Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mübarek Toprak (Filistin)
Medya Bürosu

No: FLu2013BAu20132013u2013MBu2013TRu20130031 H. 25 Muharrem 1435
M. Perşembe, 28 Kasım 2013

Basın Açıklaması Kadın Kuruluşları İçindeki Aklı Selim Kadınların Gerçekle Yüzleşme ve Çatışmanın Doğasını Ortaya Çıkarma Zamanları Gelmedi Mi?

Kadın sivil toplum kuruluşları, Hizb-ut Tahrir / Filistin tarafından yürütülen şiddetli kültürel saldırıya karşı siyasi bilinçlendirme kampanyasına yanıt vermek için kadın örgütlerinin çabalarını koordine etmek amacıyla Ramallah'ta bir istişare toplantısı yaptılar. Bu kültürel saldırı, İslam'ın kadına verdiği değerlere ve Müslümanların ictimaî hayatına karşı düşmanca siyasi gündem taşıyan bağışçılar tarafından yürütülüyor.

Bu kuruluşlar, kadınların mücadeleleri konusunda yoğunlaşarak sorunu saptırmaya, hadarat ile ilgili yapısını, fikri içeriğini ve doğru siyasal amacını gizlemeye çalışıyorlar. Beytüllahim'den Ramallah'a kadar bu kadın hareketliliği, Hizbin, yıkıcı ictimaî programlara karşı başlattığı kampanyanın etkinlik ve etki boyutunu açığa çıkarıyor. Yıkıcı gündemleri ile Batılı bağışçıların ileri karakolu olmayı kabul eden o kuruluşların fikri ve siyasi argümanların zayıflığını ortaya koyar. Belki hakka dönerler de programlarını ümmeti korumaya yönelik düzenlerler diye bu, kadın ve kadın kuruluşlarına yönelik bir açıklamadır. Gözlemcilere doğruyu göstermek amacıyla da dinimize, ümmetimizin kültürüne, değerlerimize ve ahlakımıza dokunan temel sorunları değineceğiz. Birçok kuruluş, çekici ve cazip finansman kisvesi altında bu değerlere saldırdılar hatta meydan okudular. Bilerek veya bilmeyerek ümmetimiz yerine Batılı yabancıları referans kabul ettiler. Ümmetin ictimaî sisteme ait kültürüne ve değerler manzumesine karşı, bir tahrip aracı oldular. İhkakı hak ve doğru düşünceye ulaşmak için belirtilen toplantıdan çıkacak sonucu ele almadan önce burada şu üç noktayı vurgulamak isteriz:

1- Kadının rolü ve mücadelesi malumdur, kimse onu inkâr edemez. Saflarında kadın ve erkek barındıran Hizb-ut Tahrir, kadına siyasi mücadele hakkını hatta görevini yürütme olanağı sunmaktadır. Kadınlar, önceki yıllarda Filistin'in çeşitli kentlerinde bir dizi Hilafet konferanslarında kadın ve erkek binlerce kalabalığa hitaben bir konuşma yaptılar. Yine Müslüman kadınlar, siyasi mitinglerde İslam'ın pankartlarını taşıdılar, hak yolda seslerini yükselttiler. Hatta bu mücadelede Filistin otoritesinin baskısına maruz kaldılar. Kadınları ve mücadelelerini savunduklarını iddia eden bu kadın örgütleri, o zaman nerede idiler? Bu durum karşısında neden sessiz kaldılar?

2- Bizim bu kampanya ve tüm eylemlerimizdeki rotamız, Batı hadaratının şiddetli saldırılarına karşı koymak ile sınırlıdır. Bu saldırılar, özelde İslam'ın kadına verdiği değerler üzerinde ve genel olarak ise hadarat ile ilgili değerlerimizi hedefleyen fikri kirlilik ve siyasi tahrip üzerinde odaklaşıyor. Biz, daha önce hiç kadın örgütlerini ya da diğer İslami yardım kuruluş ve üniversiteleri hedef almadık. Yerel derneklerin hizmet, teknik ve gelişme faaliyetleri üzerinde yoğunlaşmadık. Bu faaliyetler, bizi göre siyasi çatışma alanı değildir. Çünkü insanlar, sancılı ve sıkıntılı bir dönemden geçmektedir. Ve çünkü bu faaliyetler, başlangıçta kültürel içerik odaklı değildir.  Bununla birlikte bizim siyasi ve fikri görüşümüz, işlerin yürütülmesi ile ilgili faaliyetlere aykırıdır.

3- Biz, hakkı ve berrak İslami kültür referansımızı açıkça ortaya koyarız. Hâlbuki bu kuruluşların birçoğu, Batılı laik referanslarını gizlemek için duygusal sloganlar arkasına gizlenirler. Bu kadın sivil toplum kuruluşları, karanlık kafalı güçlerin her tarafa yayılmasından söz ederlerken, tertemiz İslami hayata daveti, karanlık ve gerici olarak suçlayan Batılı zihniyet ve referansa dayanırlar. İthal fikre teşvik eden, sömürge programları geçiren, sözde kalkınma projeleri adı altında yabancı finansman ile değerleri yok etmeye çalışan bu kuruluşlar, Batı kökenli laik yapılı Sayda anlaşmasına dayalı fikri referanslarını ifşa etme cesaretini gösteremezler. O anlaşmanın yazılı maddeleri, Rabbani şeri hükümlere göre İslami Şeriata zıttır. Daha doğrusu erkek ve kadının ictimaî ve kültürel davranış motiflerini değiştirmek gerektiği üzerinde odaklaşmaktadır. Bu nedenle bu kuruluşların, zinanın suç sayılması ile ilgili tutum almaları, zinakarlara İslami caydırıcı ceza verilmesini kabul etmeleri beklenemez. Evliliğin yasal dokunulmazlığını, şeri velinin ictimaî rolü üzerindeki etkinliğini, tahripkâr faaliyetlerdeki erkek ile kadının karışık olmasının haram olduğunu kabul etmezler. Bu kuruluşlar, İslami ictimaî sistemin uygulanmasından yana olduklarını söyleme cesaretini gösteremezler. İslam'ın ictimaî sistemi, erkek ile kadın, kadın ile erkek arasındaki birlikteliği düzenler. Onların birlikteliklerinden kaynaklanan ilişkiyi ve bu ilişkinin doğan tüm ayrıntıları tanzim eder. İslam'ın içtimai sistemi, kadına özel bir dizi şeri hükümler koydu. Bu açıdan erkeğe ilişkin bir dizi hükümleri de açıkladı. Oysa Sayda anlaşması, kadın erkek birlikteliğini düzenlemek ile ekonomik işler gibi onların toplumdaki çıkarlarını düzenlemek arasını birbirine karıştırdı. Tüm bunları, insani temele inşa etti. Bu açıdan kadının statüsünü yükselten Rabbani sistem ile insan yapımı beşeri sistem arasında dağlar kadar fark vardır.

Kadın sivil toplum kuruluşlarının Hizbin kampanyasına verdikleri yanıtın içeriğine gelince, biz kısaca şu noktaları değinmekle yetineceğiz:

1- "Kadın, korunması gereken bir ırzdır. Kâfirler ve ajanları ona karşı komplo kuruyor" kampanya sloganı, fikri çatışma bağlamdadır. Bu kuruluşların iddia ettikleri gibi siyasi ve kanuni anlamda tahrik içerikli değildir. Aklı başında olan biri, fikirlere karşı koymak ile kuruluş ve kişiler ile mücadele etmek arasını ayırt edebilir. Bu kuruluşlar, güvenlik güçlerine sığınma girişimi ile içlerinde gizlediklerini ifşa ettiler. Bunlar, kadın örgütlerine yapılacak herhangi bir saldırı için güvenlik güçlerinden koruma talep ettiler. "Biz, adil, meşru ve insanlık haklarımız karşısında duran hiç bir kimseye asla müsaade etmeyeceğiz" diyerek örtülü tehdit kullandılar.

2- Hizb-ut Tahrir'in Beytüllahim'deki sempozyumunu engellemek, özgürlüğü savunduğunu iddia eden bu kuruluşlar ve kanunu ayaklar altına alan güvenlik güçleri tarafından baskı uygulanarak iptal edildi. Buna da kendi uydurdukları kanuni bir kılıf giydirdiler. Bu kuruluşların daha önce Hizb-ut Tahrir'in kadınlara yönelik siyasi çalışmalarına güvenlik güçleri tarafından uygulanan baskı karşısında sessiz kalmaları, çıkarları için kanunu istismar ettiklerini gösterir.

3- Beytüllahim ve benzeri yerlerde seminer başlığı altında Kadın örgütleri ıstılahını kullanmak, bu kadın örgüt ve dernekler grubunun kadınları bozmak için uğraştıklarına işaret eder. Bu da onların diğer hizmet faaliyetleri ve kuruluşları ile meşgul olmadıklarını, aksine yukarıda açıkladığımız gibi Batı hadaratının değerlerimize karşı düşmanca saldırısı ile uğraştıklarını gösterir.

4- İslam'da kadın hakkında siyasi uyanıklık oluşturmak, kadının statüsünü yüceltmeye katkıda bulunur. Bu siyasi uyanıklık, asla kadının rolünü reddetmez, aksine kabul eder. Oysa tahrip edici kültürel faaliyetler, kadının değerlerini yok eder, kadının mücadelesini ve rolünü deforme eder, toplumu kargaşaya sürükler ve ictimaî fitneyi kışkırtır,  hatta aileyi yıkar.

5- Bu kuruluşlar, Yahudi işgali ile meşgul olmanın ne kadar önemli olduğuna değinmekten kaçınırlar. Bu dernekler, güzellik yarışmasına ve kadın müsabakalarına teşvik etmek gibi yıkıcı faaliyetleri hoş görmek ile ictimaî sistemi tahrip ediyorlar. Beytüllahim'de yapılması planlanan femen faaliyetleri yoluyla da ictimaî sistemi yok etmek istiyorlar. Yahudi işgali ile normalleşme faaliyetleri ve bazı kadın örgütlerinin, ABD'nin terörizm ile savaş belgesini imzalamaları da işin cabasıdır. Bu belge Filistin'deki direniş gruplarını terörist olarak görüyor. Bu kuruluşlar, işgalci varlık ve bu varlığın mübarek topraklardaki devamını sağlamak için yolu düzleştirmek ile meşgul oluyorlar.

Hizb-ut Tahrir ise küresel olarak Hilafeti kurmak ve işgalci Yahudi varlığın köklerini söküp atacak ve nihai olarak o varlığı ortadan kaldıracak orduları kurtarmak ile meşguldür. Hizb-ut Tahrir, Yahudi varlığını ve onun arkasındaki Batılı güçleri düşman olarak görüyor. İşte bu kuruluşlar, bu yıkıcı faaliyetler için fikri referans ve finansman olarak bu düşman devletlere dayanıyorlar. O halde işgal ile iştigal eden kimdir?

Açıklamamızı bu kadın örgütlerindeki aklıselim sadık kadınları, Allah'a dönmeye ve şeri hükümlere itaat etmeye davet ederek sonlandırıyoruz. Gelin hepimiz sömürgeci güçlerin politik ve kültürel nüfuzu ile mücadele etmek için bir araya gelelim. Hepimiz, Allah şu sözünü örnek edinelim:  وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْراً أَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً مُبِيناً "Allah ve Rasûl'ü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah'a ve Rasûlü'ne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır." [Ahzab 36]

 

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mübarek Toprak (Filistin)
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
Telefon: 0598819100
www.pal-tahrir.info
E-Mail: info@pal-tahrir.info

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER