Danimarka hükümeti, İslam ve Müslümanlarla mücadelede yeni bir propaganda aracını devreye soktu. Danimarka Göçmenlik ve Entegrasyon İşleri Bakanlığı, göçmenleri ve göçmenlerin torunlarını, açılımı Orta Doğu, Kuzey Afrika, Pakistan ve Türkiye anlamına gelen Menapt grubuna böleceğini belirtti. Bunun amacı, Müslümanların “suç ve işsizlik istatistiklerinde baş aktörler” olduğunu kanıtlamaktır.

Bununla birlikte, Göç ve Entegrasyon Bakanlığı’nın da belirttiği gibi, bu anlamsız ve ırkçı ayrımın, suçla veya işsizlikle mücadele ile hiçbir ilgisi yoktur! Bu yeni istatistiksel analiz yöntemi, “Meclis yanıtlarında, Bakanlığın entegrasyon barometresinde ve Bakanlığın vatandaşlık anketinde” kullanılacaktır. Başka bir deyişle, amaç, Danimarka Meclisi’nin Danimarka’daki Müslüman topluluğa karşı propaganda savaşı yürütmesi için kullanılacaktır.

Asimilasyon Bakanı Mattias Tesfaye, sosyal kontrol raporunun yazarları olan iki araştırmacıyı Roskilde Üniversitesi’nden kovduğunda, objektif çalışmalar hakkındaki bakış açısını ortaya koydu. Çünkü rapor, “Arapça ve Kur’an öğretiminin olumsuz sosyal kontrolü engellemenin bir parçası olarak” kullanılmasını tavsiye etti. Rapor daha sonra yırtıldı ve Bakanlığın web sitesinden kaldırıldı, çünkü hükümetin, İslam’ı öcü göstermek istediği korkutucu düşman imajına uymuyordu.

Hükümetin bu vakadaki skandal eylemleri, Müslümanlar için doğru bir portre çizmek istemediğini, aksine kendi manipülatif anlatısını yaratmak istediğini açıkça göstermektedir. Ancak İslami temel bilgilere sahip olan herkes, İslam’ın suçu yasakladığını, toplumda verimlilik ve eğitimi teşvik ettiğini bilir. Politikacılar, Müslüman isimlere ve Batılı yaşam tarzına sahip birkaç çürük elmadan hareketle tüm Müslüman topluluğa suçlu muamelesi yapmak istiyor. Hem de bu az sayıda suçlunun, erdem ve dindarlığa dayanan İslami yaşam görüşüne göre değil de “güçlü yaşa, genç öl” gibi Batılı yaşam kavramlarına göre eylemde bulunmasına rağmen.

Buna ek olarak suçla ilgili çok sayıda istatistik, suçun son yıllarda sözde “Batılı olmayan göçmenler” arasında önemli ölçüde azaldığını gösterdi. Torunlar arasındaki çocuk suçları, bugün tarihsel olarak oldukça düşüktür. Polisin rakamlarına göre, yabancı yerleşim bölgelerindeki çete üyelerinin sayısı son yıllarda yaklaşık üçte bir oranında düştü. Polisin açıklamalarına göre ülkedeki çete üyelerinin dörtte üçü, ülkenin en büyük çetesi Hells Angels ve Bandidos üyesidir. Çete üyelerinin büyük çoğunluğu, Danimarka kökenlidir ve bu nedenle “Menapt ülkeleri” çocuklarından değildir.

Yabancıların torunları iş piyasasında daha iyidir. Birkaç çalışmanın da gösterdiği gibi, giderek daha fazla sayıda göçmen torunu, yükseköğrenimini tamamlıyor. Bununla birlikte hükümet, bu istatistiklerin belirtilmesinden yana değil, çünkü iddiaya göre Müslümanlar, verimsiz, tehlikeli ve anti-sosyal gibi ürpertici imajdan ilişkilerini koparıyorlar.

Müslümanları hiçbir şekilde temsil etmeyen olumsuz istatistikleri seçerek, tüm Müslümanları kötü bir noktaya yerleştirmek istiyorlar. Böylece Danimarka’daki tüm Müslümanlar, Danimarka devletinin düşmanı ilan edildi ve tüm ayrımcı, ırkçı ve acımasız önlemler, onlara karşı mücadelede meşru hale geldi.

Ancak, hükümetin önceki Müslüman karşıtı önlemleri gibi, bu eylemi de tamamen başarısız olacak ve sadece politikacıların şiddetli nefretini ve insanları, İslam’ın gerçek, güzel ve rasyonel fikirlerinden korkutmaya yönelik çaresizliklerini ortaya çıkaracaktır.