حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi Kadın Kolları
No: HT-BA-2024-MO-TR-07 |
H. 17 Şevvâl 1445 M. Cuma, 26 Nisan 2024 |
Tunus’taki “Ruhun Konuşması” Konferansı, Tevhit Akidesine Mi Yoksa Paganizme, Barışa Mı Yoksa Allah ile Savaşa Mı Bir Çağrıdır?
Tunus, 19-21 Nisan 2024 tarihleri arasında, aralarında Mısır, İtalya, Fransa, Suriye ve Kamerun’un da bulunduğu birçok ülkeden öğretim görevlisi ve uzmanların katılımıyla, “Tunus sevginin, barışın ve şifanın feneridir” sloganı altında “Ruhun Konuşması” konulu uluslararası bir konferansa ev sahipliği yaptı. Konferansta tektanrıcılık bilinci, ruhsal yükseliş, enerji şifası, duygusal kurtuluş, beden farkındalığı, bütünsel tıp, kuantum fiziği ve ruhanilik gibi konuların yanı sıra denge, iç uyum, bütünsel esenliğe ulaşmanın yolları ve teknikleri olarak yoga, meditasyon, nefes alma, duygusal kurtuluş, travma yönetimi, canlı ve titreşimli diyet gibi çalışmalar ele alındı.
Müslüman ülkeler, inananlarının ve pazarlayıcılarının saflık ve bekarlık kisvesi giydirdiği ve koşulsuz sevgiden kozmik uyanışa, bilincin ilerlemesine, doğayla uyuma ve kişinin kendisiyle barışmasına kadar çeşitli terimlerle tanımladıkları zehirli kültürler ve kavramların istilasına uğradı... Bunun sonucunda Müslümanların bir kısmının, özellikle de gençler ve kadınların kafası karıştı, iyi ile kötüyü ya da doğru ile yanlışı ayırt edemez hale geldiler. Özellikle de aralarında doktorlar, profesörler ve diğerlerinin de bulunduğu “eğitimli” elit kesim, bilim maskesi altında bu pagan ritüellerini Müslümanlara pazarladılar. İşte bu, insani gelişim kisvesine bürünen, ampirik bilimin tanımadığı ve bilim seviyesine bile çıkmadığı, yalnızca bir dizi mit ve hurafeden ibaret olan sözde “enerji bilimi” felsefesi gerçekliğidir.
Dr. Heysem Talat’ın nitelediği gibi bu konferans, “Ruhsal şifa, kendi kendini iyileştirme ve biyo-enerji terapisi kisvesi altında İslam’dan irtidattır.” Konferans, paganizmin yeni maskelerle yeniden paketlenmesinden, terminolojinin İslamileştirilmesinden ve Kur’an-ı Kerim’den ayet ya da pasajların oraya buraya serpiştirilmesinden başka bir şey değildir. Bu sözde bilimin felsefi temeli, Asya inançlarına (Hinduizm, Budizm, Taoizm...) dayanır. Bunlar, Tanrı’nın enerjisinin bir kısmının İlahi Varlık’tan ayrılarak evrene yayıldığını, canlı hale geldiğini ve evrendeki her canlının bu ayrılmış enerjinin bir parçası olduğunu iddia eder! Bu nedenle, bu felsefeye inananlar, yoga (Tanrı ile birleşme anlamına gelir- Tanrı idealdir- ve Müslüman ülkelerde bir spor olarak lanse ediliyor), yükseliş meditasyonu ve diğerleri gibi belirli ritüeller ile bilinci yükselterek bu frekansları ve titreşimleri ayarlamaya çalışırlar. Böylece insan, evren ve Tanrı tek bir varlık haline gelecek, doğaüstü güç ve yeteneklere sahip olacaktır.
Ey Müslümanlar!
أَإِلَٰهٌ مَّعَ اللهِ “Allah’tan başka bir tanrı mı var!?” [Neml 62] Bu noktaya kadar geldik mi? Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu sözlerinin farkında değil misiniz?
لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ“O’nun benzeri hiçbir şey yoktur” [Şura 11]
وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً أَحَدٌ“Onun hiçbir dengi yoktur.” [İhlas 4]
فَلَا تَضْرِبُوا للهِ الْأَمْثَالَ“Allah için emsal göstermeyin.” [Nahl 74] Bütünleşmeye, hulul/enkarnasyona (vahdeti vücut ve her şey birdir) ve insanın tanrılaştırılmasına inanmaya mı başladık? Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem Sahih-i Müslim’de şöyle buyurmaktadır:
وَاعْلَمُواأَنَّأَحَداًمِنْكُمْلَنْيَرَىرَبَّهُحَتَّىيَمُوتَ“Biliyorsunuz ki, sizden hiçbiriniz ölmeden önce Rabbini göremeyecektir” Allah’a bir ortak kılacak kadar ileri gittik mi? Allah onların şirk koştuklarından münezzehtir. Benliğin kutsallaştırılması, bu insanların savunduğu egonun güçlendirilmesi, şarlatanlık, büyücülük ve sihirle karışık uygulamalar, gaybı bilme ve hayal güçlerinde ördüklerine göre kaderi kontrol etme iddiası, kuşkusuz büyük bir meseledir. Mutlak gaybı sadece Allah Azze ve Celle’nin bildiğini galiba unutuyorlar.
لَّا يَعْلَمُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الْغَيْبَ إِلَّا اللهُ“Göklerde ve yerde, Allah’tan başka kimse gaybı bilmez.” [Neml 65] Müdebbir olan sadece Allah’tır, bu yüzden onlar, kendilerine zarar ve fayda veremezler…
Ey Müslümanlar! Bu pagan inançların, hayatlarına egemen olan materyalizmin ve manevi boşluğun bir sonucu olarak Batı’ya girmiş olması anlaşılabilir bir durumdur. Ancak Müslüman ülkelere sızıp beyinleri istila etmesi, gerçekten endişe vericidir ve uyarı çanlarının çaldığını habercisidir. Allah Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmamıştır.
Allah’ın Şeriatının hâkim olmayışı, bunun sonucunda kaynakların kuruması ve şeri referans olmadan felsefi kitapların tercüme edilmesi yüzünden İslam ümmetinin maruz kaldığı zafiyet, gelip giden herkesin yanılsamalar ve illüzyonlar satmasına kapı aralamıştır. Gençlerimizin maruz kaldığı baskılar, geçim darlığı, hastalıklar, yenilgici ruh halinin yaygınlaşması, medya makinesinin ilgi çekici görseller ve manşetlerle pazarladığı yozlaşmalar, Batı’dan ve Doğu’dan gelen bu pagan ve ateist fikirlerin gelişmesi için uygun zemin yaratmış, Müslümanların yaşam tarzının ve fikirlerinin değişmesinde önemli etkisi olmuş, gençleri uzaktan kontrol edilen istilaya uğramış bir ümmet haline gelmiştir. Ruh, ruhaniyet ve ruhi yönün anlamlarının bilinmemesi, yaşanan kafa karışıklığı, şeri yükümlülüklere bağlı kalınmadan ve sebeplere sarılmadan kolay yoldan mutluluk, para ve şöhret arama saplantısı, gençlerimizi bu saçmalıklarının peşinden gitmesini sağlamıştır. Bu saçmalıklara inananlar, Allah’a muhtaç olduklarına inanmazlar, aksine “(Hayalinizde) isteyin, inanın (istediğinize odaklanın, titreşimler onu çekecektir) ve istediğinizi elde edeceksiniz” derler... Uyguladıkları çekim yasalarının dayandığı temel işte budur. Başka bir deyişle, psikoterapi ve eğitim danışmanı Abdul Rahman Zakir El Haşimi’nin de ifade ettiği gibi gençlerimiz için “hafif ve yükü az şeker bir din” yaratarak onlara bağımlılığı aşılıyorlar.
Ey Müslümanlar! Doğru ve yanlış arasındaki sınırlar bulanıklaştığında, mitler ve aldatıcı yalanlar havada uçuşur. Biz sadece deriz ki: “Ey Allah’ım, sen bizim Rabbimizsin, biz senin kulunuz. Bizim hakkımızda senin adil hükmün ve yargın geçerlidir, kendimize hiçbir fayda ve zarar veremeyiz. Zerre miktarı bile bizim elimizden bir şey gelmez. Biz istemesek bile Senin istediğin olur, Sen dilemediğin sürece biz dilesek bile olmaz. Senden başka güç ve kuvvet yoktur.” Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
أَلَاإِنَّرَحَىالْإِسْلَامِدَائِرَةٌ،فَدُورُوامَعَالْكِتَابِحَيْثُدَارَ،أَلَاإِنَّالْكِتَابَوَالسُّلْطَانَسَيَفْتَرِقَانِ،فَلَاتُفَارِقُواالْكِتَابَ“Agah olun, İslâm’ın değirmeni durmadan dönecektir. Sizler, hiçbir zaman Allah’ın Kitabı’ndan ayrılmayınız! Yine unutmayınız ki, Sultan ile Kur’ân birbirinden ayrı düşeceklerdir. Siz, sakın Kur’an’dan ayrı düşmeyiniz!”
Ey Müslümanlar! Arzu edilen mutluluğa ulaşmak, ancak bu dünya hayatındaki varoluş gayemiz olan Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın rızasını kazanmaya çalışmakla mümkündür. Allah’tan bize İslam’ı hâkim kılan, hükümlerini uygulayan ve bu hükümleri hayatın her alanında pratiğe döken gerçek bir devlet nasip etmesini niyaz ediyoruz.
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Merkezî Medya Ofisi Kadın Kolları |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43 www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info |