Pek çok çevrenin baskı, protesto ve reddetmesine rağmen 24 Ekim Salı günü düzenlenen oylamada Temsilciler Meclisi, sonunda kitlesel örgütler ile ilgili Perppu No. 2 /2017 yasasını onayladı.

Perppu Ormas’ın yasalaşması, akılcı siyasetin değil, pazarlığa dayalı siyasetin devrede olduğunu gösterir. Pazarlık siyaseti, usul ve esas açısından Perppu’nun zayıflığını gösteren bütün rasyonel argümanları yok sayıyor. Esas açısından Perppu’nun kabul edilebilir hiçbir tarafı ve gerekçesi yok, çünkü olağanüstü durum söz konusu değil. Perppu’nun yayınlanmasının üzerinden 10 gün geçtiği halde hükümet, Perppu’ya dayanarak tek bir icraatta bulunmaması bunun kanıtıdır. 10 gün sonra ise Perppu, açık ve net hiçbir gerekçe ortaya konmadan Hizb-ut Tahrir / Endonezya’yı feshetmek için kullanılmıştır.

Usul yönünden Perppu Ormas, bünyesinde pek çok sorunları barındırıyor. Bu sorunlardan birinin Perppu’nun açıkça yargı yetkilerini ortadan kaldırması olduğunu söyleyebiliriz. Bu ise yasaların amacı olan adalet ilkelerine aykırıdır. Feshedilen örgüte bu feshe karşılık itiraz hakkı tanıyan bir İdari Mahkemenin (PTUN) varlığı, yargısal yetkilerin varlığını göstermez. Çünkü mahkeme ile İdari Mahkeme’nin fesih davasına bakışı farklıdır. Mahkeme, fesih davasına esastan bakar. İdari Mahkeme ise fesih davasını esas yönüyle değil, yönetim veya usul yönünden ele alır.

Perppu Ormas ayrıca özellikle Pancasila ile çelişen ideoloji kavramı ile ilgili hukuki belirsizliklere yol açar. İdeolojinin, kitlesel örgütlerinin Pancasila ile çelişen bir kavramı öğretme, yayma ve benimsemelerini yasaklayan Pancasila’nın 59. Maddesinin 4c Fıkrasına aykırı bir şekilde yorumlanması kesinlikle birden fazla yorumlara neden olur. Bu ise oldukça tehlikelidir, çünkü Perppu, baskıcı hükümdarlar için bir araç olabilir. Hükümdarlar arasında Pancasila’ya aykırı yorumlar olacak ve dolayısıyla bu, Vandalist ve Ekstraktif bir kurum yaratacaktır. Hatta hükümetin Perppu’yu baz aldığını varsaysak bile söz konusu hükümet, politik sistem öğretilerini ve Kur’an-ı Kerim ve Sünnete dayalı dini yönetimi yayan ya da benimseyen bir kitlesel örgütü feshetmiştir. Oysa bu dini yönetim, Hazreti Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem, ardından da sahabe tarafından uygulana gelmiştir. Sonra Dr. Abdul Chair Ramazan’a göre Perppu, İslam öğretilerini öcüleştirici ya da lekeleyici sonuçlar da doğurabilir.

Mevcut pazarlık politikası, sırf iktidar uğruna aslında mantık, sağduyu, vicdan, hatta inanç ya da imanı yok saymıştır. Sonuç olarak Perppu’nun kendisi bile irrasyoneldir, bazı maddeleri İslam davası ve dava adamları için tehdit olabilir. Dolayısıyla Perppu Ormas’ın yasalaşması, baskıcı rejime kapıyı ardına kadar aralayacaktır. Hizb-ut Tahrir / Endonezya’nın feshedilmesi bu gerçeğin bir kanıtıdır. Buna göre yakında lağvedilecek başka kitlesel örgütler de olabilir. Tüm bunlar, “çeşitliliği gözetme” adına yapılıyor. Kitlesel örgütlerin varlığı, bu çeşitliliğin bir parçası değil mi? Eğer bu doğruysa, o halde Temsilciler Meclisi böylesi bir rejimin doğuşuna katkıda bulunmuş demektir.

Perppu’nun yasalaşması, Temsilciler Meclisi’nin kimi temsil ettiği sorusunu da beraberinde getiriyor. Aralarında Muhammedîye, Persi, al Washliah, Ikadi, FPI ve başkaları olmak üzere Temsilciler Meclisi Komisyonu açık oturumuna çağrılan 22 kitlesel örgütün çoğu Perppu’yu reddetmiştir. Bu, insanlar onu kabul etmediği anlamına gelir. Ama yine de Temsilciler Meclisi onu onayladı. Öyleyse Temsilciler Meclisi tam olarak kimi temsil ediyor?

Bundan sonra Hizb-ut Tahrir / Endonezya, Perppu’yu Anayasa Mahkemesi’ne taşımak için elinden geleni yapmaya devam edecektir. Biz, yasalaşan Perppu’yu İslam davasını engellemenin, İslam öğretileri ve dava adamlarını suçlu görmenin bir yolu kılmama konusunda hükümet ve ilgili tüm taraflara bir hatırlatmada bulunuyoruz. Çünkü bunların hepsi Allah huzurunda sorumlu tutulacaktır.