19 Ekim 2017 Perşembe günü Hizb-ut Tahrir / Endonezya ile MUI, FPI, Al Washliah, Ikadi, LBH Jakarta ve Alumni Presidium 212 temsilcileri, Endonezya Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Komisyonu üye ve başkanlarına Perppu Ormas No. 02/2017 ile ilgili görüş ve düşüncelerini aktardılar.

Perppu Ormas hakkındaki görüşlerini açıklayan Hizb-ut Tahrir / Endonezya, ayrıca hükümetin 19 Temmuz 2017 tarihindeki BHP (Badan Hukum Perkumpulan-Yasal dernek) statüsünü iptal kararına ilişkin de görüşlerini bildirdi. Hizb-ut Tahrir / Endonezya, hükümetin bu iptal kararını şiddetle reddeder. Hükümetin bu kararı, Perppu Ormas’ın açıkça hükümete diktatör olma fırsatı tanıdığını kanıtlar. Hükümet, bir kitlesel örgütü kendisini savunma hakkı tanımadan ve “gerekli hukuku prosedürü” izlemeden veya hukuk devleti ilkelerine göre doğru ve adil yargılama olmaksızın tek taraflı feshetti.

Hizb-ut Tahrir / Endonezya, Perppu Ormas’ın kabul edilebilir mantıklı hiçbir gerekçesi olmadığını ileri sürüyor. Perppu kararları aslında olağanüstü durumlar için geçerlidir, hâlbuki böylesi bir olağanüstü durum şuan söz konusu değil. Hükümet, Perppu’nun yayımlanmasından 10 gün sonra Perppu’ya dayanarak tek bir icraatta dahi bulunmamıştır. 10 gün sonra ise Perppu, açık hiçbir gerekçe ortaya konmadan Hizb-ut Tahrir / Endonezya’yı feshetmek için kullanılmıştır.

Muhtevasına bakarsak Perppu Ormas belli ki yargısal yetkileri yok sayıyor. Oysa bu, adalet ilkelerine aykırıdır, yasaların amacı adaleti sağlamaktır. Feshedilen örgüte bu feshe karşılık itiraz hakkı tanıyan bir İdari Mahkemenin (PTUN) varlığı, yargısal gücün varlığını göstermez. Çünkü mahkeme ile İdari Mahkeme’nin fesih davasına bakışı farklıdır. Mahkeme, fesih davasına esastan bakar. İdari Mahkeme ise fesih davasını esas yönüyle değil, yönetim veya usul yönünden ele alır. 

Perppu Ormas ayrıca özellikle Pancasila ile çelişen ideoloji kavramı ile ilgili hukuki belirsizliklere yol açar. İdeolojinin, kitlesel örgütlerinin Pancasila ile çelişen bir kavramı öğretme, yayma ve benimsemelerini yasaklayan Pancasila’nın 59. Maddesinin 4c Fıkrasına aykırı bir şekilde yorumlanması kesinlikle birden fazla yorumlara neden olur. Bu ise oldukça tehlikelidir, çünkü Perppu, baskıcı hükümdarlar için bir araç olabilir. Hükümdarlar arasında Pancasila’ya aykırı yorumlar olacak ve dolayısıyla bu, Vandalist ve Ekstraktif bir kurum yaratacaktır. Hatta hükümetin Perppu’yu baz aldığını varsaysak bile söz konusu hükümet, politik sistem öğretilerini ve Kur’an-ı Kerim ve Sünnete dayalı dini yönetimi yayan ya da benimseyen bir kitlesel örgütü feshetmiştir. Oysa bu dini yönetim, Hazreti Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem, ardından da sahabe tarafından uygulana gelmiştir. Sonra Dr. Abdul Chair Ramazan’a göre Perppu, İslam öğretilerini öcüleştirici ya da lekeleyici sonuçlar da doğurabilir.

Hizb-ut Tahrir / Endonezya’ya göre Hilafet düşüncesi, İslam öğretisinin bir parçasıdır. İslam öğretisine göre Şeriatı kapsamlı bir şekilde uygulamak farzdır. Farklı mezhepteki bilginlere göre özellikle de Şeyh Abdurrahman El Ceziri’nin belirttiği gibi Ehli Sünnet âlimlerine göre Hilafetin varlığı kaçınılmazdır. Dolayısıyla Müslümanların Şeriat ve Hilafetin farz olup olmadığı hakkında tartışma gibi bir lüksleri yok. Zira bu, Kuran, Sünnet, İcma Sahabe ve Şeri Kıyasa dayalı olarak dinde zorunlu bilinmesi gereken şeyler arasındadır.

Müslümanların bu farzı inkâr etmeleri yakışık almaz. Çünkü bu, bırakın bu farzı uygulayan bir örgütün yasaklanması ya da feshedilmesini Allah ve Rasûlü’nün emrine karşı gelmek anlamına gelir. Müslümanlar, özellikle de belirli bir pozisyonda olanlar, siyasi otorite, bilginler ve diğer merciler, bu mücadelede ellerini taşın altına koymak zorundadır. Tam tersine hareket etmeleri doğru olmaz. Hadi bunun ulus ve ülke için bir tehdit olduğunu varsayalım, Allah’ın âlemlere rahmet olarak gönderdiği İslam öğretisi ülke için nasıl tehdit ve yıkım olabilir ki? Bu ülke bağımsızlık savaşçılarında varolan cihat ruhu nedeniyle bağımsızlığını elde etmiştir.

Aslında bu ülke için iki büyük tehdit söz konusudur, laiklik, neoliberalizm ve Neo-Emperyalizmdir. Bağımsız Endonezya’dan bu yana bu ülke, 70 yıldan fazladır laik sistem tarafından yönetiliyor. Soğuk savaş döneminde sosyalizm, yenidünya düzeninde kapitalizm ve reform sürecinde de neoliberalizm ile yönetilmiştir. Laik sistemde farklı düzenler vardır. Hepsi de İslami değerlerden çok çok uzaktır. Kapitalist ekonomik düzen, fırsatçılık, Makyavellice siyasi davranış, amoralizm, hazcı kültür, egoizm, bireysel sosyal hayat,             senkretizm dini tutum ve materyalist eğitim sistemi gibi.

İkinci tehdit de Neo Emperyalizmdir. Endonezya bağımsızlığını kazanmış olsa da kolonizasyon sona ermez. Kredi kurumları, global politika, IMF, Dünya Bankası ve DTÖ gibi uluslararası kuruluşlar, Batılı ülkelerin emperyalist emellerini meşrulaştırmanın bir aracıdır.

Ayrıca sözde modern savaş senaryosu yoluyla da Neo Emperyalizm icra ediliyor. Sert güç (asker ve silah) yerine yumuşak ve akıllı güç kullanılıyor. Aktörler ise çokuluslu şirketler, uluslararası kuruluşlar ve büyük ülkelerdir.

Bu ülke ve ulus için laiklik dışında neoliberalizm ve Neo Emperyalizm de tıpkı komünizm ideolojisi ve ateizm gibi tehdit kabul edilmelidir. Şuan ülkemiz için gerçek tehdit İslam öğretisi değil, laikliktir.

Bu nedenle kapitalizm, laiklik, neoliberalizm, Neo Emperyalizm ve yandaş gruplara göz yumup Şeriat ve Hilafeti tehdit kabul etmek ve İslami kitleleri suç saymak, farklı hastalıklara yakalanmış bir kişiye benzer. Hem morfin hem de hastalığı iyileştiren doktor ülkeden kovulursa, o zaman hastalıklar iyice azacaktır.

Bu vesileyle Hizb-ut Tahrir / Endonezya, Temsilciler Meclisi üyelerine özellikle Perppu Ormas ile ilgili doğru kararlar almalarını hatırlatıyor. Emin olun, alınacak herhangi bir karar, daveti engelleyemeyecek, İslam öğretisi ve dava adamlarını mücrimleştiremeyecektir. Çünkü bütün bu hususların bir de Allah huzurunda hesabı vardır.