Danimarka hükümeti, 28 Mayıs 2018 Pazartesi günü Danimarka parlamentosunda yapılan oylamayla getto planının son bölümünü de siyasal mutabakata dönüştürmüş oldu. Mutabakat gereği bir yaşındaki çocuklar, daha konuşmaya başlamadan önce Danimarka’nın demokratik gelenek ve değerlerini aşılamak için haftada 25 saat zorla kurumsal eğitime tabi tutulacaklar. Politikacılar, bu değerleri ayaklar altına alırken, mali cezalarla küçük çocuklara zorla aynı değerleri dayatmak için çalışıyorlar. Dolayısıyla meclis çoğunluğu açıkça şöyle demek istiyor: ya çocuklarınızı gönüllü olarak demokratik değerlere göre yetiştirirsiniz ya da hükümet, çok küçük yaşlardan itibaren çocuklarınızı kurumsal eğitime tabi tutacak ve devlet destekli eğitim almalarını sağlayacaktır. Ya ebeveynleri ikna edeceksiniz ya da zoraki çocukların peşine düşeceksiniz.

Danimarka’nın, 1950’lerde Grönland’da çocukları zorla terbiyeye tabi tuttuğuna bakıldığında, bu deneyimin hiç de iyi olduğu söylenemez. Farklı kültürdeki insanlara tahammül edemeyen sömürgeci zihniyet, bir kez daha çirkin yüzünü göstermiştir.

Birçok uzman ve araştırmacı, üç yaşından küçük çocukları kreşe göndermenin sosyal, duygusal ve zihinsel olarak çocukların gelişimi üzerinde olumsuz etkileri olabileceğine dair uyarılarda bulundular. Bazı uzmanlar da çocukların kurumsal eğitime tabi tutulması halinde yetişkinlerin yanı sıra ergenlerde yoğun stres, narsisizm ve huzursuzluk yaratabileceğini söylediler. Buna rağmen yine de böyle totaliter bir adım atıldı. Şu anda sözde “getto bölgelerinde” Müslüman çocukları zorla bu zararlı uygulamaya maruz kalıyorlar. Danimarka, çocukların günlük bakımına harcadığı saatler açısından Avrupa rekoruna sahip. Ancak günlük bakımın çocukların refahı üzerinde bıraktığı etkiyi araştırmak için herhangi bir komisyon kurulmuş değil. Ama önemine binaen burka komisyonu kurulmuştur.

“İfade özgürlüğünü” kısıtlayıcı İmamlar yasası, giriş yasağı, burka yasağı, “sosyal kontrol”, “radikalleşme” ve özel okullara ilişkin kısıtlamalar, ırkçı getto planının bir parçası ve ülkedeki Müslümanların etrafındaki çemberi daraltma girişimidir. Müslümanlar, beşikten mezara kadar hayatın her alanında devlet müdahalesiyle karşı karşıyalar.

İslam karşıtı politikacıların elindeki tek argüman, zorlama, düşünce kontrolü ve ayrımcı yasalardır! Peçe yasağı ile dibe vuran siyasetçiler, arta kalan değer kalıntılarını da çiğneyerek en dibe doğru yuvarlanıyorlar.

Masum çocukların devlet onaylı zorunlu eğitime ihtiyaçları yok. Her türlü insani dürüstlük ve değerlerden yoksun olan Danimarkalı politikacılardır. Sosyal İşler Bakanının iddiasına göre çocukların gözetim altında olması oldukça önemlidir ve bu nedenle kurumsal eğitime tabi tutulmalıdır. İleri sürdüğü argüman ise saçmadır. Politik ikiyüzlülük bir kez daha kendini gösteriyor. İltica başvuruları reddedilen mülteci çocuklar, bugün Danimarka’da insanlık dışı sinizm muamelesine maruz kalıyorlar.

Tarih, bu ülkenin obsesif politikacılarını, Danimarka demokrasisini yürürlükten kaldırdıkları ve İslamofobik histerileri nedeniyle özgürlükçü liberal ideolojiyi ölüm felcine uğrattıkları için ödüllendirecektir. İslami terbiyeye karşı verilen umutsuzca mücadele, Batı ideallerinin zayıflığının ve politikacıların çaresizliğinin bir ifadesidir.

Politikacıların, Danimarka’daki Müslümanların çökmekte olan Batı kültürü lehine İslami kimliklerini asla terk etmeyeceklerini anlamalarının zamanı gelmiştir. İslami değerler müzakere edilemez, zorlandıkça, İslami değerlere daha da sımsıkı tutunacağız!

Kutsal Ramazan ayında İslamiyet ile güç ve kuvvet bulmak için birlikte harekete eden Müslümanlar, nefretin boyutu ne olursa olsun İslam’ın her parçasına sımsıkı tutunmak için de birlikte hareket edeceklerdir.