydana gelen patlamadan sonra yerinden edilenlerin topraklarına girmesini yasakladı. Haziran 2019’un başlarında Ürdün, Suriye rejiminin baskısından kaçanların rejimin kontrolündeki bölgelere geri dönmesi çağrısında bulundu. Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi, yerinden edilen Suriyelilerin kaldığı Rukban kampı sorununa ilişkin çözümün, zulüm ve baskısından kaçtıkları suç rejiminin kontrolündeki bölgelere geri dönmek olduğunu söyledi.

Verdiği tüm güvencelere ve koruma vaatlerine rağmen bugün Türkiye de, mültecilerin Suriye’ye dönmesi gerektiğinden bahsediyor. Oysa sorunlar ve ekonomik krizlerin yükünü Suriyeliler çekiyor. Danimarka ve Almanya’da olduğu gibi Avrupa’da Suriyeli mültecilere yönelik ajitasyon ve ırkçılık kampanyalarından bahsetmiyorum bile. Bu ülkeler, zorla sınır dışı edilmelerini talep edecek kadar ileri gitmişlerdir.

Bütün bunların amacı, mübarek Şam devrimini ortadan kaldırmak için göç edenleri tekrar göçe zorlamak ve yerinden edilenleri tiranın kollarına atmaktır. Devrimin başlangıcından bu yana Amerika ile ajanı ve maşası ülkeler, siyasi çözüm yoluyla onurlu Şam halkını küfrün başı Amerika’nın iradesine boyun eğdirmeye uğraşmaktadır. Bu uğurda kötülük ve aldatmanın en iğrenç biçimlerini kullandılar, tüm araç ve yeteneklerini seferber ettiler. Söz konusu siyasi çözüm, devrimi sona erdirecek, Suriye halkını tekrar rejimin kollarına atacak, Şam halkının büyük fedakârlıklarını toz duman edecektir. Sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi resmi uluslararası ilişkilerine geri dönecektir!

Biz Şam halkımızı tüm zorluklara rağmen direnmeye, bu mübarek devrimin sabitelerinden ödün vermemeye çağırıyoruz. Bu sabitelerden bazıları şunlardır; tüm rükün ve sembolleriyle rejimi devirmek, her türlü müzakereyi reddetmek, Türk rejimi ve tüm Körfez ülkeleri rejimleri gibi Şam halkına ve devrimine karşı komplo kuran tüm rejim ve ülkelerle bağlantıyı koparmaktır.

Son olarak ve en önemlisi, Şam halkını Nübüvvet metodu üzere Hilafet sistemini kurmak için çalışmaya davet ediyoruz. Hilafet, tüm insanlar arasında adaleti yayacak, her türlü haysiyet ve güdümü garanti edecek, dünya ve ahirette kurtuluşa erişmemizi sağlayacaktır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûl’ünün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” ^{[Enfal 24]}