حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Danimarka
Medya Bürosu
No: ISu2013BAu20132012u2013RSYu2013TRu20130002 |
H. 4 Cumâde’s Sânî 1433 M. Salı, 24 Nisan 2012 |
-Basın Açıklaması- Filistin ve Geri Dönüş Hakkı
Avrupa Filistinlileri Konferansı Genel Sekreterliği, Danimarka`nın başkenti Kopenhag`ta "Baharımız dönüş yolumuzu çiçeklendiriyor" sloganı altında düzenlenen 10. konferansına katılmaya çağırmıştır. Konferansta, Arap Baharı'nın yansımaları ve Filistin meselesine dönük ayaklanmaları tartışılmaktadır. Filistin mültecilerinin ülkelerine geri dönüş meselesi ise; Filistin davasındaki gelişmeleri tartışmak ve uluslararası kararların uygulanmasını talep etmek için her yıl Avrupa başkentlerinden birinde dönüşümlü olarak düzenlenen bu konferansın dayanak noktasını oluşturmaktadır. Nitekim Geri Dönüş Merkezi Genel Müdürü, bu yılki konferansın Tunus devlet başkanı Monsef Marzuki'nin gözetimi altında yapılacağını açıklamıştır. Ayrıca Filistin parlamento üyelerinden birinin yanı sıra Eski İngiliz Bakan Clare Short'un da katılımı beklenmektedir.
Batı'daki Müslümanları hayatî meseleleriyle ilgili bilinçlendirmeye yönelik gösterilen bütün çabalar ile Filistin halkına ve diğer Müslümanlara destek vermeye yönelik çabaları bizler de taktir etmemize rağmen şu soruyu da sormak zorundayız: Filistin'in Müslümanlara geri dönüşünden bahsetmeksizin mültecilerin Filistin'e geri dönüşünden bahsetmek doğru mudur? Filistin meselesi ile oradaki İslamî yönetim dikkate alınmaksızın mülteciler meselesi hakkında konuşmak doğru mudur? Sonra "geri dönüş hakkı", işgalciye meşruiyet verilmesini ve bekasının garantilenmesini hedefleyen (barış) projesinin bir parçası değil midir? Bu bağlamda İslam hükümlerinin çerçevesinin dışına çıkmamız doğru mudur?
Filistin, haraci İslami bir toprak olup mülkiyeti Müslümanlara geri dönmelidir. Dolayısıyla Filistin, Filistin halkının yada sadece Arapların meselesi değildir. Bilakis başta Amerika ve İngiltere olmak üzere Batı devletlerinin planları ve gözetimleri ile ajan Müslüman yöneticilerin işbirliği yoluyla Yahudilerin gasbettiği İslamî toprak ve İslamî mukaddesatlar meselesidir. Nitekim onun, 1967 yılında işgal edilmiş topraklar, veya geçitler veya engeller veya Doğu ve Batı Kudüs veya mültecilerin geri dönüş hakkı meselesi şeklinde bodurlaştırılması caiz değildir... Çünkü Filistin, işgal edilmiş İslamî bir belde olup bütün Müslümanlar, onun kurtarılması yolunda canla başla çalışmalıdırlar. Zira onun herhangi bir karışından ifrata kaçmak, Allah'a, Resulüne ve müminlere ihanettir. Çünkü Allah, Yahudi varlığının ortadan kaldırılması için cihat etmeyi Müslümanlara vacip kılmıştır. İşte sadece o zaman Filistin, bütün Filistinlilere geri dönebilir. Böylece burada isteyen her Müslüman oturabileceği gibi onlardan dileyen onun en uzak mesafesine kadar yolculuk yapabilir ve buranın halkı da Allah'ın izniyle hiçbir bariyer yada engel olmaksızın hareket edebilir.
Filistin halkı, ister Filistin dışında isterse içinde olsunlar yas tutan hükmünde olup Müslümanlar da yas tutana yardım etmeli ve mazluma da destek vermelidirler. Zira yöneticiler, Filistin halkına yardım etmemekteler, onları Batı'nın kucağına atmaktalar, Batı'nın izinde yürümekteler, sivil devleti talep etmekteler, İslam Şeriatına sırtlarını dönmekteler, (barış) projesi için hareket etmekteler ve İslam'ın en zirvesi olan cihattan geri kalmaktadırlar. Filistin meselesi, uluslararası kararlarla, uluslararası meşruiyete yada Filistin'e komplolar kurarak Yahudi varlığını kuran ve onu gözeten güçlere başvurmakla çözülmez. Sonra bu güçler, Filistin'in evlatlarının geri dönüş hakkını garantileyebilir mi? Yoksa dışarı çıkmalarına yardım etmelerinin ardından onları ve geri dönmelerini hiç dikkate almazlar mı? Ayrıca kasaba koyun bağlanır mı yada cellada kurban güvenilir mi?! Dahası Batı'ya açılma politikası ile onun politikacılarından yardım istemek, Filistin'i kurtarmak ve halkına yardım etmek için çalışan biri hakkında caiz değildir. Zira bu politika, Batı'nın Müslüman ülkelerdeki nüfuzunu koruduğu sürece işgalcinin ömrünün uzamasına imkan verecektir.
Aslında Filistin meselesi, askerî işgal meselesi olup onun sahası müzakere masaları olmadığı gibi araçları da kısır anlaşmalar ve dolambaçlı yol haritası değildir. Bilakis onun araçları ordular ve alanı da savaş alanlarıdır. Nitekim Allahu [Subhânehu ve Te'âla], topraklarımızı işgal edenlere ve bizleri yurtlarımızdan çıkaranlara karşı şöyle buyurmuştur:
وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَأَخْرِجُوهُم مِّنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ "Onları yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın." [el-Bakara 191]
Dolayısıyla Müslümanların, Müslüman orduların cihat için harekete geçmesine alternatif olması istenilen kararların ve çağrıların karşısında durmaları kaçınılmazdır. Aynı şekilde o, araçları pirinç, çadır ve battaniyeler olan yada hakların, tazminatların ve kararların uygulanmasının talep edildiği insanî bir mesele de değildir! Zira Filistin halkının savunulması ve halkının kurtarılması, işgalin okları altında geri dönüş hakkı söylemleri ile Batı'nın ve ajan Arap rejimlerinin kucağına atlamak yerine buranın tamamının Müslümanlara geri dönmesi için orduların harekete geçirilmesi anlamına gelmektedir.
"Geri dönüş hakkı", Filistin meselesinin tasfiyesine dönük uluslararası projenin bir parçası olup buda Yahudi varlığının bekasının ve mültecilerin de onun yönetimi altındaki Filistin'e geri dönüşünün kabul edilmesi anlamına gelmektedir. Gerçekten mültecilerin Yahudilerin yönetimi altındaki Filistin'e geri dönüşünü mü istiyoruz yoksa Filistin'in bu varlıktan kurtarılmasının ardından halkına geri dönüşünü mü istiyoruz? Dolayısıyla Filistin'in İslam havzasına geri döndürülmesi vacip iken geri dönüş hakkında konuşarak kafaları karıştırmaktan kesinlikle sakınılmalıdır. Dolayısıyla da bu varlığın ortadan kaldırılmasının, mültecilere kendi topraklarına geri dönüş imkanı vereceği hiç kimsenin ihtilaf etmeyeceği gerçeklerden değil midir?
Bizler, bir kurtuluş yolu aramaya başlayan ve insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olmaya geri dönmek amacıyla işinin dizginlerini ele geçirmek için yanıp tutuşan İslam ümmetine güveniyoruz. Aha işte mübarek ayaklanmalar, Yahudi varlığını korumakta dahil bölgedeki Batı politikasını uygulama araçları mesabesinde olan tagutları devirmektedir... Zira ümmetin, kurban olmaya hazır olduğu, izzetli konumuna özlem duyduğu ve nusret arayışı içerisinde olduğu gözü olan herkes tarafından açık bir hale gelmiştir. Aha işte o, ayaklanmasının başlangıcında köklü değişimin yolunu döşemekte ve Yahudi varlığı ile onun arkasındaki Batı'nın kalbine korku salarak tagutların egemenliğinden kurtulmak için çalışmaktadır. O halde ibaret mi alacağız yoksa bütün ümmetin sınırlarını aşan uluslararası kararların uygulanmasını talep etmekle mi yetineceğiz?
Müslümanların, işgal edilen toprakların her karışını geri alma ve düşmanlarını yok etme imkanları olmasının yanı sıra dahası dünyanın dört bir tarafına hayrı yayma imkanları da vardır. Zira Müslümanların ülkeleri, para ve adamları olan ülkeler olmasının ötesinde İslam toprakları, ümmetleri yaşatacak, zulüm ve tugyandan kurtaracak olan azim bir ideolojiye sahiptir.
Evet, ey Müslümanlar! Sizler, İslam'ın gölgesi altında şanınızı, ümmetlere önder ve lider olma rolünüzü tekrar elde etmeye muktedirsiniz. Bunu sizler yapabilirsiniz ve bunun anahtarı da İslam ülkelerinde Raşidi Hilafet'i kurmaktır. Zira ordularınızı harekete geçirmeyi, düşmanlarınızı ortadan kaldırmayı, İsra ve Mirac toprakları olan Filistin'i işgal eden Yahudi varlığını ortadan kaldırarak burayı tamamen Dâr-ul İslam'a geri döndürmeyi garantileyecek olan sadece Hilafet'tir. İşte sizlere, Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdesi:
لا تقوم الساعة حتى يقاتل المسلمون اليهود فيقتلهم المسلمون "Müslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Müslümanlar onları öylesine öldürecekler ki..." [Müslim rivayet etti]
Ey Müslümanlar, sizler bunu yapmaya muktedirsiniz. O halde gözünüzü Hilafet'e dikiniz.
وَأَنْتُمْ الأَعْلَوْنَ وَاللَّهُ مَعَكُمْ وَلَنْ يَتِرَكُمْ أَعْمَالَكُمْ ْ "Üstün olan sizlersiniz. Muhakkak ki Allah sizinle beraberdir ve O, amellerinizi asla heder etmeyecektir." [Muhammed 35]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Danimarka Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: (+45) 50 59 90 66 www.hizb-ut-tahrir.dk |
E-Mail: info@hizb-ut-tahrir.dk |