Kahraman ve cesur Mutaz Vaşaha Allah rahmet eylesin terörist işgalci güçler tarafından suikasta uğrarken, Filistin yönetimi ve güvenlik güçleri Yahudi işgali ve bu suikast karşısında kuzu gibiydiler. Mutaz, yönetimin başkenti Ramallah'ın Birzeyt köyünde güvenlik güçlerinin gözleri önünde suikasta uğradı. İşgal güçleri karşısında kuzu kesilen yönetim ve güvenlik güçleri, genel olarak Filistin halkına ve özellikle de Hizb-ut Tahrir gençlerine karşı aslan kesiliyor, gövde gösterisi yapıyor. Hizb-ut Tahrir olarak biz, işgal güçleri tarafından Filistin halkına, mukaddesatına, evlerine, çiftliklerine, camilerine karşı işlenen suçların bir gün bile durmadığını biliyoruz. Aksine aşağılık otoritenin işgalci güçler ile yaptığı güvenlik koordinasyonu, kesintisiz görüşmeler ve anlaşmalar aracılığıyla verilen tavizlerin bir sonucu olarak gün geçtikçe şiddet ve yoğunluğu artmıştır. Biz, Filistin halkına, kuruluşlara, insan hakları örgütlerine, sivil toplum kuruluşlarına, akademisyenlere, aşiretlere temin ederiz ki, Filistin otoritesi, şayet etkin güçler işlediği cürümler karşısında sessiz kalmasalar, görüşmelere, tavizlere ve işgalci güç ile güvenlik koordinasyonuna asla cesaret edemezlerdi. Yönetim, Hizb-ut Tahrir gençleri de dâhil olmak üzere Filistin halkına karşı yasal muhtıralar olmadan suç çeteleri gibi barbarca bir yöntemle siyasi tutuklamaları tekrarlamaktadır. Yalnızca geçen ay bile otoritenin yüze yakın Hizbin gençlerini tutukladığını herkes biliyor. Bu tutuklamalar, Amerikan önderliğindeki NATO güçlerinin Filistin topraklarına konuşlandırılması gerektiği yönünde açıklamalar yapan Mahmud Abbas'ın bu açıklamasını eleştiren bildirinin dağıtımının ardından gerçekleşmişti. Güvenlik güçlerinin tüm meşgalesi ve ana endişesi, işgalci gücün güvenliğini korumaktır. Bugün hâlâ onlarca Hizbin genci iktidarın zindanlarındadır.

Otorite, onun güvenlik güçleri ve bazı valiler, dillerine doladıkları kanunu çiğnediler, her türlü en iğrenç kanunsuzluğu uyguladılar. Onların bu iğrençliklerine bir kaç örnek verelim:

1- Ahmed Yakup, Tulkarem. İstihbarat eliyle 08 Şubat Cumartesi günü tutuklandı. Savcılık ya da mahkemeye sevk edilmeden 13 Şubat Perşembe günü Nablus'taki Cuneyd cezaevine gönderildi. 19 Şubat Çarşamba günü gece saatlerinde Eriha cezaevine nakledildi. Hâlâ tutuklu.

2- Halil Mahmut, Tulkarem, İmad Cemil ve Mahir Ali, Kâfin. 07 Şubat Cuma günü istihbarat eliyle tutuklandılar. 09 Şubat Pazar günü yargıç tarafından kefaletle serbest bırakıldılar. Serbest bırakıldıktan iki saat sonra istihbarat onları tekrar tutukladı. 13 Şubat Perşembe günü Nablus'taki Cuneyd cezaevine gönderildiler. Sonra 19 Şubat Çarşamba günü de Eriha hapishanesine nakledildiler. Hâlâ tutuklular.

3- Üstat Şahir Assaf, Eymen Muhammed, Ahmed Mustafa, Salfit kasabası Bidya köyü. 25 Şubat Salı günü tutuklandılar. Hâkim önüne çıkarılmadılar, valinin gözetiminde polis tarafından hâlâ gözaltında tutulmaktalar.

4- Dr. İslam İbrahim, Cadullah Abdurrahim. 22 Şubat 2014 Cumartesi Önleyici Güvenlik Güçleri tarafından Rus temsilcinin ziyaretini takiben tutuklandılar. Hâkim, 25 Şubat 2014 günü kefaletle serbest bırakılmalarına karar verdi. Sonra savcılığın baskısı ile yargıç kararından geri adım attı ve aynı gün tahliye kararını iptal etti. Hâlâ Önleyici Güvenlik Güçleri karargâhında gözaltındalar.

5- Medya Bürosu üyesi Dr. Musab Ebu Arkub. Serbest bırakılması ile ilgili mahkeme kararı olduğu halde vali gözetiminde el-Halil'deki Önleyici Güvenlik Güçleri, 17 Şubat Pazartesi'nden bu yana hâlâ gözaltında tutmaktadır.

6- 27 Şubat Perşembe akşamı, Medya Bürosu üyesi mühendis Bahir Salih iş yerinden kaçırıldı ve bilinmeyen bir yere götürüldü.

Bu basın açıklamamıza son verirken Filistin halkına, kuruluşlara, insan hakları örgütlerine, medyaya, akademisyenlere, aşiretlere eğer yönetimin kötülüklerini reddetmezler, defalarca verilen tavizler ve güvenlik güçlerinin zulmü karşısında sessiz kalırlarsa, Filistinsiz, parasız, izzetsiz, onursuz, evsiz barksız kalacaklarını tekrardan vurgularız. Hizb-ut Tahrir olarak bize gelince, Filistin halkının öncülerinden olmayı sürdürerek görevimizi layıkıyla yapacağız. Ne kadar çok kurban verirsek verelim otoritenin zulmü bizi asla görevimizi yapmaktan alıkoyamayacak. Allah'ın yardımına güveniyor ve Hilafet Devletinin kurulmasıyla bizi yeryüzünde hâkim kılacağına inanıyoruz. Hilafet Rabbimizin bir farzı ve Nebimizin bir müjdesidir. Allah hakkında kınayıcının kınamasından kesinlikle korkmuyoruz. Hilafet, Filistin ve diğer Müslüman ülkeleri kurtaracaktır. Bu Allah'a o kadar zor ve uzak değildir.

إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْراً
"Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur." ^{[Talak 3]}